DOLAR

35,6972$% 0.17

EURO

37,4507% 0.62

STERLİN

44,3438£% 0.53

GRAM ALTIN

3.188,16%1,06

ONS

2.778,47%0,91

BİST100

10.086,53%-0,26

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Vaaz: Helal ve haramlar

Vaaz: Helal ve haramlar
0

BEĞENDİM

**HELAL VE HARAMLAR**
**A- Önemi**
Hemen bütün din, hukuk ve ahlak sistemlerinde yasaklar, çirkin ve yakışıksız kabul edilen davranışlar vardır. Semavi dinlerin sonuncusu ve en mütekamili olan İslam da, fert ve cemiyet halinde insanlığın hayrına olmak üzere getirdiği mükellefiyetler manzumeasi içinde yasaklara yer vermiştir. Yasaklar menfi (yapılmaması istenen) mükellefiyetlerdir.
Mükellefiyetler ise semavat ve arzın yüklenemediği, insanın kabul ettiği emanetlerdir. Bu emanetler insanda bulunan cevheri ortaya çıkaran imtihan vasıtalarıdır.
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاً
Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir. (Ahzab, 33/72)
İnsan ne taş ve hayvandır, ne de melek. Emanete riayet ederek yaşarsa melekleri bile kendine hayran bırakır. Nefsine ve arzularına boyun eğerse değerinin altına düşer.
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا {} قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا {} وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا
Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki, Elbette nefsini temizleyip aklatan kurtulmuştur. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir. (Şems, 91/8-10)
Bu mükellefiyetlerin faydası yalnızca insanın kendisine değildir. Bütün cemiyet hatta insanlık bu faydadan istifade eder.
Allah Teala’nın terbiye vasıtası olan helal ve haramın muhtevası, insanlığın tekamül seyrine göre değişik olmuş, son ümmette son şeklini alarak rahmet, kolaylık ve itidali temsil etmiştir. Bu anlayışın kaynağı şu ayetlerdir:
وَاكْتُبْ لَنَا فى هذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاخِرَةِ اِنَّا هُدْنَا اِلَيْكَ قَالَ عَذَابى اُصيبُ بِه مَنْ اَشَاءُ وَرَحْمَتى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكوةَ وَالَّذينَ هُمْ بِايَاتِنَا يُؤْمِنُونَ () اَلَّذينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِىَّ الْاُمِّىَّ الَّذى يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِى التَّوْريةِ وَالْاِنْجيلِ يَاْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهيهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّتى كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذينَ امَنُوا بِه وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذى اُنْزِلَ مَعَهُ اُولئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük.” Buyurdu ki, azabım var, onu dilediğime isabet ettiririm, rahmetim de vardır, o ise her şeyi kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsus kılacağım.
Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır. (A’raf, 7/156-157)
قُلْ مَنْ حَرَّمَ زينَةَ اللّهِ الَّتى اَخْرَجَ لِعِبَادِه وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِىَ لِلَّذينَ امَنُوا فِى الْحَيَوةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيمَةِ كَذلِكَ نُفَصِّلُ الْايَاَتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ () قُلْ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْىَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَاَنْ تُشْرِكُوا بِاللّهِ مَالَمْ يُنَزِّلْ بِه سُلْطَانًا وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّهِ مَالَا تَعْلَمُونَ
De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziynetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, bu dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde de yalnız onlara mahsustur”. İşte böylece biz âyetleri bilen bir topluluğa uzun uzun açıklıyoruz.
De ki: “Rabbim, sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere isyanı, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklamıştır”. (A’raf, 7/32-33)

**B- Tarifi, Çeşitleri ve Çerçevesi**
Helal, yasak olmayan, serbest sahayı ifade eder; bunun tabanında “yapana sevap, yapmayana günah olmayan” mübah vardır, sonra sırasıyla müstehab, vacib ve farz gelir. Helal, mübahın sınırında son bulur. Bundan sonra mekruh ve haram vardır. Bunların ikisinin de yapılmaması Şari tarafından istenmiştir. Ancak mekruhta kesinlik yoktur, haramda ise kesinlik vardır; haram ve mekruh işleyen dünyada kınanır, bazı cezalara müstehak olur, ahirette ise azaba uğrar.
Haram kılınan şey veya fiil, kendisinde bulunan, hiç ayrılmayan bir zarar, kötülük ve pislik sebebiyle haram kılınmış ise buna “li-aynihi haram” denir. (örnek; domuz ve şarap) Kendi tabiat ve vasfından değilde kazanma şekli ve yolu gibi dıştan bir sebeple haram ise “li-gayrihi haram” denir. (ör; çalınmış ekmek, gasbedilmiş para)

