DOLAR

38,4321$% 0.04

EURO

43,7671% 0

STERLİN

51,4979£% 0.48

GRAM ALTIN

4.107,46%0,19

ONS

3.329,48%0,32

BİST100

9.306,96%-1,33

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Zina nedir? Çeşitleri ve sebepleri

Zina nedir? Çeşitleri ve sebepleri
0

BEĞENDİM

1- Haram Nedir?

Haram, Allah ve Rasûlü’nün müminlere kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. (İbn Mâce, “Fiten”, 23; Müslim, “İman”, 15) Dinen yasaklanmış bu fiilleri işleyen müminler günahkâr olur. Nisa Suresi, 19:
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا
“Ve onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, belki de bir şeyde hoşlanmadığınız halde Allah sizin için birçok hayır takdir etmiştir.”
Buna karşın, haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar (Tirmizî, “Zühd”, 9). Tevbe Suresi, 72:
وَعَدَ اللَّـهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ رَحِيمًا رَحِيمًا
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vaad etti. Ayrıca onlara bir de mağfiret ve rahmet verecek ve Allah, çok merhametlidir.”

Dinde haram kılınmış bir şeyin haram olmadığını iddia eden bir kimse kâfir olur (Tevbe Suresi, 72). Kehf Suresi, 105:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَمِلُوا السَّيِّئَاتِ أُو۟لَـٰٓئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Gerçekten de inkâr edenler ve kötülük işleyenler, işte onlar ateşin halkıdır; onlar orada ebedî kalacaklardır.”
Haramlardan sakınanlara, dinimize göre, Allah’ın rızası ve cennet vaat edilmiştir. Haram işlere bulaşıp tövbe etmeden ölen kimseler ise Allah’ın gazabına uğrar. (Buhari, “Hudud”, 33). Buhari, “Hudud”, 33:
عَنْ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: “رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: أَيُّ بَابٍ لِعَذَابٍ أَشَدُّ مِنْ قَتْلِ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ”
“Hz. Ömer (ra) dedi ki: Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: ‘Allah’ın haram kıldığı bir canı, haklı bir neden olmadıkça öldürmek, Allah’ın en büyük azaplarından biridir.’”

Zina İslam’da haram kılınmış ve en büyük günahlardan biri olarak kabul edilmiştir (İbn Kudâme, “el-Muğni”, 9/58).

2- Zina Nedir?

Zina, evlilik bağı olmaksızın ergenlik çağına gelmiş bir erkek ve kadının rızaya dayalı olarak gerçekleştirdikleri cinsel birleşmeye denir (Tirmizî, “Fiten”, 7). Bu suçu işleyen kişiye “zâni” denir. Zina, dinimizin yasakladığı büyük günahlardan biridir.

وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا ۖ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا
“Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” (İsra, 32).Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretini helak ediyorsa, zinadan uzak durmak da bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olur (İbn Kesir, “Tefsir”, 3/109). Yine bir başka ayet-i kerimede:وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ”Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!” (En’am Suresi, 151. Ayet).Başka bir ayet-i kerimede ise:قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ
“Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!” (Nur, 30).

3- Zinanın Çeşitleri Nelerdir?

Zina, büyük bir günah olmasına rağmen kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır:

a- Mahremlerle Yapılan Zina:

Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan anne, kız kardeş, kayınvalide, süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, en ağır sorumluluğa sahiptir ve günahların en büyüğüdür. Hz. Muhammed (SAV) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ زَنَى بِمَحْرَمٍ
“Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.”

b- Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina:

Bu zina türü, ikinci derecede ağırlığa sahiptir. Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

اتَّقُوا نِسَاءَ الْغَازِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ، فَإِنَّهُنَّ أُمَّهَاتُكُمْ
“Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalan mümin erkeklere anneleri gibi (haramdır).”

c- Komşu İle Yapılan Zina:

Üçüncü dereceli ağırlıkta olan zina türü komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved (r.a.) şöyle nakletmiştir:

زِنَا الرَّجُلِ بِامْرَأَةِ جَارِهِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ عَشْرَةِ نِسَاءٍ
“Kişinin komşusunun hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.”

d- Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina:

Dördüncü dereceli ağırlıkta bulunan zina türüdür. Hz. Muhammed (SAV) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

ثَلَاثَةٌ لَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ: شَيْخٌ زَانٍ، وَمَلِكٌ كَذَّابٌ، وَفَقِيرٌ مُسْتَكْبِرٌ
“Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet gününde onları muhatap tutup konuşmaz, onlara rahmet nazarıyla bakmaz ve onları arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap vardır: kibirli fakirler, yalan söyleyen idareciler, evli ve yaşlı zinacılar.”

e- Bekarların Yaptığı Zina:

Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:

اَلزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onlara acımayın. Müminlerden bir topluluk da onların cezasına şahit olsun.” (Nur, 2)

Bir hadis-i şerifte ise Allah Rasûlü (SAV) şöyle buyurmuştur:

مَا مِنْ ذَنْبٍ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنَ الزِّنَا
“Allah katında zinadan daha büyük bir günah yoktur.”

Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:

الزَّانِي مُسْتَمِرٌّ كَأَنَّهُ مُشْرِكٌ
“Zinaya devam eden, putperest gibidir.”

4- Zinanın Uhrevi Zararları

Allah-u Teala insanı yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanmanın yolu, Allah’a kulluk vazifesini tam olarak yerine getirmekten geçer. Eğer kul haram yollara yönelirse, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. Zina günahı, kişinin ahiretinin helakına neden olan başlıca günahlardan biridir.

Hz. Abdullah (r.a.), bir gün Peygamber Efendimiz (SAV)’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye sorduğunda Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

أَنْ تَجْعَلَ لِلَّهِ نِدًّا وَهُوَ خَلَقَكَ، ثُمَّ تَقْتُلَ وَلَدَكَ خَشْيَةَ أَنْ يُطْعَمَ مَعَكَ، ثُمَّ تُزَانِي حَلِيلَةَ جَارِكَ
“Allah’a ortak koşmaktır. Sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun hanımıyla zina etmendir.”

