Bedir Haber

Allah’a karşı mühim bir vazifemiz, O’nun bize lütfettiği bütün nimetleri yaratılış gayesi istikâmetinde kullanmaktır.

Allah’a karşı mühim bir vazifemiz, O’nun bize lütfettiği bütün nimetleri yaratılış gayesi istikâmetinde kullanmaktır.
180 views
17 Eylül 2020 - 7:38

يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ ﴿10﴾ كَلَّا لَا وَزَرَ ﴿11﴾ إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ ﴿12﴾ يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ ﴿13﴾ بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ ﴿14﴾ وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ ﴿15﴾

**Hakkın hatırını her şeyin üzerinde tutmaya çalışan aziz mü’minler!**

Allah’a karşı mühim bir vazifemiz, O’nun bize lütfettiği bütün nimetleri yaratılış gayesi istikâmetinde kullanmaktır. İnsanı yoktan var eden yüce yaratıcı, bu gâyeyi deruhte etmeye vâbeste olarak; onu türlü kabiliyetlerle donatmıştır. Allah’ın biz kullarına bahşettiği kabiliyetlerden bir tanesi de “Vicdan” mekanizmasıdır.

Vicdan, “İyiyi kötüden ayırabilen, iyilik etmekten lezzet alan ve kötülükten elem duyan manevî his.”

Vicdan: İnsan ruhunun en ileri bilgi kaynağı. O, bir şeye “evet” dedi mi, onu ne akıl yalanlayabilir, ne de duyu organları. Vicdan, akıl ve diğer duyular; hepsi de insana bir şeyler takdim ederler, ayrı ayrı hakikatlere kapı açarlar. Ama, üstünlük daima vicdandadır. Vicdanı akıl takip eder.Gerçek akıl bir hakikati buldu mu, onun duyu organlarına ters düşmesi hiçbir mânâ ifade etmez.

Hissin akıl karşısındaki durumu ne ise, aklın vicdan karşısındaki durumu da odur. Vicdana ters düşen bir akılla amel edilemez. Bir hakikati vicdanen biliyorsak, onun olmadığına dair getirilen bütün aklî deliller demagojiden ileri gitmez.

Meselâ, yaptığımız bir haksızlık için vicdan azabı duyuyorsak, aklımızın ileri süreceği hiçbir özür, derdimize deva olamaz. İnsan birçok hakikati vicdanen bilir. Görme, işitmeden ne kadar farklı ise, vicdanen bilme de aklen kavramadan o kadar ayrıdır. Vicdanda kıyas, mantık, fikir yürütme, hipotezler kurma yoktur. O, bütün bunlara muhtaç olmaksızın, hakikatleri doğrudan bilir. Maviyi yeşilden gözümüzle ayırt ettiğimiz halde, şefkatin sevgiden, yahut korkunun endişeden farkını vicdanen biliriz. Vicdan; yaratılıştan gelen, din tarafından da referans alınan önemli bir mekanizmadır. Allah nefis mekanizmasına karşı, vicdan mekanizmasını insan bünyesine yerleştirmiştir. Kalp, ruh, irade, idrak, şuur, his ve duygular vicdan mekanizmasını meydana getirirken; her türlü şehevî arzu, istek ve kaprisler, kin, nefret, öfke, inat gibi duygular da, nefis mekanizmasını meydana getirirler. Bu iki mekanizma âdeta birbiriyle mütemadi bir mücadele içindedir. Vicdan mekanizmasının galip gelmesi halinde, nefis mekanizması da bir durulanma yolculuğuna çıkar, dönüşür ve insanın yücelip yükselmesine hizmet eden bir vâsıta hâline gelir.

