DOLAR

38,4292$% 0.2

EURO

43,8350% -0.02

STERLİN

51,3195£% -0.01

GRAM ALTIN

4.099,20%-0,71

ONS

3.318,98%-0,90

BİST100

9.432,55%-0,61

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a
Enes AYDIN

Enes AYDIN

23 March 2015 Monday

Müslümanlar’ın İhtilaf Sebeplerinin Tarihçesi

0

BEĞENDİM

**Müslüman**lar itikat, siyaset ve fıkıh konusunda bir takım mezheplere ayrılmışlardır. Bu ayrılışın sebeplerini açıklamaya geçmeden evvel şu iki hususu açıklamakta fayda var:

1-Bu ihtilaf dinin özüne ait değildir. Yani **din**in temel prensiplerinden biri hakkında veya **din** bilgisinin zorunlu olarak ortaya koyduğu içki, domuz ve hayvan leşi yasağı, mirasın temel kaideleri gibi temel hususlarda ihtilaf olmamıştır. İhtilaf **din**in rükünlerinin dışında olan konularda olmuştur.

2-Şüphesiz, bu ihtilaflar, akide ve siyaset çevresinde görüldüğü için **İslam** için zararlıdır. Bu konuda Buhari, Zeyneb binti Cahş’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Bir gün peygamber, yüzü kıpkırmızı olarak uyandı ve şöyle dedi: La ilahe illallah, yaklaşan felaketten ötürü vay Arapların haline” (Buhari: Enbiya 7, Fiten 4, Müslim: Fiten 1, İmam Ahmed 2/290, 291.) Bu hadiste **Resulullah **(s.a.v.) kendinden sonra çıkacak fitnelere işaret etmektedir.

İtikadi meseleler çevresinde ihtilaf etmenin kötü olduğunu belirtmemize karşın, hakkında kitap ve **sünnet**ten bir nass bulunan konu üzerinde yapılan fıkhi ihtilafın kötü olmadığını da belirtmeliyiz. Tersine bu ihtilaflar derin çalışmalara vesile olmuştur. Ömer b. Abdulaziz Ashabın fer’i meselelerde ihtilafından hoşlanır ve şöyle derdi: “Ashabın ihtilaf etmemiş olmasını istemezdim. Eğer onlar bir görüşte toplansalardı insanlar zorluğa düşerlerdi.”

**Resulullah **(s.a.v.)’den sonra **Müslüman**lar neden ihtilafa düştüler?

İhtilafın birçok sebepleri vardır. İhtilaf iki türlüdür
1-Birliği bozmayan ihtilaf (Fıkhi konulardaki ihtilaflar)
2-Birliği parçalayan ihtilaf (Siyaset ve yönetim alanında meydana gelen ihtilaflar)

Bu ihtilafların sebepleri şunlardır;

### Irkçılık (Asabiyyet)

Irkçılık, **İslam **ümmetini parçalayan ihtilafın temelini teşkil eder. **İslam**, Kuran ve **Sünnet**le Irkçılığa karşı savaş açmıştır. Yüce Kitabımız bize ırkçılık, zenginlik, cinsiyet gibi hususların üstünlük sebebi olamayacağını ancak üstünlüğün takvada olacağını şu ayeti kerime ile bizlere açıklar; “Ey insanlar! Şüphesiz ki biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi -birbirinizle tanişabilesiniz diye- milletlere ve kabilelere ayırdık. **Allah **katında en saygıdeğer(üstün) olanınız, (**Allah**’tan) en çok korkup, (fenalıklardan sakınan ve ilâhî sınırlara) saygılı olanınızdır. **Allah **bilir ve haberlidir.” (Hucurat 13.). Rasulullah(s.a.v) ise şöyle buyurur; “Irkçılığa davet eden bizden değildir. Irkçılık üzerine savaşan bizden değildir! Irkçılık üzerine ölen de bizden değildir.” (Sünen-i Ebî Dâvud, Taç.: 5/46). Bir başka hadisinde de şöyle buyurur: “Hepiniz Âdemdensiniz, Âdem ise topraktandır. Arabın aceme üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.” (Müslim, Hac, 19).