Başka bir hadisinde ise:

لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ مِنَ الْعَذَابِ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا
“Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz, pek az güler, çok çok ağlardınız.”

Başka bir hadiste Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

رَأَيْتُ قَوْمًا تَفُوحُ مِنْهُمْ رَائِحَةٌ كَرِيْهَةٌ، فَسَأَلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ؟ فَقِيلَ: هَؤُلَاءِ الزُّنَاةُ
“Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.”

Bir diğer hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

إِيَّاكُمْ وَالزِّنَا، فَإِنَّهُ فِي الدُّنْيَا ثَلَاثَةُ شَرٍّ: ذَهَابُ الْبَهَاءِ، وَجَلْبُ الْفَقْرِ، وَقِصَرُ الْعُمُرِ، وَفِي الْآخِرَةِ ثَلَاثَةُ عَذَابٍ: غَضَبُ اللَّهِ، وَشِدَّةُ الْحِسَابِ، وَدُخُولُ النَّارِ
“Zinadan sakının. Çünkü zinanın dünyada üç, ahirette üç sonucu vardır. Yüzün güzelliğini giderir, fakirliği doğurur, ömrü kısaltır. Ahirette ise; Allah’ın öfkesine maruz kalır, sorgusu zor olur ve cehenneme girer.”

 5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları:

Zinanın, İslam’da hem uhrevi hem de dünyevi zararları oldukça büyüktür. İslam’da zina, sadece ahirette değil, dünyada da çeşitli toplumsal ve biyolojik zararlara yol açan bir suç olarak kabul edilmiştir. Efendimiz (SAV) zinanın zararlarına dair birçok hadisinde bu durumu vurgulamıştır. Modern tıp ve toplum bilimciler de zinanın tehlikelerine dair uyarılar yapmaktadır. Peygamberimiz (SAV) zinanın dünyevi zararlarına dair şu uyarılarda bulunmuştur:

Efendimiz (SAV)’in Hadisleri:

  • “Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.” (Tirmizî, “Zühd”, 9)
  • “Zina fakirliğe yol açar.” (İbn Mâce, “Fiten”, 23)
  • “Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar (karı-kocanın arası açılır).” (İbn Hibbân)
  • “Bir yerde, zina ve riba (faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.” (İbn Mâce, “Fiten”, 23)
  • “Zina eden, aynı şeye maruz kalır.” (Buhari, “Hudud”, 33)

Bu hadislerde Efendimiz (SAV), zinanın sadece ahirette değil, dünyada da ciddi zararlar doğurduğuna dikkat çekmiştir. Peki, modern bilim bu zararları nasıl açıklamaktadır?

Modern Tıbbın Uyarıları ve Zinanın Biyolojik Zararları

Zina, cinsel hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bunlardan en bilinenleri belsoğukluğu, HIV/AIDS gibi hastalıklardır. Özellikle AIDS, zinadan kaynaklanan en tehlikeli hastalıkların başında gelmektedir. Bugün AIDS’e yakalananların çoğu, hastalığı gayri meşru yollarla, yani zina yoluyla edinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, HIV virüsünün yüzde doksanı, cinsel yolla bulaşmaktadır. Zina, aynı zamanda toplumda sosyal yapıyı zedeleyen, aileleri ve ilişkileri olumsuz etkileyen bir davranıştır. Zina nedeniyle artan boşanma oranları da toplumun yapısını tehdit eden önemli bir göstergedir. Bir araştırmaya göre boşanmanın en önemli sebeplerinden biri, eşlerin aldatılması ya da zina yapmalarıdır. Bu durumun boşanmalara etkisi yüzde 45 oranında tespit edilmiştir.

Toplumsal ve Ailevi Etkiler

Zina, aileleri birbirinden ayıran, nefreti ve düşmanlığı körükleyen bir faktördür. Zina nedeniyle ortaya çıkan çocuklar, çoğu zaman ailelerinin şefkatinden mahrum kalmakta, sokaklarda terk edilmekte veya çocuk sığınma evlerine bırakılmaktadır. Bu durum, toplumsal düzeyde büyük bir faciaya yol açmaktadır.

Zina yoluyla meydana gelen bu olumsuzluklar, yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu etkilemektedir. Nikahsız ilişkiler, çoğu zaman sevgiden yoksun, sadece şehveti tatmin etmeye yönelik ilişkiler olmaktadır. Hollanda gibi bazı ülkelerde kadınlar vitrinlerde sergilenip, bir et parçası gibi alınıp satılmaktadır. Bunun benzerini Türkiye’nin büyük şehirlerinde de görmek mümkündür. Kadınların “fahişe” olarak değil de “hayat kadını” olarak adlandırılması, toplumun yozlaşmasına ve ahlaki değerlerin erozyona uğramasına yol açmaktadır.

Zinanın bir diğer toplumsal etkisi, soyların karışmasıdır. İslam’da nesep (soy bağları) son derece önemlidir. Zina, soyların karışmasına ve bunun sonucunda aile içindeki kimlik karmaşasına yol açabilir. Ayrıca zina, toplumda kin, düşmanlık ve cinayetlere de zemin hazırlamaktadır. Zina nedeniyle bir eş, diğerine ihanette bulunabilir ve bu durum cinayetlere, intikama kadar varabilen sonuçlar doğurabilir.

Zinanın Toplum Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

Zinanın toplumsal zararlara neden olduğu, sadece ahlaki değil aynı zamanda biyolojik ve psikolojik etkiler de yaratmaktadır. Efendimiz (SAV) bu zararlara dikkat çekmiş ve insanları zinadan uzak durmaya çağırmıştır. İslam dini, aileyi koruma adına zinayı yasaklamış ve bu fiili işleyenleri büyük bir günah işlemekle suçlamıştır.
Zina, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğuran bir suçtur. Aileyi zedeleyen, bireyleri ve toplumu olumsuz etkileyen zina, İslam’a göre büyük bir günahtır ve toplumu düzeltmek adına bu tür suçlara karşı sert bir tutum sergilenmiştir.

