YETER SÖZ MİLLETİN

YETER SÖZ MİLLETİN

Günümüzü anlatan güzel bir fıkra ile analiz yazıma baṣlayayım:

“Rizeli bir köylünün bahçesine biraz meyve toplamak için bir Ermeni, bir Türk, bir de Kürt girer. Biraz vakit geçince, bahçe sahibi Laz olan adam elinde bir sopayla gelir: “Siz neden izinsiz benim bahçeme girdiniz?” narası atarak ilk önce Ermeni’yi hedef alır. Tabi ki diğer iki kiṣinin gücünü bertaraf etmek için bu davranıṣı ustaca Ermeni’ye yaparak şöyle der: “Hadi bu ikisi benim din kardeşlerim. Sen ise benim dinimden değilsin. Be hey kafir, sen nasıl benim bahçeme girersin?” diyerek Ermeni’yi nakavt edip bahçenin dıṣına atar. Bu defa Kürd’e döner der ki; “Hadi bu Türk benim milletimden, sen ise benim milletimden de değilsin. Sen nasıl benim bahçeme girersin?” dedikten sonra elindeki sopa ile Kürd’ü de tartaklayarak bahçenin dıṣına çıkarır. Sıra Türk’e gelince ona da dönerek, “Sen nasıl Ermeni ve Kürt ile birleṣip benim bahçeme girersin, ulan hain“ demesiyle birlikte Türk’ün de ağzına, yüzüne, kafasına darbeler indirerek bertaraf edip dışarı atar. Tabii bu üç arkadaṣ periṣan vaziyette o bölgeyi terk ederler. Aralarında ṣu konuṣma geçer: “Biz üç kiṣi olmamıza rağmen neden bir kiṣiye mağlup olduk, bu hataya nasıl düṣtük? Bu adam hepimizi dövdü.”

Kürt Türk’e dönerek, “Biz en baṣta hata yaptık, Ermeni arkadaṣımızı koruyacaktık, onu dövdürmeyecektik.” der.. Evet dostlar ṣu anda toplumsal hukukumuz bir bir elden gidiyor maalesef.. En baṣta KHK’lılara yapılan hukuksuz zulme millet olarak fırsat vermeyecektik. Milletin mülkiyet haklarının gaspına itiraz edecektik. ‘Suç ve ceza kişiseldir.’ diyerek masumiyet karinesini koruyacaktık. Maalesef bunları yapmadık… ‘Yesinler birbirini, biz de aradan sıyrılırız.’ diyerek ucuz ve kurnaz bir yol izledik. Malumunuz suç iṣleyenler bu suçlarını kapatmak için baṣka suçlar iṣlerler. Bu devam ettikçe de tiranlaṣır ve mafyalaṣırlar. Çevrelerine de suç iṣleterek suçlu taraftarları çoğaldıkça kendi ömürlerini uzatırlar. Toplumsal hukuku koruma; toplumların birlikte yaṣama ve birbirlerinin hukukunu korumasında saklı. Osmanlı devleti Ermeniler’e ‘millet-i sadıka’ diyordu. Rumlar’a ‘Rumi kardeṣlerimiz’ diyerek bu topraklarda kardeşçe yaşamayı teşvik ediyordu.

Kürtleri de ‘Ekrâd’ diyerek bu ulusun en asil, en güvenilir vatandaṣları olarak kabul etmişti. O bölgenin sancaklarını Kürtlere teslim ediyordu. Vergi toplama memuriyetlerini daima Kürt aşiretleriyle yapardı. Yavuz Sultan Selim ile Ṣah İsmail’in savaṣında, İran’ın Kürt Beyleri’ne onca imkanı teklif etmelerine rağmen; Kürtler gelip Yavuz Sultan Selim’e biat ederek meccânen Osmanlı saflarında İranlılara karṣı savaṣtılar.

İṣte bundan dolayı Osmanlı; fenin, teknolojinin, bilimin geliṣmediği bir dönemde makineleşmenin, telekomünikasyonun olmadığı bi çağda 600 yıl ayakta kalabildi. Osmanlı’nın yıkılıṣı ile birlikte Cumhuriyet’in kuruluṣunda sızan Jön Türkler (Sözde isimleri Türk ama ne oldukları belli olmayan bir yapı) emellerini düṣmanlık ve bölücülük üzerine kurdular. Yüz yıldır milletimize kan kusturdular. Her on yılda bir darbe yaparak ülkede baṣbakan ve bakanları astılar. Her dönemde farklı kitleleri ṣeytanlaṣtırarak düṣman hedefler ürettiler. Milleti daima kutuplaṣtırarak kendi değirmenlerine su taşıdılar. Ülkede yetiṣen beyinleri sürgün ettiler, insanların mülklerini, fabrikalarını, en önemlisi; çocuklarının geleceklerini çaldılar. “Artık yeter! Söz de, irade de, adalet de milletindir!” deme zamanı gelmedi mi?

Bu seçim, demokrasiye geçiṣin seçimi olmalı. Yüz yıllık bu çürümüṣ zihniyeti tarihin çöplüğüne göndererek; cumhuriyetin gerçek ve hakiki değerlerini harekete geçirecek idarecilerini bir defalığına seçmeliyiz.. Bu idarecilerin de tepelerinde milli iradenin gücünü hissetirmeli..Halkımız yönetme konusunda idarecilerin en ufak hatalarını affetmeden, ikinci seçimde “Kusura bakmayın! Sözünüzü tutmadınız; yalan söylediniz!” diyerek onları gönderme kararlılığını ortaya koymalı ve bir baṣka partiye vekalet verebilmeyi korkmadan göstermeli…

İṣte o zaman gerçek demokrasiye geçeriz. Asiller vekilleri seçme ṣansını elde etmiṣ olduklarını göstermiṣ olurlar. Vekiller de emanetçi olduklarını bilirler.

Seksen milyondan fazla nüfuslu bu koca devletimizin fen, bilim ve teknoloji asrında buna acil ihtiyacı var. Geçen yüzyıldaki gibi kayıkçı kavgalarıyla iktidara gelip 15-20 yıl iktidarda kalan iktidarlar artık bu ülkeyi taṣıyamazlar.

Bu net ve açıktır ki; hiçbir devletin buna takati yetmez. “Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal!” Eğer bu umutsuzluktan kurtulmak istiyorsak yeni hal ile yürümek zorundayız.

Sağlıcakla kalın canlar…

Abdurrahman koyuncu( abdurrahmankoyuncu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.