Irkçılığın büyük ehemmiyet verildiği Resullah döneminde yukarıda zikrettiğimiz ayet ve hadislerle ırkçılığa savaş açılmış ve ırkçılık ortadan kaldırılmıştır. Resululahın vefatıyla beraber tekrar ortaya çıkmaya başlayan ırkçılık Emevilerin Arap ırkını üstün gören tutumu sebebiyle tekrar ana ihtilaf sebebi olmuş ve Emevilerin bu tutumu sayesinde İslamiyetin yayılma süreci duraklama dönemine girmiştir.

Hilafet Anlaşmazlığı

Siyasi ihtilafın temel çıkışı İslam ümmetini Rasulullah’tan sonra kimin idare edeceği meselesidir. **Resululah **(s.a.v.)’ın vefatıyla bu mesele ortaya çıkmış ancak Hz. Ebubekir (r.a.)’in halife seçilmesiyle bu mesele ortadan kaldırılmıştır. Hz. Osman (r.a)’ın şehid edilmesiyle yeniden alevlenmiş, Hz. Alinin halife seçilmesi ve sonucunda Cemel vak’ası ve Sıffin savaşı ile ihtilaflar savaşa dönüşmüştür.

**Müslüman**lar’ın eski din mensuplarına komşu olması ve bunların bazı alışkanlık ve inançlarının **İslam**’a sokulması

Doğru yolu bulup **İslam **ile müşerref olanlar eski bazı alışkanlıklarını bırakamadılar. Münafıklar’ın İslam’ı bozmak için kendi itikadı problemlerini **İslami **bir problem gibi gösterdiler. İbn Hazm “El Fasl” adlı eserinde şöyle der:

“Bu grupların çoğunun **İslam **dininden çıkmasının aslı şudur: Persler(İranlılar) geniş bir ülkeye sahip idiler. Tüm uluslara karşı üstünlükleri vardı. Kendilerini de böyle görürlerdi. Bu sebeble de Arablar tarafından devletlerinin yıkılması ağırlarına gitmişti de birçok kez onu yıkmaya çalışmışlardı. Ama Hakkın yardımıyla bu olmamıştı. Bazıları görünüşte **Müslüman **oldular. Ehli beyt sevgisi ve Hz.Ali’ye yapılan zulmü kullanarak Şiilere yanaştılar. Nihayet onları İslamdan çıkardılar…” İranlılar’ın Hz.Ömer(r.a.) düşmanlığının İran’ı fetheden ve Müslümanlaştıran halife olduğundan kaynaklandığı da mezhepler tarihi eserlerinde zikredilir.

### Felsefenin tercüme edilmesi

İhtilaf sebeplerinin en önemlilerinden birisi de felsefi eserlerin arpaçaya tercüme edilmesidir. Birçok felsefi nazariye islam düşüncesine karşıt durumdadır. Felsefi düşünce, onları insan aklının kesin bir çözüme kavuşturması mümkün olmayan meseleleri incelemeye itmiştir. Hatta Abbasiler döneminde ümmet içerisinde sofistlerin iddia ettiği gibi şüpheciliği savunanlar ortaya çıkmıştır. Şüphecilik akımının etrafında etrafında çeşitli düşünceler oluşmuştur. Bunun etkileri bizzat din düşüncesinde görüldü. Örneğin Mu’tezilenin Allahı ispatlama yönteminde felsefe metodunu kullandığını, Kelam ilminin de mu’tezili bir yolda gittiğini, bunlara cevap veren ehl-i sünnet âlimlerinde dahi mantıki ölçüler, felsefi ta’dilat ve soyut nakli incelemelerden ibaret olduğunu görürüz.

Kıssacılık faaliyetinin başlamasıyla her kavim kendi gelenek göreneğini İslamın aslındanmış gibi göstermeye çalışmış ve bunun sonucunda ne kadar hurafe varsa topluma aktarılmıştır. İsrailiyat’ın İslam Tarihine ve tefsirlere girmesi de bu kıssacılık faaliyeterinin sonucunda oluşmuştur (Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi).