Sonuç

Zinanın hem ahiretteki hem de dünyadaki etkileri çok büyüktür. Peygamberimiz (SAV) zinanın dünyevi ve uhrevi zararlarını bizlere anlatmış, bu fiilden sakınmamız gerektiğini vurgulamıştır. Modern tıp ve toplum bilimcilerinin de bu konuda uyarıları, zinanın toplumsal, biyolojik ve ahlaki zararlarını gözler önüne sermektedir. Ailenin ve toplumun sağlığı için zinadan kaçınmak, İslam’ın öğrettiği en doğru yoldur.

### 6-Zinadan Korunmanın Yolları ve Ahiretteki Mükafatları

Buraya kadar zinanın neden olduğu zararlardan bahsettik. Peki bu zararlardan korunmak için neler yapmalıyız? Zinadan korunmanın ahiretteki getirileri nelerdir?

Zinadan korunabilmenin en kestirme yolunu Allah-u Teala “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak bizlere göstermektedir. Dikkat edin! Zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın yani sizi zinaya götürecek yolları tıkayın buyuruyor. Dolayısıyla bir kişinin kendisini zinadan koruyabilmesi için ilk önce o yola götürecek nedenleri terk etmesi gerekmektedir. Peygamberimiz(SAV) bir hadisi şeriflerinde; “Evlenen dininin yarısını korumuştur”[21] buyurarak zinadan korunmanın yegane yolunu söylemiştir. Eğer o kimsenin evlenecek gücü yoksa oruç tutmasını Peygamberimiz(SAV) tavsiye etmiştir. Zinadan korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir:

a- Göz ve Harama Bakış

Hadis-i Şerifler:
1. عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: النَّظْرَةُ سَهْمٌ مِنْ سِهَامِ إِبْلِيسَ مَسْمُومَةٌ فَمَنْ تَرَكَهَا مِنْ خَوْفِ اللَّهِ أَعْطَاهُ اللَّهُ إِيمَانًا يَجِدُ حَلاوَتَهُ فِي قَلْبِهِ.
– Abdullah bin Mesud (ra) anlatıyor: Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Haram bir kadına bakış, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim Allah korkusuyla bu bakışı terk ederse, Allah ona kalbinde tatlılık hissedeceği bir iman verir.” [Kaynak: Ahmed b. Hanbel, Müsned]

2. مَنْ غَضَّ بَصَرَهُ عَنْ مَحَارِمِ اللَّهِ أَذَاقَهُ اللَّهُ طَعْمَ عِبَادَتِهِ.
– “Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene Allah-u Teala, ibadetin tadını duyurur.” [Kaynak: Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr]

3. مَنْ نَظَرَ إِلَى مَحَاسِنِ امْرَأَةٍ عَجَبًا بِهِ قُذِفَ فِي عَيْنَيْهِ بِالرَّصَاصِ الْمُذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ.
– “Kadına şehvetle bakanın gözlerine, kıyamet günü erimiş kurşun dökülür.” [Kaynak: et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat]

4. عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَيْنَانِ لا تَمَسُّهُمَا النَّارُ عَيْنٌ بَكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ غَضَّتْ بَصَرَهَا عَنْ مَحَارِمِ اللَّهِ.
– Ebû Hüreyre (ra) rivayet eder: Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusuyla ağlayan göz ve harama bakmayan göz.” [Kaynak: Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12]

-Kur’an-ı Kerim:
1. قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ.
– “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu, onlar için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur Suresi, 24:30)

2. وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ.
– “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” (Nur Suresi, 24:31)

Haramdan Sakınmanın Önemi:
Peygamberimiz (sav), gözün haramdan sakındırılmasının insanın ahlakî ve ruhsal temizliğini korumadaki önemine dikkat çekmiştir. Hadis-i şerifte, Allah korkusuyla haramdan yüz çevirenin kalbinde ibadet tadını hissedeceği belirtilmiştir. Haram görüntülere bakmak, zihni meşgul eder, insanın nefsini kötülüğe teşvik eder ve zinaya götüren bir kapı açar.

Göz, insanın kötülükten korunmasında kritik bir role sahiptir. Haramdan sakınmak, kişinin kalbinde manevi bir lezzet ve huzur sağlar. Allah ve Peygamberimizin uyarılarına kulak vererek gözlerimizi harama karşı korumalı ve nefsimize hâkim olmalıyız.

b-Flört

Flört ve Zinaya Götüren Tehlike

-Hadis-i Şerifler

1. عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُتِبَ عَلَى ابْنِ آدَمَ نَصِيبُهُ مِنْ الزِّنَا مُدْرِكٌ ذَلِكَ لَا مَحَالَةَ، فَزِنَا الْعَيْنِ النَّظَرُ، وَزِنَا اللِّسَانِ النُّطْقُ، وَالنَّفْسُ تَمَنَّى وَتَشْتَهِي، وَالْفَرْجُ يُصَدِّقُ ذَلِكَ أَوْ يُكَذِّبُهُ.
– Ebû Hüreyre (ra) rivayet ediyor: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Ademoğluna zinadan bir pay yazılmıştır ve buna mutlaka ulaşacaktır. Gözlerin zinası bakmaktır, dilin zinası konuşmaktır, nefsin zinası arzulamak ve şehvet duymaktır. Asıl zina ise bu arzuların fiiliyata dökülüp dökülmemesiyle gerçekleşir.” [Kaynak: Buhari, Kader, 9; Müslim, Kader, 20]

2. لَأَنْ يُطْعَنَ أَحَدُكُمْ بِمِخْيَطٍ مِنْ حَدِيدٍ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَمَسَّ امْرَأَةً لَا تَحِلُّ لَهُ.
– “Sizden birinin başına demir bir şiş saplanması, kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.” [Kaynak: Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr]

