Yuvadaki Virüs, Yalan

0

BEĞENDİM

0

Yuva kurmak, insan hayatının en önemli dönüm noktalarından birisidir. Toplumun en küçük yapı birimi olan aile, sağlam temeller üzerine bina edilmelidir. Evliliği sadece karşı cinsle bir araya gelerek, cismani zevklerini tatmin etmek isteyenler, bu düşüncelerinde er veya geç yanıldıklarını anlayacaklardır. En mukaddes bir topluluk olan aile hayatını inşa etmek isteyenler; işin başında yanlış yapmamalıdırlar. Giydiğimiz gömlekte ilk düğmeyi yanlış ilikleyen bir insan, nasıl ki gömleğin düzgünlüğünü sağlayamazsa, yuvanın tesisinde de yapılan bir hata, ömür boyu insanın karşısına çıkmaya devam eder.

Evlilik hazırlığı esnasında bazıları, aile yapısını, maddi imkânlarını maalesef olduğundan fazla göstermeye çalışıyorlar. Bunun temel sebebi ise karşı tarafa “Evet” dedirterek bunun sonucunda nasıl problemler ortaya çıkacağını düşünmüyorlar. Problem olabilecek hususları kendince zamana yayarak çözebilirim sanıyor. Hissi, ciddiyetsiz ve bencil düşüncelerle hayatı paylaşacağı bir insanı işin başında aldatma yoluna gidebiliyor. Belki yalan ve aldatmacayla yuvalar kuruluyor, evliliğin meyvesi olan çocuklar da hayata merhaba diyorlar fakat çok profesyonelce kurgulanan yalanlar, kısa zamanda ortaya çıkabiliyor. Sonuç ise iki taraf için de hüsran oluyor. Ayrılmalar, kırılmalar ve güvensizlik zirve yapıyor.

Her şeye rağmen kurgulanan yalanların neticesi ayrılık olmasa da aile içerisinde güven sarsılmış, eşler ise her işlerinde birbirlerine kuşkuyla bakar hale gelmişlerdir. Hatta yalanla aldatılan eş, bir zaman sonra intikam alma hırsına kapılıyor. Bu da aile içi şiddetin zeminini oluşturuyor. Taraflara itidal çağrısı ile onların yanlışlarının çözümünde rehberlik yapacak nitelikli rehber yoksunluğu ise yangına körükle gitmeden daha beter bir durumdur.

Atalarımız ne güzel ifade etmişler “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” diye. Bu süre günümüzde oldukça kısalmıştır. İletişim vasıtalarının yaygınlaşması ve ulaşımın kolaylaşması, sırları ortadan kaldırmada en büyük etkenlerdendir. Daha sonra ortaya çıkıp da yüzümüzü kızartacak, onurumuzu zedeleyecek bir meselede hassas olmak zorundayız. Her şeyden önemlisi de; ahrette büyük mahkemenin kurulduğu anda yapılan her amelin ilgili şahıslarla hesabının görüleceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Bilinçli ve organizeli yapılan hatalar bir an önce terk edilip muhatabımız olan hayat arkadaşımızdan özür dilenip gönlü hoş edilmelidir. Eğer bu hal devam edecek olursa o ailede ne saygı ne huzur ne de güven kalır. Doğacak çocuklar bu atmosferde neşet edince, aynı havayı onlarda teneffüs etmeye başlayacaklardır. Bu hal evlatlarımıza da sirayet edip öylece devam ediyor. Huzursuz ve sağlıksız toplum olmaya devam ediliyor. İnsanlığın rehberi **Allah Resulü **(sas), toplum sağlığını bozan gruplardan birisi olan münafıkları şu vasıflarla vasıflandırıyor. **Kâinatın Efendisi**’ne kulak verelim isterseniz O (sas) şöyle buyuruyorlar: “Münafığın alameti üçtür; Konuştuğunda yalan söyler. Kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete ihanet eder. Bir şey vaat ettiğinde ise vaadini yerine getirmez.”Dikkat edilirse ruhunda ciddi bir bozukluk olan münafıkların en çok yaptığı işlerden birisi yalana müracaat etmeleridir. **Allah** katında ve kullar arasında hoş görülmeyen böyle bir davranışla yuva kurmak temelsiz binaya benzer. En ufak bir sarsıntı o aileyi darmadağınık yapar.

Yitirilmiş cennet veya dünyadaki cennet diyebileceğimiz mutlu ve sağlıklı bir ailenin temelinde asla yalan gibi aşağılık bir davranışa tenezzül edilmez. Dağılan yuvalar, kaybolan huzur, istenmeyen davranışlar; saygı, sevgi ve güzel vasıflarla donandığımızda bizlerle olacaktır. Yitirilmiş cenneti tekrar bulabilmenin yolu Sevgili **Peygamberimiz**’e (sas) emredildiği şekliyle “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” fermanına uyabilmektir. Aileler niçin dağılıyor? Sorusunun cevabına bir de bu pencereden bakabilsek!