**C- Umumi Kurallar**

1- Yasaklanmamış her şey mübah ve helaldir:
“Eşyada aslolan ibahadır” kuralına göre aksine bir nass bulunmadıkça bir şey hakkında haram hükmü söz konusu olamaz.
هُوَالَّذى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَميعًا
O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . (Bakara, 2/29)
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِى السَّموَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً
Görmediniz mi ki, Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin hizmetinize vermiş, gizli ve açık olarak nimetlerini üzerinize yaymıştır. (Lokman, 31/20)
عَنْ سَلْمَانَ الْفَارِسِيِّ قَالَ سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) عَنْ السَّمْنِ وَالْجُبْنِ وَالْفِرَاءِ قَالَ:الْحَلالُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ وَالْحَرَامُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ وَمَا سَكَتَ عَنْهُ فَهُوَ مِمَّا عَفَا عَنْهُ
Selman-ı Farisi’den rivayet olunduğuna göre Rasulullah (sav)’den, yağ, peynir ve yabani eşek etinin hükmü sorulmuş, O’da şöyle buyurmuştur: “Helal, Allah’ın kitabında helal kıldığı, haram da Allah’ın kitabında haram kıldığıdır; hakkında bir şey söylemedikleri ise sizin için affedip serbest bıraktıklarıdır.” (İbn Mace, Et’ıme, 60/3358)

2- Helal ve haram kılan yalnız Allah’tır:
Sünen-i Tirmizi de kayıtlı olan şu hadis-i şerif meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır. Adiy b. Hatem (r.a)’den rivayet edilen hadis şudur:
عَنْ عَدِيِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ أَتَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفِي عُنُقِي صَلِيبٌ مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ يَا عَدِيُّ اطْرَحْ عَنْكَ هَذَا الْوَثَنَ وَسَمِعْتُهُ يَقْرَأُ فِي سُورَةِ بَرَاءَةٌ اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ قَالَ أَمَا إِنَّهُمْ لَمْ يَكُونُوا يَعْبُدُونَهُمْ وَلَكِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا أَحَلُّوا لَهُمْ شَيْئًا اسْتَحَلُّوهُ وَإِذَا حَرَّمُوا عَلَيْهِمْ شَيْئًا حَرَّمُوهُ
“Henüz İslâm’a girmeden önce, Resûl-i Ekrem (sav)’in: `Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i ilâhlar edindiler.’ (Tevbe, 9/31)) âyetini okuduğunu işittim. Bunun üzerine: `Yâ Muhammed!.. Onlar, bunlara ibadet etmediler’ şeklinde itirazda bulundum. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav); `Gerçi onlar bunlara ibadet etmiyorlardı. Fakat bunlar herhangi bir şeyi onlara (helâl) kıldıkları vakit, onu helâl kabul ediyorlar veya herhangi bir şeyi onlara (haram) kıldıkları vakit, onu haram kabul ediyorlardı.’ buyurdu.”Hevâ ve heveslerini ilah edinen ve keyiflerine göre helâl ve haram sınırlarını tesbit eden zümrelere itaat edenler büyük bir tehlike içerisindedirler. (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 9-10 (3020))
وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهما: أنَّ رَجًُ أتَى النَّبىّ (صعلم) فقالَ: إنِّى إذَا أصَبْتُ اللّحْمَ انْتَشَرْتُ لِلنّسَاءِ وَأخَذَتْنِى شَهْوَتِى فَحَرّمْتُ عَلَىّ اللّحْمَ. فأنزَلَ اللّهُ تعالى: يَا أيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا أحَلَّ اللّهُ لَكُمْ
(590)- İbnu Abbas (r.a) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah (a.s)’a gelerek: “Ben et yediğim zaman kadınlara karşı zaafım artıyor ve bende şehvet galebe çalıyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime haram ettim” dedi. Bunun üzerine şu âyet indi: “Ey iman edenler! Allah’ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın. Doğrusu Allah, aşırı gidenleri sevmez. Allah’ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah’tan sakının” (Maide 87-88). (Tirmizî, Tefsir, Maide, (3052)).
Rivâyette, sathî bir nazarla bakınca, gâyet mâsum ve mâkul görünen bir niyetle, kişinin aldığı bir kararı görmekteyiz. Ancak âyet-i kerime, bu çeşit kararların ne kadar masum görünürlerse görünsünler, İslâmî olmayacağına dikkat çekmektedir. Fahreddin-i Râzî hazretleri “Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın” emrinde **altı çeşit muhtemel yasak gösterir:**
****1- Allah’ın size helal kıldığı bir şeyin haram olacağına sakın itikad etmeyin.
2- Allah’ın size helal kıldığı bir şeyin haram olduğunu dilinizle telaffuz etmeyin.
3- Allah’ın size helal kaldığı şeylerden, haramdan kaçtığınız gibi kaçmayın. Bu üç çeşit yasak, itikâd, söz ve amel’e hamledilir.
4- Fetva vererek, helalleri başkasına haram kılmayın.
5- Nezir ve yeminde bulunarak helalleri tahrim etme yoluna gitmeyin.
6- Gasbedilen şeyi mülkünüze ayrılması kâbil olmayacak şekilde karıştırmayın, bu durumda tamamı haram olur. Böylesi bir karıştırma, kendisine helal olan şeyi de haram kılar. Temiz bir şeye pis bir şeyin karışması hususunda da aynı hüküm câridir. Pislik, ayrılmayacak şekilde karışmışsa temiz şeyin tamamı pis sayılır.**
Ayet-i kerime bu altı ihtimâlin hepsine şamildir, hepsine hamli akla uzak değildir.
Râzî hazretleri, Tahrim suresinin baş tarafında yer alan: “Ey Peygamber, eşlerinin rızasını gözeterek, Allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun?” meâlinde başlayan âyetlerin de sadedinde olduğumuz ayetle aynı maksadı güttüğüne dikkat çeker.
Ayette geçen: “Hududu aşmayın” ibaresiyle, Cenab-ı Hakk (cc)’ın “helali haram kılma” fiilini kulluk haddinin aşılması ve zulüm olarak değerlendirdiği belirtilmiştir. Keza bu tabirle tayyibâtı, yâni temiz olanları mubah kılmakla birlikte, onları istihlakte israftan nehyettiği belirtilir. Tıpkı: “Yiyin, için fakat israf etmeyin” (A’raf, 7/31) meâlindeki ayette olduğu gibi. Ayrıca: “Madem Allah size temiz olanları helal kılmış, bunlarla yetinip harama gitmeyin!” manası da ayetten anlaşılmıştır.
Râzî, bu ayetle, Ashâb’tan bir grubun, -Resulullah (a.s)’ın Osman İbnu Maz’un (r.a)’un evinde, kıyâmet gününün dehşetini tasvir ederek o gün için iyi hazırlık yapılmasını tavsiye buyurmasından sonra- dünyayı terk etme, güzel yemek ve içeceklerden vazgeçip gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılmak, yatak üzerinde uyumamak, kendilerini iğdiş etmek… gibi kararlara varmalarıyla ilgi kurar. Resulullah (a.s) bu yanlış karara varanları çağırıp: “Ben böyle emretmedim, nefsinizin üzerinizde hakkı var, oruç tutun, yiyin de; gece namazı kılın, uyuyun da. Ben gece kalkarım ama uyurum da, oruç tutarım ama yerimde de. Etli de, yağlı da yerim, kadınlara da mukârenet ederim, kim benim sünnetimi beğenmezse benden değildir” der.
Rivayetten şu da anlaşılmaktadır.
Nefse hâkim olmanın meşrû ve yegane yolu yiyeceklerden kısmak, bir başka ifadeyle helal olanı haram etmek değildir. İbadet, gözün haramdan sakınması, nefsin arzularını meşru hudud içerisinde tatmin etmek… gibi. Nefisle mücadelede sünnete uygun yol budur. Bunu yaptığımız takdirde gâye kendiliğinden hâsıl olur, helalleri haram kılma aşırılığına hacet kalmaz.

