Nazil olduğu zaman itibariyle Arabistan’da edebiyat bir hayli ilerlemişti. Çok yetenekli şair ve yazarlar edip ve edibeler dil bilimcileri, gramer ustaları vardı. Ve o zamanda bir kesimde edebiyat yazım ve okuma da panayır, fuar, festivaller düzenlenir herkes elinden, kaleminden, yüreğinden dökülenleri yazıya döker ve büyük çapta yarışmalar düzenlenirdi. Kazananlar büyük titizlikle özel ehil edebiyatçılardan oluşunda jürilerce değerlendirmeye alınır, kazanan eserler ipekli kumaşlara altın gümüş sırma ipliklerle ya da özel kağıtlara yazılır ve kutsal Kâbe duvarına asılırdı. Ve eser müellifi şair ya da yazarı prestij kazanır, saygı duyulur sevilir sayılır rağbet görürdü.
Kur’ân nazil olmaya başladıktan sonra birincilik alan eserlerin indirildiği olmuştur.
Toplumun bir kesiminde durum bu iken bir kesiminde de okuma yazma oranı bir hayli düşük okuma yazma bilmeyen ümmiler de vardı. Belki toplumun ihtiyacından olsa gerek belki de sanatsal yönü ya da özel ilgileri merakları ya da ihtiyaç duyulması sebebiyle durum iki boyutuyla Farklılıklar görülüyordu.
Ve adetullah üzere toplumun ileri olduğu alanda mucize gönderilmesi. Kur’an nazil olmaya başladıktan sonra okuyup dinleyenler belagat, anlatım, yazılım, zenginlik, uyum v.s nerden bakılırsa hangi cihetten incelenirse incelensin büyük hayranlık ve saygı duyulurdu. Kur’an’ın ilahi kelam olduğunu anlayanlar olduğu gibi beşer yazılması ya da farklı iftiralarla kabul etmeyenlerde vardı.
Ve Kur’an, Yasin Suresi ile Arapların her yönüyle vakıf olduğu dil ve alfabe de geldi, sure başında Huruf-u Mukattaâ ile başlaması ya ve Sin harflerinin anlamının şifrelerinin çözülememesi mucizesiyle adeta cevap veriyordu kendisini ilahi mucize olduğuna.
“Harfler aynı harfler haydi yazabilirseniz yazın.” diye meydan okuması diye yorumlanır bazı müfessirlerce.
Fetret dönemi diye adlandırılan bir dönem sonrası peyderpey nazil olan Kur’an-ı Kerim gaflet içinde kalmış ve Hz. İbrahim’den sonra bir elçi ile uyarılmamış idi.
Hz. İsa (a.s)’ dan epey sonra peygamber gelmemesi uzun bir döneme gelmişti. Ayet bu konulara işaret eder.
‘’Bu (Kur’an), babaları uyarılmadığından gafil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah’ın indirdiği Kur’an’dır.’’ (Yasin Suresi 5-6)
Bilimsel bir gerçek olarak bilim insanlarınca dünyanın merkezi olduğu ispatlanan Mekke şehrinin “Şehirlerin Anası (Ümmü’l Kur-a) diye anılması ve dolayısıyla son kitabın burada nazil olması ve kıyamete kadar da emir ve yasaklarının hâkim olması hasebiyle; Kur’an, Aziz ve Rahim olan Allah’tan Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) indirilmesi ve ümmetine ve tüm insanlığa Rahman’ dan ikram, lütuf, en güzel nimettir.
Ayette bahsedilen Hz. Peygamber (sav) şahsında kıyamete kadar gelmiş gelecek olan tüm ümmetini ve insanlığı uyarıcı olduğu vurgusu yapılmaktadır.
Diğer bi boyutuyla Genelde ise ümmeti olarak bizlere yüklediği bir sorumluluktur.
ataları, dedeleri, babaları uyarılmış olup uyanmamış olan toplulukları uyarmak için yahut da hiç uyarılmamış insanlara Kur’an ve sünnet çizgisinde tevhid, tebliğ, tefsir görevi yüklemektedir. Son ümmet olarak son Peygamber’in edep, adabı ahlakıyla, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmekle memuruz hepimiz. Önce kendimizden başlayarak Kur’an ve sünnet eksenli bir dünya kurmalı sonra yakınımızdan başlayarak eş, aile, çocuk, yakın uzak akraba, komşu, arkadaş kim varsa yörüngemizde katabilmeliyiz islami galaksimize
ve her anımızda hal ve kal diliyle örnek olmalı öğrenip-öğretme bereketiyle bilinciyle değmeli dokunmalı işlemeliyiz yüreklere sanatsal titizliklerle ince ince naifçe latifçe.
Kur’an dolabın üst raflarında yüksekte kalmamalı
Mushaf içinde yazılı durmamalı ayeti celileleri raftan rahlemize almalıyız herbir emir yasakları harf ve her zerresini
bu Kur’an’ın üzerimizdeki hakkıdır. Değmeli dudağımıza seslendirmeli, işitmeli, işittirmeli
dilimize tat vermeli damağımıza
durmamalı orda yüreğe dokunmalı ruhu dokunmalı
Kuşaklar onu duymalı
Duygular onunla duymalı
akıl ile idrak edilerek uzanmalı her bir azamıza elimize, gözümüze, gönlümüze, ömrümüze yön vermeli.
Ne yapıyorsak kuran aşkıyla, ahlakıyla, adabıyla olmalı.
Kuran kokmalı her niyet hal amellerimiz
Kur’an, hakim olmalı
hükmetmeli herkese
Fert fert, hane hane, sokak mahalle, şehir ülke, ümmet büyümeli genişlemeli metrelerce millerce milletce kuranlaşmalıyız Kuranla kurallarına uymalıyız
ülke sınırları dışında başka din mensuplarına kadar sınırları aşmalı
denizlerden taşmalı,
dağlardan yamaçlardan doldurmalı dünyayı.
Ve her mümin-mümine bu çalışmanın bir parçası olmalı.
Herkes kendi ilmi, bilgisi, belleğindekileri, yüreğindekileri artırıp paylaşmalı bereketli döngüyle Kur’an kokmalı önce küçük dünya olan insan içinde
Sonra büyük insan dünyaya lebaleb doldurmalı
Rabbim Kur’an hizmetkâr etsin beni bizi her birimiz
Kuran olsun her bir yanımız
Kur’an koksun her birimiz
Kur’an’la kalın
Yasin Suresi 5-6 (uyarıcı Kur’an uyaran ümmet)