### Kuranda bulunan müteşabihat

Kur’an’da muhkem ve müteşabih ayetler vardır. Muhkem ayetler hükmü açık, kesin, açıklanması için başka delile ihtiyaç duymayan ayetlerdir. Müteşabih ayetler ise birden fazla mana ihtimali olduğundan anlaşılmsı için başka delile ihtiyaç duyulan ve hakkında kesin hüküm verilemeyen ayetlerdir.

**Allah **(c.c.) **Kur’an-ı Kerim**’de şöyle buyuruyor; “Bu muazzam kitabı sana indiren O’dur. Onun âyetlerinin bir kısmı muhkem olup bunlar Kitabın esasıdır. Âyetlerin bir kısmı ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar sırf fitne çıkarmak, insanları saptırmak ve kendi arzularına göre yorumlamak için müteşabih kısmına tutunup onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onların hakikatini, gerçek yorumunu Allah’tan başkası bilemez. İlimde ileri gidenler: “Biz ona olduğu gibi inandık. Hepsi de Rabbimizin katından gelmiştir” derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düşünüp anlar.” (Ali İmran 7).

Bu ayetle Kur’an’da müteşabihatın varlığı sabit olmuştur. Müteşabih ayetlerin varlığı Âlimlerin bu ayetlerin manası hususunda ihtilaf etmelerine sebep olmuştur.

### Şer’i Hükümlerin Çıkarılması

**İslam **şeriatının tertemiz kaynağı **Allah**’ın kitabı ve Resulün sünnetidir. Ancak nasslar (ayet ve hadis) sınırlı, olaylar hayat devam ettiği için sınırsızdır. Ortaya çıkan her yeni hadise için hüküm çıkarmak gerekmektedir. Hüküm çıkarma şekli, âlimler tarafından değişik metodlar kazanmıştır. Her biri belirlediği metodlar dâhilinde doğruyu ve doğruları tespit etmeye çalışmıştır. Şer’i hüküm çıkarmaktan kaynaklanan ihtilaflar ayrışma sebebi olmamış aksine övgüye mazhar sonuçlar vermiştir. Ameli(fıkhi) mezheplerin ortaya koyduğu hükümler buna örnektir.

Devamını Oku

Başarılı Anne-Baba Çocuk İlişkisi Nasıl Olmalı?

0

BEĞENDİM

 Ana-baba, öncelikle çocuklarının içinde bulunduğu gelişim dönemini iyi bilmelidir ve çocuklarını tanıyarak ise başlamalıdır. Ana-baba, çocuklarının kendi çocukluk dönemlerinde olmadığı gibi, kardeşlerinden ve arkadaşlarından farklı, bağımsız, kendine özgü zeka ve kişilik özellikleri olan bir birey olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Önceki dönemlerde belki liseyi okumak yeterli iken bugün üniversite mezunları iş bulmakta zorlanıyorsa o zaman günümüz anne-babalarının seni üniversite okutmuyorum deme hakkı yoktur. İmkânlar ölçüsünde okutmak durumundadır.

Anne ve babanın çocuklarında görmek istedikleri davranışı, ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilmeleri için, gerek kendi aralarında gerekse çocuklarına yönelttikleri davranışlarında dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir. Anne-baba çocuklarının yapmasını istemediği bir işi kendi yapmamalıdır. Mesela bir baba sigara içiyor ve çocuğundan da sigara içmemesini istiyorsa orada tutarsızlık vardır ve burada babanın söylediği sözlerde tesirli olmaz. Anne-babanın güvenli bir çocuğa sahip olabilmeleri için, önce kendilerine, sonra birbirlerine, ardından da çocuklarına güvenmeleri gerekir. Anne-baba birbirine güvenmiyorsa yani o ailede güven bunalımı varsa o ailede çocukta anne ve babaya güvenmez.

