38,8525$% 0.24
43,5203€% -0.09
51,7707£% -0.14
4.042,05%0,25
3.239,40%0,01
9.541,30%-1,65
Vicdan, insanın kendi varlığını idrak etmesine ve eylemlerinin ahlaki değerini sorgulamasına imkân tanıyan bir ruhî mekanizmadır. İrade, his, zihin ve kalp gibi diğer içsel unsurlarla sürekli bir etkileşim hâlindedir. Metafizik bir mahiyete sahip olan vicdan, zaman ve mekân üstü bir idrak kabiliyeti sergileyerek insanı aşkın hakikatlerle temas ettirir.
Vicdanın başlıca özellikleri şunlardır:
Kur’ân-ı Kerîm, doğrudan “vicdan” terimini kullanmamakla birlikte, insanın içsel rehberliğine işaret eden çeşitli ifadeler içerir:
Şems Suresi 7-8. ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır:
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا. فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
“*Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip, ona kötülüğü ve takvayı ilham edene andolsun ki.”*¹
Bu ayet, insanın fıtratına iyilik ve kötülük kavramlarının yerleştirildiğini ve bu bağlamda vicdanın, doğuştan gelen bir kılavuz olduğunu vurgular.
Benzer şekilde Beled Suresi 10. ayette:
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
“Biz insana hayır ve şer yollarını göstermedik mi?”²
şeklinde beyan edilerek, insanın doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme kabiliyetiyle donatıldığı belirtilir.
Nisâ Suresi 17. ayette şöyle buyrulmaktadır:
إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَرِيبٍ
“Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir.”³
Bu ayet, vicdanın insanı hatalarından dolayı rahatsız ederek tövbeye sevk ettiğini göstermektedir. Ayrıca Nahl Suresi 119. ayette:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
“*Sonuç olarak senin Rabbin, cahillikle kötülük işleyen, ama bunun ardından tövbe edip kendilerini düzeltenlerin yardımcısıdır.”⁴ ifadeleriyle, vicdanın ıslah edici rolü pekiştirilir.
Vicdan, bireyin iç dünyasında ahlaki değerlerin muhafazasını sağlar. Kişi, vicdanının sesine kulak vererek doğru olanı seçer ve ruhî bir bütünlük içinde yaşar. Bu, bireyin ahlaki kemâlâta erişmesi için temel bir motivasyon kaynağıdır.
Toplumsal düzlemde ise “vicdan-ı umumî” kavramı ön plana çıkar. Vicdan-ı umumî, toplumun adalet, merhamet ve hakkaniyet ilkeleri etrafında ortak bir bilinç geliştirmesini sağlar. Tarih boyunca zalim iktidarlara karşı gelişen direniş hareketleri, bu toplumsal vicdanın tezahürü olmuştur.
Vicdan, Allah ile insan arasındaki irtibatın en saf tezahürlerinden biridir. İlahi hakikatlerin insana yansıdığı bir ayna işlevi görür. Bu bakımdan vicdan, insanı ebedî mutluluğa yönlendiren ilahî bir emanet olarak değerlendirilir.
İnsanın dünya hayatında vicdanına kulak vererek yaşaması, ahiret gününde adil bir muhasebeye hazırlık anlamı taşır. Kur’ân’da sıkça geçen “terazi” ve “hesap” kavramları, vicdanın bu işlevine atıf yapar.
Vicdan, insanı diğer varlıklardan ayıran, onu hakikate ve ebedî saadete yönelten ilahî bir mekanizmadır. Bireysel düzeyde ahlaki bir duruşu, toplumsal düzeyde ise adaleti temin eder. Kur’ân-ı Kerîm, vicdanın fıtrî ve ilahî kaynaklı bir yeti olduğunu açık bir şekilde beyan etmektedir. Bu yönüyle vicdan, insanın hem dünyevî hem uhrevî saadetinin teminatı olarak görülmelidir.
Hz. Mevlânâ’nın ifadesiyle:
“Vicdan, Allah’ın kelâmıdır; gönülden gönüle seslenir.“
Vicdanı korumak ve yüceltmek, bireyin ve toplumun asli sorumluluklarındandır.