Bedir Haber

Ülfet ve ünsiyete girmeden aşk ve şevk içinde koşturmak

Ülfet ve ünsiyete girmeden aşk ve şevk içinde koşturmak
192 views
18 Haziran 2021 - 14:00

Ülfet ve ünsiyete girmeden aşk ve şevk içinde koşturmak, devamlı suretle kendini yenileyerek canlı kalmak inanan kişinin en hayati özelliklerinden birisidir. Hizmet ehli bir kimse, heran kendini aydınlatmalı, yenilemeli ve ruh dünyasında yeni bir dirilişe geçmelidir. Çünkü canlı kalma meselesi devamlılık isteyen bir husustur. Mü’mindeki yenilenme onun tabiatının bir yanı, fıtratının bir parçası hâline gelmesi için devamlı surette imanını derinleştirmesi ve onu hayatına aksettirici hizmet yörüngeli koşuşturmalarla bezemesi gerekmektedir. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de, müminlerin dine hizmet etme noktasında aşk ve şevkte birbirlerini teşvik edip güçlendirmelerini ifade buyurmuştur. فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً Şu halde Allah yolunda savaş. Sen ancak kendinden sorumlu olursun. Müminleri de teşvik et. Allah, inkâra sapanların gücünü kıracaktır. Allah’ın gücü daha çetin, cezası daha şiddetlidir. (Nisâ, 4/84)

İslâm davası tek başına ferdî olarak taşınamaz. Bu hem aklen hem de şer’an doğru değildir. Allah Rasulü bu daveti tek başına taşımamış, dava adamlarından bir kitle oluşturmak için Daru’l Erkam’da toplanmış ve buradan davetini yönetmiştir. Çünkü İslâm davetini taşımak ancak kendini yenileyen ve çoğalan bir cemaat ile mümkündür. Aklen bakıldığında ise küçük bir dükkânın işletilmesi dahi tek kişi ile çoğu kez mümkün değildir. Tüm insanlığı ilgilendiren davetin ise tek başına taşınması hem aklen hem de şer’an mümkün değildir. Birlikten kuvvetin doğacağını, Rabbisinin ondan bu şekilde razı olacağını bilir ve cemaat çalışmanın gereklerini yerine getirir.

Hz. Peygamber’in hayatının hiçbir döneminde de cihad, tek başına kendisine farz kılınmamıştır. Bu tarihî gerçekten hareket edildiğinde âyetleri, “Tek başına sen cihad etmekle yükümlüsün” şeklinde anlamak yanlış olacaktır. Âyet: Gerek sen ve gerekse diğer müminler tek başınıza kalsanız dahi gerektiğinde bir birinizi hayra teşvik edip hizmet etmekle yükümlüsünüz ve Allah herkesi kendi yükümlülüğünden hesaba çekecektir.

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) her an aşk ve şevk içinde canlılığı korumakla alâkalı Ebû Zerr’e şöyle buyuruyor:

جدد السفينة ، فإن البحر عميق ..وأكثر الزاد فإن السفر طويل

وخفف الحمل فإن العقبة كؤدد ..

وأخلص العمل فإن الناقد بصير

فاليوم عمل لا حساب ، وغداً حساب لا عمل .!

“Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlâslı ol, zira her şeyi görüp gözeten ve hakkıyla değerlendiren Rabb’in senin yapıp ettiklerinden de haberdârdır. Bu gün amel yapma günü hesap yok, yarın hesap günü amel yapmaya fırsat yok” Allah Resûlü (s a v) bu sözleriyle, Hz. Ebû Zerr’in şahsında bize de şu dersleri veriyor: Siz sahip olduğunuz ilk inançla kanaat eder o inançla kalırsanız, hadiseler ve zaman karşınıza öyle şeyler çıkarır ki, onlarda çok yıpranır, çok aşınır, kırılma ve çatlamalara maruz kalırsınız. Yürüdüğünüz bu yolda, içinde bulunduğunuz gemiyi, sürekli restore etmezseniz sahil-i selamete varamazsınız. Şu dünya deryasında değişik tehlike dalgaları içinde, şeytan, nefis ve onların temsilcisi bir kısım insanlar gibi türlü türlü düşmanlar karşısında geminiz sağlam değilse alabora olabilir bir yerde bir engele çarpar, batarsınız. O bakımdan sürekli kendinizi yenileyin.

