Hayatta olumsuzluklara kapılmamak, huzurlu olmak için ümitle yaşamak gerekir. Ümitle şarj olmayan, en küçük bir sarsıntıda tökezler, yol kazasına uğrar. Ümidin kaynağı da Allah(cc)’a imandır. Allah’ın(cc) dinine gönül verenler, Allah(cc)’tan ümit kesmez. Gayret ve hizmetlerinin karşılığına ahirette ulaşacaklarına inanırlar. Bitmek bilmeyen bir dinamizm, yüksek performans, Allah(cc)’a inanma, güvenme, dayanmayla ilgilidir. “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?” “Allah(cc)’ın rahmetinden ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allah(cc)’ın rahmetinden ümit kesmez.”
Bu yüzden karşılaşılan en olumsuz şartlar bile ümit sayesinde işin gereği olarak görülür. Zorluklar, ümidi yeniler. İnanan insan, hiçbir zaman karamsarlık ve ümitsizliğe düşmez. Herhangi bir olumsuzluk söz konusu olduğunda feryat ve figan etmez, şikâyet etmez. Çünkü ümitsizlik bataklığı nice gayeleri, hayalleri yutar. Ümitsizliğe düşen, iflah etmez; çalışma azim ve enerjisini kaybeder, geleceğe karamsar bakar. Akif, bu yüzden ümitsizlik ve karamsarlığı bir ölüm olarak görür:
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.”
Ümidini kaybeden, gücünü kaybeder. Çaresizliğe düşer. Yarı felçli bir hasta haline döner.
Allah’a(cc) inanan, ümitle bağlanır, hayal kırıklıklarının, tökezlemelerin geçici olduğuna inanır. Her şartta kendini koyuvermez. Muhammed İkbal, “Esrar ve Rumuz” adlı eserinde şöyle söylüyor: “Ümitsizliğin, hayat için bir zehir olduğunu kabul etmek zaruridir. Ümitsizlik, seni mezar gibi sıkar… Yeis, hayatı uyutur… Aydınlık, günü uzun, karanlık bir gece haline getirir.”
“Allah(cc)’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz!” buyruğuna duyan insan, adeta ümitsizliği yasaklayan Allah(cc)’ın bu buyruğunu kendine düstur edinir.
Allah(cc)Allah’a iman eden insan, en olumsuz şartlarda bile ümidini muhafaza eder, bu olumsuz şartların bir gün değişeceğine inanır. Ümidin şarjı ile geleceğe hazırlanır.