Anne-baba çocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğu hayal kırıklığına uğratacak, yaşının üstünde beklentiler içine girmemelidirler. Hikâye veya roman okuması gereken ortaokul öğrencisine üniversite mezununun okuması gereken kitapları okutmak o öğrencideki okuma şevkini öldürecektir. Mesela bir çocuğun ilgi alanları, kapasitesi aşağı-yukarı bellidir. Üniversiteyi kazanma ihtimali zayıf olan bir çocuğa doktor ol evladım demek mantıksızlıktır. Çocuğun ilgi ve yeteneği onun yönlendirilmesinde esas alınmalı, ana-babanın tutkuları imkânlar ölçüsünde dikkate alınmalıdır. Mesela mühendis olmak isteyen bir çocuğa tıp oku evladım tavsiyesinde bulunulabilinir veya öğretmenlerinin rehberliği, çocuğun derslere ilgisi gibi sebeplerden de yönlendirmelerde istifade edilebilir.

Anne-baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eden, ona sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya çalışan kişiler olmalıdırlar. Bilinmelidir ki, sevgi temeline dayanan eğitim, sağlam ve başarılı eğitimdir. Anne-baba, soyut düzeyde uyarı yerine, somut düzeyde fiili temel almalıdır. Anne-baba öyle bir ortam hazırlamalıdır ki, çocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini güvenli ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin. Böyle bir aile ortamı çocuğun kendine özgü anlayış ve düşüncesini ifade etme olanağı sağlar. Buna karşın sağlıksız bir aile, çocuğun nasıl algılaması, düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgilenir. Çünkü bu ana-baba için, çocukları belirli bir kalıba sokmak, onu bağımsız olarak gelişmesinden daha önemlidir. Anne-baba, çocuğunun kişiliğine saygı duyan, benlik saygısı üstün kişiler olmalıdır ki, çocuklarının benlik saygısı da üstün olabilsin.

Anne-babalar kendi kendini yönetebilen bireyler yetiştirmek için gerekli psiko-sosyal ortamı hazırlamalıdırlar. Bunun için de aşırı koruyucu yaklaşımdan kaçınarak çocuğun kendi kendini yöneten bir birey olmasına fırsat verilmelidirler. Çocuğa yeterli düzeyde desteğin sağlandığı bu ortamda anne-babanın sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur. Çocuğun istemi hiçbir zaman engellenmez. Aşırı davranışları anlayışla karşılanır ve yumuşak bir biçimde düzeltilir. Böyle bir esnek ortamda çocuk cesaretli ve topluma uyumlu bir insan olarak yetişir. Yaşamını yapıcı çabalar üstüne kurmayı öğrenir. Başarılı anne-babalar, çocuğun ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun yanıtlar veren, aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp, çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde olan, davranışlarında belirli bir kararlılık ve devamlılık sağlayan, karşı çıkmadan önce her zaman çocuğunun isteklerini dinleyen anne-babalardır.

Başarılı anne-babalar, çocuğunun kendi kendisini denetlemesini ya da ahlak gelişimine ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, olayların sonuçlarıyla onları baş başa bırakan, onlara hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten, çocuklarına korku silahını çevirmeksizin, kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce anlatabilen birer birey olarak yetişmelerine imkan hazırlayan kimselerdir. Kısacası, anne-baba, çocuğa sevgi veren, girişim yeteneğini ve özgüvenini kazanabilmesi için onu destekleyen kişiler olmalıdırlar.
 

Devamını Oku

Başımıza Gelen Musibetler Kendi Hatalarımız Sebebiyledir

0

BEĞENDİM

“Musibet”, bir okun tam hedefe isabet etmesi demektir. Başımıza gelen her kötülük musibet (bela) olarak adlandırılır. “Onlara (**mümin**ler) bir musibet isabet ettiğinde **Allah**’tan geldik ve **Allah**’a döndürüleceğiz derler.” buyuruyor Yüce Kitabımız. Başımıza bir musibet geldiğinde kendimizi sorgulamamız ve acaba nerede hata yaptım da başıma bu bela geldi diye düşünmemiz gerekir. Yüce Mevla bize bu durumu şöyle açıklıyor; “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) **Allah **çoğunu affeder.” Ayette hitap edilenler, günahkâr **mümin**lerdir. **Günah**ı olmayan **mümin**lerin başına gelen musibetlerin sebebleri başkadır. Mesela onların sabretmeleri ecirlerini arttıracak sebeblerden biri olarak sayılabilir veya günahlarına keffaret olabilir.