**3- Harama muhtaç etmeyecek kadar helal vardır:**
Helal dairesi keyfe kafidir, harama girmeye gerek yoktur.
Helaller aynı zamanda temiz ve bizim faydamıza olanlardır.
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı…” (Maide, 5/4)

**4- Harama götüren herşey (yollar) haramdır:**
Kötü ve zararlı bir şeyi önlemenin en makul ve kestirme yolu, sebepleri ortadan kaldırmak, vasıtaları yok etmektir. Sivrisinek öldürmek yerine bataklığı kurutmaktır. İşte İslamın haram konusunda tuttuğu yol da budur.
Mesela zinayı haram kılmıştır. Maksat zina suçunun meydana gelmesi ve suçlunun haram işlediği için ceza görmesi değil, suçun işlenmemesidir. Bunun için de yalnız ceza kafi değildir; suça iten sebeplere inmek gerekir. Bundan dolayı islamda bir taraftan evelenme kolay, gerekiyorsa boşanma mümkün kılınmış, diğer yandan açıklık saçıklık, başbaşa kalma, müstehcen, tahrik edici resim-müzik ve yayın, gereksiz beraberlikler… yasaklanmış, haram kılınmıştır.
قُلْ لِلْمُؤْمِنينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذلِكَ اَزْكى لَهُمْ اِنَّ اللّهَ خَبيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ () وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدينَ زينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدينَ زينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ ابَائِهِنَّ اَوْ ابَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفينَ مِنْ زينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّهِ جَميعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
(Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.
Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler.
Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz. (Nur, 24/30-31)
Efendimiz (a.s);
عن ابن عباس (رع) قال: قال رَسولُ اللّهِ: أَلا َلا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأةٍ إلا َّمَعَ ذِي مَحْرَمٍ.
(3433)- İbnu Abbâs (r. anhümâ) anlatıyor: “Resulullah (a.s) buyurdular ki:”Sakın bir erkek, yanında mahremi olmadıkça yabancı bir kadınla yalnız kalmasın.” [Buhârî, Nikâh 111, Cezâu’s-Sayd 26, Cihâd 140, 181; Müslim Hacc 424, (1341).] buyurdular.

