Kadınların pantolon giymelerinin caiz olup olmaması meselesi İslâmi kıyafet konusunda hassas olan insanların sık sık gündeme getirmesi sebebiyle tartışma konusu olmaktadır. Caiz olduğunu söyleyenler olmakla birlikte, caiz olmadığını savunanlar da vardır. Caiz olmadığını söyleyenlerin dayandıkları temel gerekçe kadınların erkeklere benzememelerinin caiz olmaması meselesidir. Pantolon da erkeklere has bir elbisedir. Dolayısıyla kadınlar pantolon giydikleri takdirde erkeklere benzemiş olacaklardır, buda haramdır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların erkeklere erkeklerin de kadınlara benzemeye çalışmalarını kesin bir dille yasaklamıştır. Benzemeye çalışanlar için “Allâh onlara lanet etsin” diyerek ağır bir söz söylemiş ve beddua etmiştir (Buhârî, Libâs 62; Tirmizî, Edeb 34; Ebû Dâvûd, Edeb 61; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.2, s.482; İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c.5, s.319; Taberanî, el Mu’cemu’l-Kebir, c.11, s.262).
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in böyle söylediği ve kadınların erkeklere erkeklerin de kadınlara benzemeye çalışmalarının haram olduğu hususu doğrudur. Bu meselenin yasaklandığı sahih hadis kaynaklarında müstakil başlıklar altında konuyu incelemişler, bütün mezheblerde bu konuda ittifak halindedir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için pantolonun Müslümanların hayatına girdiği tarihe bakmakta fayda vardır. 1839 yılı öncesine kadar Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda pantolon erkek elbisesi olarak kabul edilmiyordu. Sultan 2. Mahmut kılık kıyafet kanununu çıkarıp pantolon giyince pantolon erkek kıyafeti olarak kabul edilmeye başlandı. Buna rağmen o dönemin insanları uzun yıllar kâfir kıyafeti olduğu gerekçesiyle pantolon giymeyi reddettiler. Bu ve benzeri icraatlarından dolayı da Sultan 2. Mahmut “Gavur Sultân” olarak anılmaktaydı. Bu tariften önce Arap erkekler entari, Türk erkekleri şalvar tarzı şeyler, Kürtler şal şepik, diğer coğrafyalardaki Müslüman erkekler de kendi örf ve adetlerine has kıyafetler giydirmekteydiler. Günümüzde bile Pakistan ve Afganistan’da erkekler pantolon giymemektedirler.
Bu bilgiler ışığında pantolonun eskiden erkek elbisesi olmadığı daha sonra erkek kıyafeti olarak toplumların örf ve adetleri arasında yerini aldığı açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla toplumun örf ve adetleri devamlı etkileşim ve değişim halindedir. Pantolon konusunda da örfün değiştiği anlaşılmaktadır. Öyleyse pantolon giyen kadınlar hangi örfe göre erkeklere benzemiş olmaktadırlar.
Daha eski tarihlere gittiğimiz zaman karşımıza çok daha farklı sonuçlar çıkmaktadır. Eskiden örneğin Asr-ı Saadete (Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbıyla beraber yaşadığı zaman dilimi) gittiğimizde kadınların pantolon giydiklerine şahit olmaktayız ve buna dair rivayetler vardır. O dönemde iç çamaşırı kullanma adeti yoktu. Fakat bunun yerine bazı kadınlar sirval (günümüz Arapçasında pantolon anlamında kullanılmaktadır) diye tabir edilen pantolona benzeyen bir içlik giymekteydiler.
Hadis kaynaklarında bu hususu teyid eden bir olay nakledilmektedir. Bir kadın sahabi bineğinin üzerinde Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bulunduğu yerden geçerken bindiği hayvanın ayağı tökezleyince yere düşer. Onun avret yerlerinin açılacağı düşüncesiyle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüzünü başka tarafa çevirir. Durumu anlayan sahabiler kadının elbisesinin altına sirval giydiğini haber verirler. O, da sallallahu aleyhi ve sellem, “Elbisesinin altına sirval giyen kadınlara Allah merhamet etsin” buyurarak, onun bunu giymesinden dolayı hoşnut olduğunu ve tesettür açısından uygunluğunu ifade eder (Beyhakî, Şuabu’l-İman, c.10, s 227 (7422); Abdurrezzak, Musannef, c.3, s 131 (5043); Ali el Muttakî, Kenzü’l-ummâl, c.15, s 326 (41246)). Bundan sonra diğer erkek ve kadın sahabiler arasında elbisesinin altına sirval (pantolon) giyme adeti yaygınlaşmaya başladı.
Ergenlik çağına gelmiş Müslüman hanımların veya kızların, yabancı (mahremi olmayan) erkeklerin yanında el ve yüzleri hariç vücutlarının tamamını örtmeleri dini bir vecîbedir (Nûr 24/31). Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, İslâmî kriterleri taşımayan ve özellikle ince elbiseler giyen kadınların ne kadar büyük günahlara girdiklerini anlattığı bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır; “Ben ahirette iki sınıf insanı görmeyeceğim ve onlar cehennemlik olacaklardır. Bunların ilki ellerinde sığır kuyruğu gibi kamçı olup bunlarla insanlara zulmeden erkeklerdir. Diğeri ise, ümmetimden henüz görmediğim giyinik çıplak kadınlardır. Bunlar erkeklere karşı arzuludurlar. Onları cezbetmek için de onlara cazib görünmeye çalışırlar. Saçlarını başlarının üstünde deve hörgücü gibi (yaptırırlar). Onlar cennete girmeyecek, cennetin kokusunu dahi alamayacaklardır. Oysa cennetin kokusu çok uzak mesafeden bile alınabilmektedir” (Müslim, Libâs, 125 (2128), Cennet 53 (2857); Ebû Dâvûd, Libâs, 125; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.11, s.654 (7083); İmam-ı Mâlik, Muvatta, c.2, s.913).
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadis-i şerifte kadınların ahir zamanda ince elbiseler giyeceklerini, erkeklere karşı arzulu olacaklarını, erkekleri de kendilerine cezbetmeyi isteyeceklerini, onları cezbedebilmek için güzel ve şirin görünmeye çalışacaklarını mucizevi bir tarzda ifade etmektedir. Ayrıca, İslâmî kriterlere uymayan elbiseler giyen kadınların ahiretteki korkunç sonlarını da yine mucizevi bir şekilde bizlere nakletmektedir. Modaya uyma ya da arkadaş çevrelerine özenme adına genç kızlarımız ve hanımlarımız bu tarz kıyafetlerden uzak durmaları ahiretleri adına çok önemlidir.
Şimdi de ana hatlarıyla İslâm’ın tesettür için getirdiği ana kriterleri zikretmekte fayda vardır. Bu kriterleri şu şekilde özetlemek mümkündür: elbisenin vücut hatlarını göstermeyecek kadar bol olması, ince olmaması ve dikkat çekici bir renkte olmaması gerekmektedir. Âlimler, elbisenin bol olması ile ilgili olarak, omuzda başlayan bir elbisenin bel bölgesinde daralmaması şeklinde bir ölçü getirmişlerdir. Dolayısıyla, kola veya vücuda yapışan streç tarzı elbiseler tesettür açısından kesinlikle uygun değildir. Ayrıca, ince elbiseler için de ten rengini göstermemesi şeklinde bir ölçü getirmişlerdir (Ebû Dâvûd, Libâs 34). Dikkat çekici olmaması ile ilgili olarak da kırmızı veya sarı gibi dikkatleri bir anda üzerine çeken renkler olarak bir ölçü belirlemişlerdir. İslâm, tesettür ile ilgili olarak bu temel ölçüleri belirledikten sonra bunun uygulama şeklini ise örfe bırakmıştır. Dolayısıyla kadınlar bu şartları yerine getirmeleri şartıyla kendi yörelerinin örf ve adetlerine uygun olarak tesettürü uygulayabilirler.
Yukarıdaki üç temel şarta riayet etmek suretiyle kadınlar kendi aralarında veya üstüne manto giyerek pantolon giymelerinde bir sakınca yoktur. Ancak, vücut hatlarını ortaya koyan veya ince bir kumaştan yapılmış olan ya da dikkat çekici renklere sahip pantolon ve kıyafetler tesettür açısından uygun olmadığı gibi caiz de değildir. Allâh’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek isteyen bütün Müslüman hanımların tesettür konusundaki bu ölçülere uymaları ahiretleri adına büyük önem arz etmektedir. Giydikleri kıyafetler sebebiyle erkeklerin kendilerine bakmasına sebep olan kadınlar, onların bu bakma sonucu girdikleri günahın bir mislini kendilerinin de kazandıklarını kesinlikle hatırlarından çıkarmamaları gerekir.