39,4360$% 0.53
45,6595€% 0.77
53,6235£% 0.73
4.341,44%0,31
3.415,92%-0,41
9.311,88%-2,19
Uyan ey gözlerim gafletten uyan,
Uyan ey uykusu çok gözlerim uyan.
III.Murad
Bükülmez beller; incelmiş boyunlar; coşmayan kanlar
Düşünmez başlar; aldırmaz yürekler; paslı vicdanlar.
Mehmet Akif Ersoy
Günümüz İslam alemi, ne yazık ki gafletin en katmerlisini yaşıyor. Bataklığa saplanmış, bataklık tarafından gayyaya çekilirken o, bataklığın çamurunu misk-u amber diye eline yüzüne sürüyor. Bu hazin haletin ne zamana kadar süreceği ise meçhul.
Atisini, destanlaştırdığı bir kurtarıcı hayaline bağlamış. Bir yandan miskin miskin yatarken öte yandan zihni, bir kurtarıcının gelip kendisini bataklıktan çekip çıkaracağı kuruntusuyla meşgul. Heyhat, titreyip kendine geleceği ana kadar da bu halet-i ruhiyeden kurtulmasını beklemek boşa kürek çekmek olacaktır. Bu günleri adeta geçmişte görüp, bizleri uyaran Merhum Mehmet Akif ne güzel söyler;
Ey koca şark ey ebedi meskenet!
Sende kımıldanmaya bir niyet et
Korkuyorum yarın garbın elinden
Kalmayacak çekmediğin melanet.
Domino taşları gibi yıkılmaları yıkılmaların takip ettiği şu kaos ortamında, bize düşen görev; hadislerde geleceği müjdelenen kurtarıcıya zemin ihraz etmek olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi, gaflet uykusundan uyanmak,İslam aleminin derdiyle iki büklüm olmak ve ızdıraptan şakaklarını zonklatmakla mümkündür. Gelin iradelerimize vurulan palangaları parçalamaya azmedelim ve harekete geçelim.
Merhum Nureddin Topçu, İsyan Ahlakı adlı eserinde, “İsyanımız; Allahsız insana, Stirner’in anarşizmine, Rousseu’nun sakat meflüç ferdiyetçiliğine, Schopenhour’un neticesiz kötümserliğine karşı olacaktır. Böylece hem sosyal uysallığın ve hem de Allahsız ferdin üstünde yükselecektir” der. Gelin ne olur Allah aşkına kafir sıfatı olan gaflete, tembelliğe,miskinliğe, tenperverliğe, rahat ve rehavet düşkünlüğüne, ızdırapsızlığa, vurdumduymazlığa, dünyevi makam-mansıp sevgisine, nefse düşkünlüğe, tül-i emele, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya isyan edelim. Bir isyan ahlakı geliştirelim. İslam dünyasının kurtuluşu Schopenhaur’un dediği gibi, “Kurtuluş, yaşama iradesinin bizzat kendisine karşı isyanından ibarettir.” Yani nefs-i emmaresinin dürtülerine karşı koymasından doğacaktır. Yumuşak yatağını terk edip leyliler gibi gece kaim, gündüz saim dua dua elleri karıncalanmış bireylerden oluşacaktır. Alem-i İslam’ın derdiyle meşbu, ızdırabıyla inim inim, geceleri gözyaşıyla doldurduğu avuçlarını semaya kaldıran fertlerle mümkün olacaktır. Onların gözyaşlarıyla suladıkları seccadelerinden aydınlık yarınlar doğacaktır.
İslam aleminin istikbalini ve bununla beraber tüm insanlığın aydınlık geleceğini inşa edecek ızdırap insanı, isteyerek kendi hayatını bir kürek mahkumunun hayatına çevirecek, yemeye ve uyumaya bile zaman ayıramayacak, tefekkür dalgaları arasında iradesinin hakkını verecektir. Milletinin/insanlığın derdini düşünmekten beyni eriyip yaş gibi gözlerinden damlayacaktır. Her gün daha fazla ızdırap çekmek için doğan, korkunç bir yaşama gücü (!) ile var olacaktır… Şeytanların hain planlarını gördükçe, yürüdüğü her sokak başını kesen gulyabanilere rast geldikçe biraz daha bilenecek ızdırabı ve ümidi o oranda keskinleşecektir.
Kendi içine kapanmak kendine teslim olmak demektir; kendini teselli etmek, kendini yeyip bitirmektir. Rousseau gibi toplumun kurbanı olmadan önce,kendinin kurbanı olacaktır. Rousseau’nun isyanı kendi ferdiyetçiliğinde sonuçsuz kalmıştı, fakat ızdırap insanının isyanı yaşatma idealiyle yaşamaktan vazgeçmesi sonucunda gerçekleşecektir. İnsanlığın bas-u ba’del mevti, kendisinin vefatıyla gerçekleşecekse düşünmeden ölümün kucağına atlayacaktır.Bir tohum gibi toprağın bağrına düşüp yedi, yetmiş, yedi yüz veren başaklar misali neşv-ü nema bulacaktır. Ölümü bile şeytanların başında bir bomba gibi patlayacaktır.
Gerçekte ızdırap insanını insan kılan şey,insanlığın yaratıcısıdır. Izdırabı kendi içinde yaşatmaya kadar ve hatta Hallac-ı Mansur gibi aşk ile tutku ile istemeye kadar ileri gitmek lazımdır. O’nu suçlayanların günahlarını satın almak adına, kendisini darağacına çıkaranlar için; “Ya rabbi! Onları affet beni affetme” diye yalvarıyordu. Kesilen ellerinden fışkıran kanları yüzüne-gözüne sürüp abdest alıyor ve ona acıyarak bakan cahil/gaflet içerisindeki topluluğun, acınacak günahlarının temizlenmesi için gözyaşı döküyordu. “Sana kavuşmam için çalışan bu insanları affet!” diye haykırıyordu.
Bu gafletten sıyrılmak için, Müslümanlar’ın bir an önce harekete geçmesi elzemdir. Hareketi, eşyayı değiştirmek ve kendi elleriyle kendini değiştirmekle olacaktır. Nemelazım deme! Bu kutsal davaya omuz ver. M.Akif gibi;
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu memleket batmayacaktır. de.
Nureddin Topçu’nun ifade buyurduğu gibi, “Anadolu’nun kurtuluş savaşı madde cephesinde yapılmıştır ama ruh cephesinde henüz gerçekleşmemiştir” hakikatinden hareketle bu savaşın kazanılması sonucu, Anadolu’da düşen İslam bayrağı, Anadolu’dan ayağa kaldırılacaktır. Böyle bir misal, İslam aleminin ruhunu tetikleyecek ve gaflet uykusundan uyandıracaktır.
Girmiş olduğu reh-i sevdada, karşısına dikilen engelleri Akif-misal;
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki,Hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz.
diyecek, önüne gerilen bendleri yıkacak ve yürüyecektir hedefine doğru ok gibi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.