**5- Haram konusunda hile de haramdır:**
Haram olan bir nesnenin adının değiştirilmesi onu helal yapmaz, kişi sadece kendisini kandırmış olur.
أَبُو عَامِرٍ أَوْ أَبُو مَالِكٍ الْأَشْعَرِيُّ وَاللَّهِ مَا كَذَبَنِي سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَيَكُونَنَّ مِنْ أُمَّتِي أَقْوَامٌ يَسْتَحِلُّونَ الْحِرَ وَالْحَرِيرَ وَالْخَمْرَ وَالْمَعَازِفَ
Ebu Amir el-Eşari (r.a), Hz Peygamberi: “Ümmetimden bir takım topluluklar türeyeceklerdir ki bunlar zinayı, ipeği, içkiyi ve çalgı aletlerini helal sayacaklardır.” (Buhari, Eşribe, 6) diye buyururken işitmiştir.
Faiz değil riba;
Rakı değil şarap (hamr) gibi…
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَـذَا حَلاَلٌ وَهَـذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ
Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: “Şu helaldir, şu haramdır” demeyin; aksi halde Allah’a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah’a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar. (Nahl, 16/116)

**6- İyi niyet haramı meşru kılmaz:**
ِانَّمَا الْاَعْمَالُ بِا لِنّياَّتِ
Vasıtalar da gaye gibi meşru olmalıdır.

**7- Haram belli helal bellidir:**
عَنْ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ سَمِعْتُهُ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صعلم) يَقُولُ وَأَهْوَى النُّعْمَانُ بِإِصْبَعَيْهِ إِلَى أُذُنَيْهِ إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ فَمَنْ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى أَلَا وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمُهُ أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ
Numan b. Beşir’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Parmaklarını kulakları üzerine koyan Numan Rasulullah’ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir: “Muhakkak helal belli, haram da bellidir. İkisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, çok kimse bunları bilemez. Şüpheli şeylerden sakınan, dinini ve namusunu korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan kişi ise, harama düşer. Nitekim (içine girmek yasak olan) koru etrafında (davarlarını) otlatan çobanın hayvanları da her an bu yasak sahaya girebilir. Haberiniz olsun, her hükümdarın (kendisine mahsus) bir korusu olur.
Dikkat edin, Allah’ın korusu da haram kıldığı şeylerdir. Uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et vardır ki, o iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa da bütün vücut bozulur. Dikkat edin! İşte o kalptir.” (Müslim, Müsakat, 2996)

8- Zaruretler haramı mübah kılar:
اَلضَّرُورَاتُ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتِ
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. (Bakara, 2/173)
وعن ابن مسعود )ر.ع(:قالَ مَنْ سَرَّهُ أنْ يَنْظُرَ إلى الصَّحِيفَةِ الَّتِى عَلَيْهَا خَاتَمُ مُحَمّدٍ (صعلم): فَلْيَقْرأ هَؤَُءِ الايَاتِ قُلْ تَعَالَوْا أتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ إلَى قولهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ.
(608)- İbnu Mes’ud (r.a) buyurmuşlardır: “Kim üzerinde Muhammed (a.s)’in mührü bulunan sahifeyi görmek isterse şu âyetleri okusun:
“De ki: “Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın.
Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin” -sizin ve onların rızkını veren biziz- “Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.
Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kimseye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz.
Konuştuğunuz vakit -akraba bile olsa- sözünüzde âdil olun. Allah’ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır” (En’âm 151-153); (Tirmizî, Tefsir, En’am, (3072).
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلَالِ أَمْ مِنْ الْحَرَامِ
Ebu Hureyre (r.a) den; Rasulullah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Öyle bir zaman gelecek ki kişi aldığının helal mi haram mı olduğuna dikkat etmeyecektir. (Buhari, Büyu, 1918)

_Not: Bu metin (Hayrettin Karaman, Helaller ve Haramlar, Nesil Yay. s.7-25) den yararlanarak hazırlanmıştır. _

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.