3. **إِيَّاكُمْ وَالدُّخُولَ عَلَى النِّسَاءِ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ الْحَمْوَ؟ قَالَ: الْحَمْوُ الْمَوْتُ.**
– “Kadınlarla yalnız kalmaktan sakının!” Bunun üzerine sahabeler, “Ey Allah’ın Rasulü, kadının kayınbiraderi (hamv) ne olacak?” diye sordular. Rasulullah (sav), “Kayınbirader ölüm gibidir.” buyurdu. [Kaynak: Buhari, Nikâh, 111; Müslim, Selam, 20]

4. مَا خَلَا رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ الشَّيْطَانُ ثَالِثَهُمَا.
– “Bir erkek, bir kadınla yalnız kaldığında, üçüncüleri şeytandır.” [Kaynak: Tirmizî, Fiten, 7]

-Kur’an-ı Kerim

1. وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا.
– “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.” (İsra Suresi, 17:32)

2. قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ.
– “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu, onlar için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur Suresi, 24:30)

-Flörtün Tehlikesi
Flört, zinaya götüren yolların başında gelir. Rasulullah’ın (sav) hadislerinde geçen göz, dil, el ve diğer organlarla işlenen zina tarifleri, flörtün bu zinaları ne denli kolaylaştırdığını açıkça ortaya koymaktadır. Flört, sadece cinsel ilişkiye varan zina türünü değil, sözlü, bakışlarla veya dokunarak işlenen zinaları da teşvik eder.

-Flört ve İhanet
Flört, ileride evlenilecek kişiye yapılmış en büyük ihanettir. Hiç kimse evleneceği kişinin geçmişte başka birileriyle mahrem bir bağ kurmasını istemez. Bu, hem Allah’a karşı gelmek hem de eşe olan sadakate ihanet etmek anlamına gelir. Mümin kişi, flörtten sakınmalı ve gelecekteki helaline haramdan arınmış bir hayat sunmalıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav), kişinin dengiyle evleneceğini bildirerek, müminlerin davranışlarını bu düsturla şekillendirmesi gerektiğini işaret etmiştir.

-Osmanlı’dan Örnek
Osmanlı döneminde bir genç, kraliyet ailesine mensup bir kadının kendisine mal-mülk ve cazibeyle yaptığı tekliflere direnerek “Nişanlım var.” diyerek bu teklifleri reddetmiştir. Bu davranış, gerçek bir müminin haramlara karşı dirayetini ve Allah’a olan teslimiyetini gözler önüne sermektedir. Bu örnek, Müslümanların haramlara karşı nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini öğretir.

-Sonuç
Flört, zinaya giden kapıları aralayan tehlikeli bir alışkanlıktır. Allah’ın rızasını gözeten bir mümin, harama giden yollardan sakınmalı ve helali dışında hiçbir kimseyle mahrem bir bağ kurmamalıdır. Flörtten uzak durarak hem Allah’ın emirlerine uygun yaşanır hem de toplumun ahlaki yapısına katkıda bulunulur.

### c-Müstehcen neşriyat, TV ve internet sitelerinden uzak durmak

Birinci maddede de belirttiğimiz gibi zinaya götüren en önemli unsur gözdür. TV, internet, gazete ve dergiler kişilerin gözüne hitap etmektedir. Çağımızda bir çikolata reklamında dahi insanı baştan çıkarmaya çalışırcasına yarı giyinmiş çıplak mankenler oynatılmaktadır. Birçok dizi ve filmler kızlarımızı dekolteye özendirmekte ve erkekleri baştan çıkarmayı amaç edinmektedir. Dolayısıyla günümüzde bu tür yayınları takip etmeyi bırakın tam aksine boykot etmeli ve çevremizdeki kimseleri uyarmalıyız. Bu noktada chat odalarına da dikkat etmeliyiz. Çevresindeki insanları sakındıran kimseler dahi chat odalarında ve (facebook gibi) sanal ortamlarda bir bayanın erkekle ya da bir erkeğin bayanla yaptığı muhabbetleri hoş görmekte ve mübah saymaktadırlar. Artık anlaşılmıştır ki yazışma aracılığıyla birçok yuva yıkılmakta ve gençler zinanın eşiğine gelmektedir. Zinaya götüren baş etkenlerden birisi de bu yayınlar ve internet belasıdır.

### d-Kadın-Erkek bir arada bulunmak

Belki bu madde yukarıdaki üç maddeye oranla daha hafif bir nedenmiş gibi gözüküyor olabilir. Çünkü günümüzde dindar kimseler dahi kadınla erkeğin bir arada çalışması ya da okumasını normal karşılamaktadır. Halbuki İsveçli bilim adamlarının bir araştırmasına göre namahrem olan bir kadınla erkeğin bir araya gelmelerini incelemişler ve salgıladıkları hormonların tamamen değiştiğini keşfetmişlerdir. Dolayısıyla bu noktada da hassas olunmalı ve elimizden geldiği kadar erkeğin bayanla, bayanın da erkekle bir arada bulunmamasına dikkat edilmelidir. Burada şu hususa da dikkat çekmekte fayda var. Günümüzde özellikle nişanlı olan çiftler bir araya gelmeyi çok normal görmektedir. Ve nefisleri de zaten bunu arzu etmektedir. Şunu unutmayalım ki arada yüzük dahi olsa nikah olmadığı müddetçe yanında mahremlerinden birisi bulunmaksızın bir araya gelmeleri caiz değildir. Çünkü bu durum birbirlerine sevgi besleyen iki kişinin zinaya düşme olasılığını kuvvetlendirmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki dinimiz bunu yasaklamıştır. Yukarıda zikrettiğimiz Hadis-i Şerifte Efendimiz(SAV) : “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır” buyurarak nişanlı olup olmama ayrımı yapmaksızın bir bayanla erkeğin yalnız kalmalarını yasaklamıştır.

### e-Tesettüre Riayetsizlik

Günümüzün en büyük sorunlarından birisi de kuşkusuz ki tesettürün ihmal edilmesidir. Birçok hanım kardeşimiz tesettürün gerekli olmadığını düşünmekte ve tesettüre girmekten kendilerini uzak tutmaktadırlar. Aynı şekilde tesettüre büründüğünü iddia eden birçok kimse ise ya nefsi arzularından dolayı tesettür emrini tam manasıyla uygulamamakta ya da tesettürün ne mana ifade ettiğini bilmemektedir.