Yüce Kitabımızda yine şöyle buyrulur;“Şüphesiz ki **Allah **insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” **Allah **insanlara, gerçeği bulmaları ve inanmaları için fıtri kabiliyetler vermiş ve **peygamber**ler de göndermiştir. Şu halde **Allah **onların sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerinden çekip aldığı için değil, onlar iradelerini kötüye kullandıkları için hak yoldan çıkmışlar, **peygamber**i kabul etmemişler ve cezaya müstehak olmuşlar, dolayısıyla kendi kendilerine zulmetmişlerdir

Uhut’ta, savaş başlamadan önce **Peygamberimiz **(s.a.v.), **İslâm **ordusunun arkadan kuşatılmasını önlemek için, Uhut dağının yamacındaki bir geçidi tutmak üzere yerleştirdiği elli kişilik okçu birliğine ve onların komutanı Abdullah b. Cübeyr’e şöyle talimat vermişti.“Düşmanın bizi öldürüp cesetlerimizi parçaladığına, her parçamızı kuşların kapıştığına şahit olsanız da yerinizden kıpırdamayacaksınız. Yahut bizim müşrikleri son ferdine kadar tepeleyip ganimet toplamaya yöneldiğimizi görseniz dahi, ben size haber göndermedikçe mevzilerinizi terk etmeyeceksiniz!”Savaş başladı; Müslümanlar kısa zamanda üstünlük kurarak müşrikleri bozguna uğrattı. Uyarılara rağmen, sanki her şey bitmiş gibi disiplini elden bırakan mücahitlerden birçoğu kaçan düşmanı kovalamaya, ganimet toplamaya başladı. Okçular da mevzilerini bırakmış, bunlara katılmıştı. Zaten sayıca çok kalabalık olan müşrikler, Uhut’un başka bir yamacından dolanarak Müslüman ordusunun arkasına geçti ve onları çepeçevre kuşattı. Durum tamamen kâfirlerin lehine dönmüştü. Uhut’ta **Müslüman**lar büyük kayıp verdi. **Resulullah **(s.a.v.) yaralandı. Sahabeden, aralarında Hz. Hamza (r.a.) ve Hz. Mus’ab b. Umeyr(r.a.)’in da bulunduğu 70 kişi uzuvları kesilerek vahşice katledildi. Bedir gibi bir zaferden sonra ilk defa böyle bir musibetle karşılaşan **Müslüman**lardan bazıları şaşırmıştı. Nasıl olur, diyorlardı. Biz **Müslüman**ız ve **Allah **elbette bizimle beraber. Öyleyse neden bizi kollamadı da kâfirlerin galip gelmesine müsaade etti?

Bugün de **Müslüman**lar’ın büyük bir kısmı, maruz kaldığı her felaket karşısında bu şaşkınlığı yaşıyor. Suçumuz neydi ki bu musibet bize reva görüldü, diye düşünüyor. Bazen kâfirlerin refah içinde rahat yaşamaları ile kendilerinin düçar olduğu sıkıntıları karşılaştırıp, kalbine şüphe tohumları ekebiliyor. Feryad ü figanla, sitemle, isyanla iman ve akidesini kırıp döktüğü oluyor; böylece “çifte musibet”e uğruyor.

Ümmü Seleme (radıyallahuanhâ) anlatıyor: “**Resulullah **(aleyhissalâtu vesselâm)’ı şunları söylerken işittim: “Kendisine bir musibet gelen müslüman Allah’ın emrettiği: “İnnâlillahi ve innâileyhirâci’ün, allahümmeecirni fi musibeti vahlufli hayran minhâ. “Biz **Allah**’a aidiz ve ancak O’na döneceğiz. Bana bu musibetim için mükâfat ver. Ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ver” derse **Allah **o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir.”

Kul keseder(yönelir), **Allahu Teâlâ** halıktır (yaratıcı), kulun isteğine göre yaratır. İnsanoğlu** Allah-ü Teala**’nın razı olacağı şeye yönelirse **Allah **(c.c.) onu yaratır. Kul nefsin hoşuna giden bir şeye yönelirse **Allah **(c.c.) onu aratır. Fenalık isteyen insanın nefsidir. Musibetlere karşı sabır insanın kurtuluşuna vesile olur. Kişi başına gelen musibete sabreder veya daha kötü halini düşünüp **Rabb**ine şükrederse zahmet olan bu hal rahmet olur.