**Vicdâna râm olmuş Azîz Mü’minler!**

Vicdan topyekûn insanlığın ortak değeridir. Ve kulun gönlündeki hakkın sesi olan vicdan asla yalan söylemez. Doğuda ve batıda insanlığın gerçek manasıyla yücelmesini gaye edinen bütün dinler, felsefi akımlar, anlayışlar hep vicdan ortak paydasında birleşmişlerdir. Bütün peygamberler tarih boyunca, hep “vicdan” demişler, onu haykırmışlar, vicdan soluklamışlar ve vicdanla oturup vicdanla kalkmışlardır. Zira vicdanlar insafla dupduru ve inançla mamur olunca, çözümler kolaylaşır. Vicdan, gerçek mana ve muhtevasına Dîn-i Mübîn-i İslam ve Hz. Resûlullah (sav)ile kavuşmuştur. İslamiyet bir vicdan dinidir. Kur’an bir vicdan çağrısıdır. Ve Hz. Resûlullah bir vicdan dellâlıdır

**Vicdanlarının hakkını veren azîz kardeşlerim!**

İnsan, kendisini doğru tanıdığı, doğru bildiği ölçüde, bir kısım yüce hakikatler mevzuunda doğru belirlemeye, doğru kararlara varabilir. Kendini bilirse, bilinmesi gerekli olan şeyleri bilir. Ve bilinmesi gerekli olan şeylerin en üstünde olan Zât’ı (cc) bilir. Hadis diye rivayet edilen مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ “Nefsini bilen, Rabb’ini de bilir.”Hutbemize serlevha yapmış olduğumuz âyet-i kerîmede de cenâb-ı Allah(CC), mealen şöyle buyurmaktadır: “Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır_.”2

Evet, o gün herkes Allah’ın huzurunda toplanacak ve dünyada yapıp ettikleri ve yapması gerektiği halde yapmadıkları iyi ve kötü ne varsa hepsi ona haber verilecektir. O, görünüşte cezadan kurtulmak için çeşitli mazeretler ileri sürse de, gerçekte kendisi hakkında yine kendi vicdanı tanıklık edecek, gerçekleri gizlemesi asla mümkün olmayacaktır.

لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا “Onların kalbleri vardır, fakat onlarla meselelerin özüne inip gerçeği idrak edemezler; gözleri vardır, fakat onlarla görülmesi gerekeni göremezler; kulakları vardır, fakat onlarla duyulması gerekeni duyamazlar.” (A’râf, 7/179)

Evet, bu âyet-i kerîmeler, başlı başına bir vicdan çağrısıdır. Bizâtihî insanlığın tehdit altında olduğu, çocukların kendi anne babalarına zarar verdiği, aynı yastığa baş koyan eşlerin birbirlerinin canlarına kastettiği, bebek katillerinin sayısının her gün daha da arttığı, dünyanın tüm kaynaklarını sadece kendisi için isteyenlerin çoğaldığı, insanlığın, kadın ve çocukların Meriç’te, Ege’de boğulduğu, adeta köle pazarlarının yeniden kurulduğu,hapishanelerin kadın kız masumlarla dolduğu, hakkı söylemenin suç olduğu, cinayetlerin, her türlü ihanetin, istismarların revaç bulduğu, güçlü olanın haklı; zayıf olanın hor ve hakir görüldüğü, “öteki” kabul edilenin yaşam hakkının olmadığı şu dünyada ve şu dönemde, Kur’an’ın bu vicdan çağrısı bütün insanlığın bağrında bir defa daha neşv u nemâ bulmalıdır.kutsî hadis olarak rivayet edilen bir hadiste, -mealen- “Nefsini bilen, Beni (celle celâluhu) bilir! Beni bilen, Beni arar! Beni arayan, Beni bulur! Beni bulanın da, artık bulacağı bir şey kalmaz, her şeyi bulmuş olur!” deniyor ama ters taraftan da şu var: نَسُوا اللهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفَسَهُمْ “Onlar Allah’ı unuttukları için, Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu.” (Haşr, 59/19) Onlar, Allah’a karşı kapılarını kapadı, arkalarına açılmaz gibi sürgüler sürdüler. Tamamen dünyaya yöneldiler. كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَ “Hayır, doğrusu siz şu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz, onun için ahireti terk edip durursunuz.” (Kıyâme, 75/20-21) şeklinde anlatılan insanlardan oldular: Hayır hayır! İşin doğrusu siz, hemen âcil olan, bir yönüyle belki iştihanızı açmak için, âhireti arzulamanız adına dilinize dokundurulan şeye kapıldınız; ona tapmaya başladınız, ötesini unuttunuz!.. يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ “Bilerek, dünya hayatını âhiret hayatına tercih ederler!” (İbrahim, 14/3) denilenlere dâhil oldunuz.

