Yeniden Merhaba

Yeniden Merhaba

değerli okurlarım, sizlere kıssalar ile ibret olacak hikayeler anlatmak isterim, Müslümanların ne kadar büyük bir kültürel zenginliğe, insani inceliğe, bir mana derinliğine sahip olduğu noktasına bir nebze dikkatleri çevirirmek amacımdır. Hikyelerimi bir kaç yazı ile sürdürmek isterim. genelde bir şahsa bağlı olmayan, kıssadan hisse niteliğinde, genellikle dini bir özellik taşıyan hikâyeler olacak. Hikayeler titiz bir seçim sonucu derlenip, dikkatli okuyanlar göreceklerdir ki bu hikayelerde hayatımızın çeşitli yönleriyle ilgili çok değerli mesajlar vardır. Doğruluk, fedakarlık, bağışlayıcılık, iyi komşuluk ve dostluk, dünya malına karşı tok gözlülük, alçakgönüllü olmak… gibi pek çok konuda yol gösterici ve yönlendirici temalar ihtiva etmektedir. Ablayan sivri sinek az, Anlamayana ne yapsak az olacaktır.
1* Mekke’nin fethinden sonra İslâm’ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber’in huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telâfi edercesine aşkla kelimei şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken “Sıddıyk” (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinç ağlayışı değil üzüntü ağlayışıydı. Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular:
– Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun? Cevap verdi:

– Allah’ın Resulünün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin müslüman olmasıydı. Fakat bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Müslüman olmasından dolayı benim gönlüm hoşnud olacağına, amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Rasûlünün gönlü hoşnud olsun. İşte bu olmadığı için ağlıyorum.

2* Peygamberimiz (s.a.v) azadlı kölesi Zeyd bin Hârise’yi çok severdi. Oğlu Üsame’yi de. Babayı da oğulu da gerektiğinde kollardı.
Hz. Ömer bir gün ganimet malı dağıtıyordu. Oğlu Abdullah’a üç verirse Üsame’ye dört veriyordu. Abdullah bunun sebebini öğrenmek istedi:
– Ben Üsame’nin katılıp da benim katılmadığım tek gaza (savaş, cihad) hatırlamıyorum. Neye dayanarak ona benden fazla veriyorsun?
Hz. Ömer şöyle açıklamada bulundu:

– Hz. Peygamber onun babasını senin babandan, Üsame’yi de senden çok sever ve kollardı. O’nun her işinde muhakkak bir hikmet vardır. Ben O’nun sevdiğini kendi sevdiğime tercih ederim.

3* Bir Ramazan’da Medineli bir müslüman Halife Hz. Ömer’i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer’e bir kab içinde bir içecek sunuldu. Hz. Ömer sordu: “Bu nedir?” Ev sahibi cevab verdi: “Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da…” Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi: “Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem.”

4* Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu:
– Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin?
Hz. ömer cevap verdi:
– Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.
Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu:
– Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi:
– Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.

Bunun üzerine Allah’ın Resulü şöyle buyurdu: – Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir’i kimse geçemeyecek.

5* Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer’in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer “Bu kim?” diye sordu. Kumandan anlattı: “Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim.”
Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak Halife sordu:
– Hani sağ kolun nerede?
– Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.
Hz. Ömer bu defa konuştu:

– Allah’tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm.

6* Halife Hz. Ömer bir mecliste hazır bulunanlara sordu:
– Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz?
Birisi, “Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm’a daha çok hizmet edeyim diye” dedi. Bir başkası, “Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye” dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer’e sordu:
– Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi:

– Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm’a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.

7* Halife Hz. Ömer bir gün kırbasını (su tulumu, su kabı) sırtına yüklenmiş, Medine’nin en kalabalık sokaklarında dolaşıyordu. Babasının sırtında kırba ile dolaştığı oğlu Abdullah’ın da gözüne ilişti ve kendisine yetişip sordu:
– Baba sen ne yapıyorsun, koskoca halife sırtında kırba taşır mı, taşıtacak kimse mi bulamadın?

– Oğlum, bunu taşıtacak adam bulamadığım için veya başka bir mecburiyet dolayısıyla taşıyor değilim. Nefsime gurur gelir gibi oldu, kendimi beğenir gibi oldum, sırf onu küçültmek için bu yola başvurdum.

İbretlik kendimize ders anmak temmenisiyle, Aslında bu yazıyı herkes kendine okumalı ki, Faydası olsun… Arayı uzatmadan Görüşmek üzere…

İ. Sami AKTAŞ( isami.aktas@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.