Peki tesettür nedir? Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. “Setera” kökünden türemiş Arapça bir kelimedir. Dini bir terim olarak ise tesettür; kadının şer’an örtülmesi gereken el ve yüz haricinde kalan uzuvlarını, belli etmeyecek derecede bol bir vaziyette örtmesi demektir.

Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Yani tesettür sadece kadınlara değil, erkeklere de farzdır. Ayette şöyle buyrulur: “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”[27] Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyrulur: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (el, yüz ve ayaklar hariç) Zinet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar(göğüslerini tamamen kapatacak ve belli etmeyecek şekilde örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar). Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye topuklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”[28]

Ayrıca Ahzab suresi 59. Ayet-i Kerimede ise: “Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle: cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor” buyrulmaktadır.

Tesettürün farz olduğu kimilerinin iddia ettiği gibi şüpheli değil, bilakis apaçık ortadadır. Yukarıdaki ayet indiği zaman Hz. Aişe ve diğer mümin kadınlar hemen örtülerine bürünmüşlerdir. Bu ayetler tesettürün farz olduğunun delilidir. Ayetler dışında Hadis-i Şeriflerde de tesettürün farz olduğunu ve mümin hanımın nişanı olduğunu anlamaktayız. Özellikle örtü noktasında kadınlarımız kendilerine dikkat etsinler ki, çevrelerindeki hain bakışlardan kendilerini koruyabilsinler.

Tesettür noktasındaki en önemli husus şüphesiz ki tesettürün manasının yanlış anlaşılması ya da hanımların nefislerine yenilerek bu emre tam riayet etmemeleridir. Tesettür, manasını verdiğimiz gibi gizlemek, örtmek demektir. Dolayısıyla bir hanım, kadınsı özelliklerini örttüğü müddetçe tesettüre riayet etmiş olur. Başında örtü olmasına rağmen, yüzünde makyaj, dar elbiseler, insanların dikkatini üzerine çeken yürüyüşler, çevredekilerin bakışlarına rağmen kahkahalarla gülmek ve topuk sesleri… Bütün bunlar günümüzde gitgide yaygınlaşmakta ve tesettür, sadece başı bir bez parçasıyla örtmek olarak algılanmaktadar. Tesettürü bu dar manaya hapsetmek, tesettüre yapılabilecek en büyük hakarettir. Hayır! Tesettür sadece saç tellerini gizlemek değildir. Tesettür; bir kadının, dış dünyadaki erkeklerin ilgisini ve bakışlarını üzerine çekmeyecek şekilde örtünmesi ve o şekilde davranışlarını ayarlaması demektir. Efendimiz(SAV) kızlarımızın başlarındaki örtülerine rağmen sokaklarda makyajlı bir vaziyette yürüdüklerini, vücut hatlarını ortaya koyan dar elbiseler giydiklerini, yürüyüşlerdeki ben buradayım edasını, topuklardaki uzunlukları, başlarını deve högücü şeklinde bağlamalarını, cafe türü yerlerde ve okul bahçelerinde kendilerine haram olan bir erkek arkadaşıyla girdiği diyalogları, onlarla yapmış olduğu arkadaşlıkları ve en önemlisi bütün bunlara rağmen başına bir bez parçası geçirdiği için ben tesettüre büründüm iddiasında bulunan kızlarımızı görse ve bunları işitse acaba tavrı ne olurdu? Bu sorunun cevabını merak ediyorsak şu hadiseye dikkat edelim. Bir gün Abdullah İbni Ümmü Mektum (r.a.) Peygamberimiz’in huzuruna gelir. O sırada Rasüllah’ın yanında Hz. Meymune ve Ümmü Seleme validelerimiz vardır. Efendimiz(SAV) hanımlarına perdenin arkasına geçmelerini emreder. Hanımları: “Ey Allah’ın Rasülü! Abdullah amâ(gözü görmeyen) bir kimsedir. Burada durmamızın ne sakıncası var ki?” diye sorarlar. Efendimiz(SAV) de: “o sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz” buyurarak tesettüre riayet etmenin ne derece önemli olduğunu vurgulamıştır. Efendimiz(SAV)’in vefatından sonra sahabiler Hz. Aişe’ye hadis almak için geliyorlardı. Fakat Hz. Aişe validemiz müminlerin annesi ve Peygamberimiz(SAV)’den sonra hiç kimseye nikahı düşmeyecek olmasına rağmen hadisleri perde arkasından rivayet ettiği bizlere bildirilmiştir.[29] Durum bu kadar vahimken mümin bir kadının tesettürün ehemmiyetine ve sınırlarına dikkat etmesi gerekir.

Burada kadınlarımızın dikkat etmesi gereken bir husus daha vardır ki o da topuklarını yere vurarak yürümeleridir. Nur suresi 31. ayette Allah-u Teala kadınların topuklarını yere vurarak yürümelerini yasaklamıştır. Çünkü bir kadının topuklarını yere vurması, ben buradayım ifadesinden başka bir şey değildir. Bu yüzden bir bayanın topuklu ayakkabı giymesi ayete muhalefet etmek demektir.

Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tesettür sadece kadınlara farz kılınmamıştır. Aynı zamanda erkekler de tesettüre bürünmek zorundadır. Hz. Ali’nin ifadesiyle erkeğin en önemli tesettür organı avret mahallinden sonra gözüdür. Erkeklerimiz de gözlerini haramlardan korusunlar ki zinanın kapıları kapanmış olsun.

### f-Tokalaşmak

Hz. Aişe validemiz, Buhari ve Müslimde geçen hadiste şöyle söylemektedir: “Peygamber efendimiz, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.” Biz biliyoruz ki Efendimiz(SAV), kadınlardan biat alırken dahi kadınlara elini uzatmamış ve sözlü olarak biat almıştır.[30] Daha önce iki sefer zikrettiğimiz Hadis-i Şerifi önemine binaen burada tekrar zikretmekte fayda görüyoruz. Efendimiz(SAV): “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.” Buyurmuşlardır. Bu sebepten dolayı asla bir hanımın elini sıkmayı mübah göremeyeceğimiz gibi, bundan da son derece sakınmamız gerekmektedir.

Yukarıda saydığımız bu altı madde zinaya götüren ana nedenlerdir. Belki bu maddelere birçok madde daha eklenebilir fakat bunlar dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardır. Ve kişiler özellikle bu hususlardan kendilerini korumak için elinden gelen gayreti göstermeli ki, zinadan kendisini koruyabilsin.

Kendisini zinadan koruyan bir müminin ahiretteki mükafatlarına ve derecelerine gelince; Efendimiz(SAV) şöyle buyurmuşlardır: “Gençliğini zinadan koruyan mümin Cennete girer.”[31] Peygambermiz(SAV) bir başka hadislerinde ahirette arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf müslümandan bahsederken bir sınıfın da “kendisine zina teklif edildiği halde Allah korkusuyla bunu reddeden mümin” kimsenin olduğunu söylemiştir.[32] Düşünün ki güneş bir mızrak boyu yaklaştırıldığı, amel defterinin kapatıldığı, kişilerin günahlarına göre telaşlı olduğu bir anda Allah’ın arşının altında gölgelendireceği 7 zümreden birisi de, zina teklifini “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden zümredir.

Rasülüllah(SAV) bir hadislerinde ise: “Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer”[33] buyurarak namusunu koruma yani zinadan kaçınma hususuna da vurgu yaparak, cennetin dilediği kapısından girebileceğini müjdelemiştir. Başka bir hadiste ise: “Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır”[34] müjdesi verilmiştir.

Rivayet olunur ki Süleyman Yesar isminde bir abid, Medine’den hacca gitmek üzere yola çıktı. Beraberinde bir arkadaşı vardı. Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva veya Iva denilen yerde konakladılar. Süleyman’ın arkadaşı kalkıp yemek sofrasını aldı, bir şeyler satın almak için pazara gitti. Süleyman ise çadırda oturdu. Süleyman, erkek güzeli ve çok muttaki bir kimseydi. Dağın başından bedevi bir kadın Süleyman’ı gördü. Dağdan inip çadırının yanına geldi. Çadırın önünde durdu. Yüzü peçeli, elleri eldivenli idi. Yüzünden peçeyi kaldırdı. Sanki ay parçasıydı. Süleyman’a “Beni rahata kavuştur!” dedi. Süleyman, kadının yemek istediğini zannetti. Sofralarından arta kalan yemeklere doğru gidip kadına vermek istedi. Kadın “Hayır! Ben bunu istemiyorum. Ben erkeğin karısıyla yaptığı şeyi istiyorum!” dedi. Süleyman, kadına “Seni İblis süsleyip bana göndermiştir” dedi. Sonra başını dizlerinin arasına eğerek hüngür hüngür ağladı. O, bu şekilde ağlayınca kadın peçesini kapattı ve dönüp gitti. Süleyman’ın arkadaşı pazardan geldi. Süleyman’ın ağlamaktan gözlerinin şiştiğini ve sesinin kısıldığını gördü ve “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Süleyman “Hiçbir şey… Küçük kızımı hatırladım da…” dedi. Arkadaşı “Hayır! Yemin ederim ki öyle değildir. Senin başından bir hadise geçmiş. Çünkü sen kızından üç gün önce ayrıldın” dedi. Böylece, Süleyman’dan hadiseyi öğreninceye kadar ısrar etti. Bu sefer arkadaşı sofrayı yere bırakıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Süleyman, arkadaşına “Peki! Sen niçin ağlıyorsun?” dedi. Arkadaşı “Ben ağlamaya daha müstehakım. Çünkü ben senin yerinde olsaydım, o kadına karşı belki de sabretmezdim” dedi. Bu sefer ikisi beraber ağlamaya devam ettiler. Süleyman Mekke’ye uğradığı zaman Safa ile Merve arasında say etti. Kabe’ye ziyarette bulundu. Sonra Hicr-i İsmail’e gelerek elbisesi ile örtündü. Bu arada uykusu gelerek uyudu. Rüyasında parlak yüzlü, güzel işaretli ve güzel bir zat gördü. Süleyman ona şöyle sordu: “Sen kimsin? Yoksa sen Sıddık olan Yusuf musun?” rüyadaki zat ise: “Evet! Ben Yusuf um!” dedi. Süleyman devamla: “Seninle Aziz’in hanımı arasında geçen olay çok müthiş!” dedi. Yusuf(a.s.) da cevaben: “Senin Ehva’daki kadınla olan durumun daha müthiş!” dedi.[35] Bu hadise de bize gösteriyor ki zinadan kendisini koruyan bir mümine Hz. Yusuf gıpta ile bakıyor ve o kişiye kardeş oluyor. Çünkü Kuran’da dahi Hz. Yusuf’un Aziz’in karısı ile olan durumu zikredilmiş ve Yusuf (a.s.)’ın iffetini koruduğundan bahsedilmiştir.

Kısacası, kendisini zinadan koruyan bir mümin her şeyden önemlisi Allah’ın rızasına nail olmuş ve ebedi cenneti garantilemiş olur. Çünkü kişinin kendisini zinadan koruması Allah katında büyük bir hadisedir. Hele ki her türlü fuhşiyatın serbest olduğu böyle bir zamanda kişi kendisini zinadan koruyor, gözlerini haramdan alıkoyuyor ve bu noktada nefsiyle mücadele ediyorsa büyük bir cihat yapıyor demektir. Ve zamanın en büyük mücahitidir, mücahitlerin yeri de ahirette cennettir.

### 7-Zina Günahından Nasıl Temizlenirim?

Zinanın büyük bir günah olduğunu öğrendikten sonra bu tür günaha düşmüşsek; sıra “bu günahtan nasıl temizleneriz?” sorusunun cevabını öğrenmeye geldi.

Daha önce insanların bu dünyaya başı boş bırakılmaları için gönderilmeyip imtihan için gönderildiklerine değinmiştik. İmtihanın gayesi kişinin ahiretteki yerini belirlemesi veAllah’ın rızasına nail olmaktır. Allah-u Teala “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler”[36] diye yarattım buyurarak, bizlerin hangi amaçla yaratıldığının cevabını vermektedir. Dolayısıyla Allah’a hakkıyla kulluk yapabilmek için onun hudutlarını muhafaza etmemiz gerekmektedir. Fakat Allah, insanoğlunu günah işlememek üzere değil, günah işlemeye meyilli yaratmıştır. Efendimiz(SAV) “Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve günah işleyen bir kavim yaratır”[37] buyurmaktadır. Bunun neticesidir ki Allah-u Teala bizlere daima tevbe kapısını açık tutmuştur. Ve bu tevbe kapısı, son nefesimize kadar açık kalacaktır. Eğer şeytana yada nefsimize uyduğumuz için veya cehaletimizden dolayı böyle bir günaha düşmüş isek ilk yapmamız gereken şey Allah’a el açıp, bir daha o günaha dönmemek üzere tevbe etmektir. Çünkü Allah Rasülü(SAV) “TEVBE EDEN KİMSE HİÇ GÜNAH İŞLEMEMİŞ KİMSE GİBİDİR”[38] buyurmuştur.

Musa(a.s.) bir gün bir adamla muhabbet ederken adam Musa(a.s.)’a: “Ey Musa! Merak ediyorum bu dünyanın en günahkar kulu kim? Allah’a sorsan da bize bildirse” diye ricada bulundu. Musa(a.s.) Allah’a dua etti ve Allah(c.c) vahiyle: “Az sonra önünüzden bir çocuğun elinden tutan bir baba geçecek. İşte o kul bana en asi ve en günahkar kuldur” buyurdu. Ve az sonra gerçekten öyle birisi geçti. Ertesi gün aynı adam Musa(a.s)’a “Ey Musa! Çok merak ediyorum. Acaba Allah’a en sevimli kul kim? Allah’a sorsan da bize gösterse” diye ricada bulundu. Ve Musa(a.s.) tekrar Allah’a dua etti ve Allah-u Teala: “Biraz sonra yanınızdan bir adam geçecek. İşte o adam bana en sevimli ve en günahsız kuldur” buyurdu. Ve Musa(a.s.) ile adam bir baktılar ki dün en günahkar olan adam geçiyor. Şaşkınlıkla Allah’tan bunun hikmetini sordular. Allah-u Teala cevaben şöyle vahyetti: “Dün o kul, çocuğuyla birlikte deniz kenarına gitti. Çocuğu babasına sordu: “Babacığım, bu denizden daha büyük ne var?” Adam cevap verdi: “okyanus var oğlum.” Çocuk tekrar sordu: “Baba okyanustan büyük ne var?” adam cevaben: “Dünya var oğlum… Dünyadan da daha büyük olan kainat var oğlum” dedi. Daha sonra çocuk devamla: “Kainattan daha büyük bir şey var mı baba” diye sordu. Adam: “Var oğlum, babanın günahları var” dedi. Sonra çocuk tekrar sordu: “Babacığım senin günahlarından daha büyük bir şey var mı?” diye. Adam cevap olarak: “Var oğlum… Allah’ın rahmeti benim günahlarımdan daha büyüktür” dedi ve o sırada bütün günahlarını bağışladım” diye vahyetti.[39]

Allah’ın affedemeyeceği hiçbir günah yoktur. Yeterki o günaha tekrar dönmemek üzere tevbe edelim. Günahımızın farkına varalım ve diğer ibadetlerimizle Allah’a bu günahımızı affettirelim. Çünkü Allah her şeye besmele ile başlamamızı emretmiştir. Bemelede ise “Rahman” ve “Rahim” sıfatları vardır. Bu sıfatlar ise Allah’ın merhametine delalet eder. Çokça bağışlamasına delalet eder. Alah-u Teala bizlerden sadece işlediğimiz günahlardan tevbe etmemizi beklemektedir.

8-Birkaç Kıssadan Hisse
Zina günahı ile imtihan olmuş kimselerin hayat hikayelerinden birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Çünkü geçmiş nesillerin ahlaki oluşumlarında kıssadan hisselerin büyük bir payı vardır. Ve bu kıssalardan çıkarılacak olan hisseler hayatımıza büyük ölçüde yön verecektir. İşte bu kıssalardan bazıları:

Ebubekir b. Abdullah Müzeni’nin rivayet etmiş olduğu bir hadise şöyle cereyan etmiştir: “Bir kasap, komşularından birinin kızına tutuldu. Kızın ailesi, ihtiyaç dolayısıyla kızı başka bir köye gönderdi. Kasap arkasından giderek yolda kızla cinsi ilişkide bulunmak istedi. Kız, kasaba “Bunu yapma! Çünkü ben, senin bana aşık olmandan daha çok sana aşığım. Fakat buna rağmen Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap “Sen Allah’tan korkuyorsun da ben mi korkmuyorum?” diyerek geri döndü. Yolda gelirken ölüm derecesinde susadı. O arada bir peygamberin elçisine rastladı. Elçi kendisine “Neden böyle oldun?” diye sordu. Kasap “Susuzluk beni bu hale koydu” dedi. Elçi, “Gel Allah’a dua edelim de köye varıncaya kadar bize bir bulutla gölgelik yapsın!” dedi. Kasap “Benim salih bir amelim yok ki Allah’a dua edeyim! Bu bakımdan sen dua et!” dedi. Elçi, “Ben dua edeyim, sen de amin de” dedi. Bunun üzerine elçi dua etti, kasap da amin dedi ve böylece köye varıncaya kadar bir bulut kendilerini gölgelendirdi. Köye vardıkları zaman, kasap yerine giderken bulut onunla beraber kaydı. Elçi “Hani sen benim salih bir amelim yok diyordun? Dua eden ben, amin diyen sendin. Dolayısıyla bulut bizi gölgelendirdi. Şimdi seninle gelmektedir. Mutlaka bana durumunu haber vereceksin” dedi. Bunun üzerine kasap başından geçeni elçiye anlattı. Elçi “Tevbe eden bir kimse, Allah nezdinde öyle bir mertebededir ki hiç kimse oraya varamaz” dedi”[40].

Efendimiz(SAV)’in bir hadis-i şerifinde şöyle bir olaydan bahsedilir: Sahabilerden bir genç Efendimiz(SAV)’e gelerek “Ya Rasulallah! Zina etmem için bana izin ver, artık tahammülüm kalmadı” dedi. Orada bulunanlar, gencin bu fena isteğinden dolayı, hiddete geldiler. Bazıları onu şiddetle azarlarken, kalkıp ağzını kapatmak için üzerine hücum edenler oldu. Ancak, Peygamber Efendimiz(SAV) bunların hiçbirine izin vermediği gibi, susup genci dinledi. Sonra yanına çağırdı ve onu dizlerinin dibine oturtup şöyle sordu: “Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?” Genç: “Hayır Ya Rasulallah! elbette istemezdim.” dedi. Peygamberimiz(SAV): “Hiçbir insan, annesine böyle bir şey yapılmasını istemez” buyurdu ve şöyle devam etti hadise: “Peki senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” diye sordu. Genç adam bu soruya da: “Canım sana feda Ey Allah’ın Rasulü, istemezdim.” diye cevap verdi. Peygamberimiz(SAV) “Hiçbir insan, kızına böyle bir şeyin yapılmasını istemez” buyurdu. Ardından da: “Halanla veyahut teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” dedi. Genç: “Hayır Ya Rasulallah!” dedi. “Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister miydin?” dedi Rasulullah. “Hayır! hayır, istemezdim!” diye cevap verdi genç. Ve Peygamberimiz(SAV) sözlerini şöyle bitirdi: “Hiç kimse, halasıyla, teyzesiyle, kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.” Sonra da, o gence dua buyurdu: “Allah’ım bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu koru.” Bazı raviler o gencin, Cüleybib olduğunu söylerler. Kendisi, nefsine hakim olmakta zorlanan bir genç olarak tanınırdı ve ashab arasında kötü bir şöhreti vardı. Ancak, Resulullah ile aralarında geçen bu olaydan sonra, tertemiz birisi oldu. Daha önceleri kimse ona kız vermek istemezken, Peygamberimiz(SAV)’in aracılığı ile evlendirildi. Evlendikten az bir zaman sonra da, ilk katıldığı harpte şehit oldu. Söz konusu harbin sonunda Peygamberimiz(SAV) ashabına sordu: “Hiç eksiğiniz var mı?” “Hayır Ya Rasulallah, hepimiz tamamız!” dediler.
“Ama benim bir eksiğim var” buyurdu Peygamberimiz(SAV) ve Cüleybib’in başucuna giderek: “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim” buyurdu.[41]

Bir başka kıssada ise şu şekilde bahsedilir:

Hz. Ömer devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah’a yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer (r.a.) bu genci mescitte göremez oldu.

Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak… hele bu imam Hz. Ömer (r.a.), cemaat de ashap olursa…

Hz. Ömer, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta her gün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu: “Acaba falanca gence ne oldu? Bir-iki gündür mescitte göremiyorum.” Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer’le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer (r.a.), cemaatteki bu garipliği görünce sorusunu tekrar eder ve içlerinden biri cevap verir: “Ey Müminlerin Emiri! Onu, uygunsuz bir yere giden yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp gömdük.”

Hz. Ömer işi anlar. Sanki Ömer’in gözünden perde kalkmış ve genci asıl mahiyetiyle görmüş gibidir. Hadisenin aslı şudur:

Bu genç mescide gelip giderken, evi o yolun üzerinde olan bir kadın, gence musallat olmuştur. Genç bekardır ve kadın, onu yoldan çıkarabilmek için şeytanın bütün oyunlarını kullanmaktadır. Ancak her defasında genç ondan gelen tekliflere karşı mukavemet eder, dayanır ve günaha girmekten kurtulur.

Ne var ki her insanın bir zayıf anı olur. İşte o gün de o gencin zayıf anıdır. Kadın bütün aşüfteliğiyle ona işaret edince genç dayanamaz ve o eve doğru bir-iki adım atar. Birden dudaklarında, gayr-i ihtiyari bir ayetin temessülünü hisseder. Yani genç gayr-i ihtiyari olarak bu ayeti devamlı ve ısrarla okumaya başlar. Önce farkına varmadan diline dolanan bu ayet, farkına vardığı anda işini bitirmeye yetmiştir. O semavi saika gibi gelen ayet şudur:

“Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar, kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesevese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.”[42]

Genç sanki kendisine bu ayetler yeniden nazil oluyor gibi bir ruh haleti içine girer: Niyet ettiği işten dolayı Rabbinden çok utanır, haya eder… Rabbinin ona olan bunca ihsanını unutup bir an dahi olsa günaha meylinden dolayı ürperir ve hele sürçme anında bile Rabbinin onu nefsiyle baş başa bırakmayıp diline saldığı ayetle onu kendisine çevirmesi, bu ışık insanı öylesine heyecanlandırır ki, kalb balansı bu heyecana dayanamaz; O’nu anar ve ötelere yürür.

Hz. Ömer (r.a.), gencin serancamesini öğrenince hemen onun kabrine koşar. Kabre doğru eğilir ve sesi çıktığınca bağırır:

“Ey genç! Rabbinden korkanlar için iki cennet vardır” der. Tam bu esnada Ömer (r.a.)’in sesine denk gür bir ses daha duyulur ve adeta makber lerzeye gelir. Bu ses, o gence aittir ve şöyle demektedir: “Ey Müminlerin Emiri! Allah bana senin dediğinin iki katını lütfetti.”[43] Bu ses ister bu gence ait olsun isterse onun yerine bir melek konuşmuş bulunsun veya bunların hiçbiri olmasın da, sema lerzeye gelip bu sözleri söylesin, fark etmez. Genç, Allah’tan korkmasının mükafatını iki kat olarak görmüştür.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.