Alah rasülünden bir vicdanlara çağrı örneği;Bir gayr-i menkulün ihtilaflı durumu, Allah Resûlü(SAV)’e hakemlik yapması için getirilmişti. Efendimiz (sav)henüz şikâyet bildirilip dertler anlatılmadan, “_Ben de sizin gibi bir insanım. Siz davalarınızın halli için bana geliyorsunuz. Bazınız hüccet yönüyle, diğer bazınızdan daha ikna edici olması, böylece benim, işittiğime dayanarak onun lehine hükmetmem mümkündür. Kimin lehine, kardeşinin hakkından bir şey hükmetmişsem (bilsinki), onun için Cehennemden bir ateş parçası kesmiş oluyorum_.” diyerek bir hakikati dile getirmişti. Bunu duyan iki sahabî de kendi haklarından vazgeçivermişlerdi. **Ama mesele Efendimiz’e getirilmişti bir kere ve Allah Resûlü de onlara iki tarafı da memnun edecek bir çözüm sunacaktı**: “_Gidin, o malı eşit olarak taksim edin. Ve sonra kura çekin. Kime ne düşerse ona sahip olsun. Sonra da birbirinize hakkınızı helâl edin. Allah’ın huzuruna hesabını veremeyeceğiniz bir şeyle gitmeyin.”3_ Nitekim bir başka zaman da sahabesinden olup ilim ve irfan aşkıyla kendisine gelen Vâbisa b. Ma’bed’e şöyle soracaktı: “- İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” O: “-Evet yâ Rasûlallah!” dediğinde Rasûl-i Ekrem(sav)Vâbisa’ya kulaklara küpe olacak şu nasihatta bulunacaktı: “- Vicdanına danış.İyilik, vicdânının uygun gördüğü ve yapılmasını kalbinin onayladığı şeydir. Kötülük ise, içini tırmalayan şeydir. Öyle ki başkaları sana “yap” diye nice nice fetvâlar verse de bir husus günah ise, senin içinde bir şüphe ve tereddüt meydana getirecektir!”4

**Sevgili Kardeşlerim!**

Gün, Kur’ân’ın ve Sünnet’in asırları aşan bu ilahi çağrısına yeniden kulak verme günüdür. Gün vicdanları rahatlatma günü değil, bizâtihî vicdanlı olma, vicdanla yaşama günüdür. Vicdanın sesi ve soluğu olma günüdür. Güçlü olanın değil, haklı olanın yanında olabilme günüdür. Unutmayalım ki iman, vicdanda hissedilen bir hassasiyettir. Ve vicdan da Cenâb-ı Hakk’ın kalplerimizdeki sesidir.

Hutbemize Ebu’l-Feth El-Büstî hazretlerinin bir beyti ile son verelim:

أَقْبِلْ عَلَى النَّفْسِ وَاسْتَكْمِلْ فَضَائِلَهَا

فَأَنْتَ بِالنَّفْسِ لاَ بِالْجِسْمِ إِنْسَانٌ

“Ruhuna (mahiyet-i insaniyene) yönel, onun faziletlerini kemâle erdir! Zira sen cisminle bedeninle değil kalbinle/ruhunla vicdanınla insansın.”

2 Kıyâmet Sûresi (75), 14-15.

3 Müslim, Akdiye 5; Ebû Dâvûd, Akdiye 7.

4 Müsned, IV, 227-228; Dârimi, Büyû‘ 2.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno