Olaylar İçindeki Sır

Olaylar İçindeki Sır

Daimî bir hayatın saadetine kavuşmamız için bizlere bahşedilen yegâne sermaye ömrümüz boyunca, iyi veya kötü birçok olayla karşılaşırız. Kimi zaman üzülür, kimi zaman sevinir, kimi zaman ağlar, kimi zaman da güleriz. Genellikle, olayların, zahirî yani dış görünüşüne aldanır; sevinç ve mutluluk verenleri hayır; musibet, elem ve acı verenleri de şer olarak değerlendirir, kadere isyan ederiz.

Oysa yaşadıklarımızın, bir zahirî, bir de hakikî yönü vardır. Hakikat yönüyle incelediğimizde, musibet gibi görünse de yaşadıklarımızın hiç birinde, her zaman isyan ettiğimiz kaderin, kesinlikle haksızlık etmediğini, aksine, tam bir adaletle hakkımızı iade ettiğini görür ve idrâk ederiz. Kendimizce şer diye nitelendirdiğimiz olayların içinde nice hayırların gizlendiğini hissederiz.

Yaşanmıştır ya da yaşanmamıştır bilemiyorum ama dillerde dolaşan şu hikâye konuyu çok iyi özetlemektedir.

Eski zamanlarda, bir padişahın veziri, her ne olursa, **”Vardır bunda bir hayır!..”** dermiş. Bir gün, avlanırken, yanlışlıkla, çok sevdiği padişahının parmağını koparıvermiş. Padişah, acı içinde, ah vah ederken, vezir yine, **”Padişahım, bunda da vardır bir hayır!..”** demiş. Zaten iyice canı yanan padişah, **”Ulan, parmağımı kopardın!.. Bunda ne hayır olacak?..”** diye sinirlenmiş ve vezirinin hapse atılmasını istemiş.

Aradan zaman geçmiş, yine avlanmaya çıkan padişah ve askerlerini yerli bir kabile esir etmiş. Şişler dizilmiş, kazıklar dikilmiş, padişah ve askerlerini pişirecekleri ateşler alevlendirilmiş. Yalnız, kabilenin inancına göre, bir uzvu eksik olan insanın etini yemek yasak imiş. İyice bakıp incelemişler, bir parmağı eksik olan padişahı salıvermişler, diğerlerini afiyetle yemişler.

Padişahın aklına, hapse attırdığı vezirinin sözleri gelmiş!.. Kendi kendine, **”Demişti bunda da bir hayır olduğunu, anlayamadım…”** diye söylenmiş. Sarayına geldiğinde, hemen vezirinin hapisten çıkarılmasını emretmiş. Olayı anlatmış, kendisinden özür dilemiş, **”Seni de boşu boşuna hapsettik…”** demiş. Vezir, **”Padişahım, beni hapsetmende de çok büyük bir hayır var!..”** diye cevap vermiş… Padişah, **”Hapis yatmanın nasıl bir hayrı olur?”** diye sorunca, vezir şöyle izah etmiş: **”Eğer, sen beni hapis ettirmeseydin, ben de ava çıkacak, esir düşüp ölmüş olacaktım. Bak, şimdi, o hapis sayesinde yaşıyorum!..”**

Hikâyede de anlatıldığı gibi, görünüşte, yaşanılan olaylar çok kötü… Parmak kopmasının verdiği acı, o acıyla sinirlenen padişahın vezirini hapse attırması… Hakikatte ise, yaşananların, çok büyük hayırlara vesile olması, padişah ve vezirinin hayatlarının kurtulması… Onların şahsında, belki de, bir devletin ayakta kalması…

Eskiden bir hoca varmış. Ne olursa olsun, **”Öyle olacakmış… Allah öyle takdir etmiş…”** dermiş. Bir gün köyün iki muzip adamı, bakalım ne yapacak diye hocanın iki koyununu dağda bir mağaraya hapsetmişler. Herkesin koyunu gelmiş, hocanınki gelmemiş. Bir de gidip hocaya, **”Senin koyunları kurt yedi!”** demişler. Hoca, **”Öyle olacakmış… Takdire karşı gelinmez…”** demiş. Onlar gülüp gitmişler.

Öbür gün, köylünün koyunu, öğlen sıcağında, söğütlerin gölgesinde yatarken, dağlara şiddetli bir yağmur yağmış; seller köye inerek bütün koyunları önüne katmış. İki muzip, tekrar hocaya gidip, **”Kusura bakma hocam, biz sizin koyunları, bakalım bu sefer ne diyeceksiniz diye dağda mağaraya kapatmıştık. Sadece onlar kurtuldu. Köylünün koyunlarını sel götürdü.”** demişler. Hoca, yine hiç istifini bozmadan, “Ne yapalım? Öyle olacakmış ki, siz vesile olup, onları mağaraya kapatmışsınız. Allah’ın takdiri bu!..” demiş.

İşte, bu takdirler içindeki hayırlar bilinmeli ve olaylar öyle değerlendirilmeli.

Evet, kader, netice ve sonuç itibarıyla şerden ve çirkinlikten uzaktır. Musibet ve sebep yönüyle de uzaktır. Çünkü kader, hakikatlere bakar ve adalet eder. İnsan ise, görünüşteki sebeplere bakarak hükümlerini inşa eder, kaderin adaletinde yanılgıya düşer ve ona isyan eder. Hatalarını kadere yükleyerek nefsine feda eder.

Olaylara; nefsî, hissî ve zâhirî değil; hakikî yaklaşılmalı… Suç, kusursuz adalet eden kadere atılmamalı… Yaşadıklarımızda kendi kusurumuzun payı araştırılmalı…

Muhammet Aslan( bedir.azizoglu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.