Rabbim bizleri başına gelen musibetlere karşı sabreden, acaba ne hatam var diye kendini muhasebeye çeken ve nimetlerine karşıda şükreden kullarından eylesin. 

 

Devamını Oku

Hadis Metinlerini Değerlendirme Esasları

0

BEĞENDİM

Bir **hadis** metninin değerlendirilmesi, her şeyden önce, onun sahih, zayıf veya uydurma olup olmadığını tesbit edilmesi manasında anlaşılmalıdır. Nitekim tabiiler döneminde isnadın ilk defa hadis rivayetinde kullanılmıştır.

**İSNAT**: **Hadis** rivayet eden rȃvilerin hallerinin bilinmesini gerektiren bir sistem olması dolayısıyladır ki bu sayede hadislerin sahih olanlarını, zayıf ve uydurma olanlarından ayırmak mümkün olabilmiştir. Bu bakımdan bir **hadis**in sıhhati önce o hadisi rivayet eden rȃvilerin güvenilir olup olmamaları ile yakından ilgilidir. Ancak bir hadisin doğruluğunu tespit edebilmek için, isnat araştırmasına girmeden önce, sahih** hadis**leri uydurma olanlarından ayırmaya yarayan bazı esasları göz önünde bulundurmak gerekir. Bu esaslar göz önünde bulundurulmakla **hadis**in ilk ve en önemli değerlendirilmesi yapılmış olur. Bu esasları söyle sıralayabiliriz:

1-Sahih **hadis Kur’ȃn**’a ve sahih olan **sünnet**e aykırı olmaz.
2-Sahih **hadis** akla aykırı değildir.
3-Sahih **hadis**in sözlerinde ve manasında bozukluk yoktur.
4-Sahih **hadis** tarihi olaylara ters düşmez.
5-Herkesin görmesi ve bilmesi gereken önemli bir olayı aksettiren sahih **hadis**in rȃvisi tek kalmaz.
6-Sahih **hadis** küçük bir iyiliğe karşılık abartılmış büyük mükâfatlar veya sevaplar vadetmez.

**SAHİH HADİSLERİN ÖZELLİKLERİ **
1-Sahih **hadis** rȃvileri adildir: Bir rȃvinin ȃdil olması onun adalet sıfatına sahip olması demektir. Kısaca adalet gerçek bir mümin ve müslüman olan kişinin sıfatıdır.

2-Sahih **hadis**in rȃvileri zabittir: Zabt, işitilen bir şeyi aradan uzun yıllar geçmiş olsa bile hiçbir kelime unutmadan veya kelimelerinde hiçbir değişiklik yapmadan işitildiği şekilde hatırlayabilme gücüdür.

3-Sahih **hadis**in senedi muttasıldır. Senedin muttasıl olması demek, onda bir kopukluk olmaması demektir. Senedine rȃvisi düşmüş olan hadisler, düşen rȃvinin adȃlet ve zabt yönünden hali(durumu) bilinmediği için, zayıf sayılır.

4-Sahih **hadis** şâz değildir. **Hadis** ilminde şâz, rȃvinin, aynı **hadis**i rivayet eden başka rȃvilere aykırı düşmesi ve bu rivayetinde tek kalmasıdır. Bu rȃvi güvenilir olsa bile sayıca çok olan diğer güvenilir rȃvilerin rivayetleri tercih olunduğu için tek kalan rȃvinin hadisi şâz sayılır ve hadis terk edilir.

5-Sahih hadis muallel değildir. **Hadis** ilminde muallel gizli bir kusur demektir ve bu kusur anlaşılmadığı sürece hadisin sahih olduğu sanılır ve sahih olarak rivayet edilip kitaplara girer.
Fakat birgün o illet, bir hadis imamı tarafından tespit edilince hadis sahih bir kitapta yer almış olsa bile muallel bir hadis olur.
 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.