Kendini yenileme, devamlı var olabilmenin ilk şartı ve en mühim esasıdır. Zamanı geldikçe kendini yenileyemeyenler, güçlü de olsalar, er geç tükenip gitmeye mahkûmdurlar. Dünyadaki her şey, kendini yenileyerek canlı kalır ve varlığını sürdürür; yenileme durunca da canı çekilmiş ceset gibi, çürümeye, hebâ olup dağılmaya terk edilmiş olur…dolayisiyla her şey gibi insanoğlu da kendini yenileme mecburiyetindedir. Devletler, milletler duygu ve düşüncede, her şeye rağmen kalbî ve ruhî hayatta kendilerini yenileyip gençleştikleri nispette, dünya çapında mesuliyetler altına girebilir. Aksine, kendini yenileyemeyen milletler ve topluluklar ise, esaret içinde ezilip gitmekten kendilerini kurtaramazlar… Gerçek yenilenme, asıl ve çekirdekteki safvet korunarak, geçmişten süzülüp gelen bütün kıymetlerin hâlihazırdaki düşünce ve irfan buğularıyla sentezleri yapılarak daha yeni, daha berrak tefekkür iklimlerine ulaşmaktır… Kendini yenilemek, tamamen metafizik çizgide cereyan eden bir hâdise ve ruh planında bir diriliştir; mukaddeslerine, tarihine sımsıkı bağlılık içinde dirilip, devamlı var olabilmenin ilk şartı ve en mühim esasıdır. sırası geldikçe kendilerini yenileyemeyenler, güçlü de olsalar, er geç tükenip gitmeye mahkûmdurlar. Her şey, kendini yenileyerek canlı kalır ve varlığını sürdürür. Yenilenme durunca da canı çekilmiş ceset gibi, çürümeye, heba olup dağılmaya terk edilmiş olur.

“kendini yenileme, yenilik hayranlığı ve moda düşkünlüğü ile de karıştırılmamalıdır” ” yani gerçek yenilenme, Hızır çeşmesinden getirilen ‘âb-ı hayât’la, kulun kendine ve topluma ölümsüzlük kazandırma hizmet ve aksiyonundan ibarettir. Yoksa, yenilik ve eskiliği, sırta geçirilen bir kıyafette görmek, bir aldanmışlıktır. İlimlerin gelişip inkişaf etmesini, teknolojinin yeni yeni imkânlar hazırlayıp istifademize sunmasını en iyi şekilde değerlendirerek, elimizdeki merceği sık sık kalbimize çevirip, yeni baştan kanaat, düşünce ve tasavvurlarımızı yoklamak, gönlümüzdeki irfan peteğine her gün başka başka şeyler ilave etmek ve her lâhza birkaç defa, bütün kâinatları ruh prizmasından geçirerek dimağlara “efor” yaptırtmak, işte gerçek yenilenme budur.”

Böyle, kendini yenilemeye muvaffak olmuş bir fert, toplumun, pörsümez, solmaz bir rüknü ve bu türlü fertlerden meydana gelmiş toplum da, dünya muvazenesinin mühim bir unsuru olma durumuna yükselmiştir. Ne var ki, bütün toplumu içine alacak şekilde böyle bir yenilenme de, önceden kendini yenileyebilmiş, dünyadaki değişen ve gelişen şartlara ayak uydurabilen bir kadronun mevcudiyetine bağlıdır.

Yenilenmeyi, toplumun her kesimine mâl edemeyenler, kuvvetli rakipleri ve şiddetli fikir akımları karşısında kendilerini ölümden kurtaramaz. Zillet içinde eriyip giderler. İslam tarihinde Abbasîler, Endülüs Emevîleri, hatta on yedinci asır sonrası, Osmanlılar aynı kader çizgisinde eriyip giden çok muhteşem ve şanlı devletlerdir. Bu devletler hasımlarından yedikleri darbelerle sendeledikleri bir zamanda, kendilerini ruh plânında yenileyeceklerine, gidip Grek düşüncesini ve Latin felsefesini imdada çağırdılar. Bu ise, onların ölümlerini hızlandırmadan başka bir işe yaramadı. Hele, Osmanlı aydınlarının, yenilenme adına kendini maskaraya çevirecek bir kısım yenilikler yapmaya kalkması, toplumu bütün bütün kendine has çizgiden kaydırarak bir ucube hâline getirdi. Osmanlıdaki yenilenme adına yapılan ıslahat ve reformlar, toplumun başına inmiş balyozlar gibi onu cankeş edip komaya soktu.

Aslında, yolunu yitirmiş ve ne yanda bulunduğu belli olmayan ölü ve sersem ruhların, şimdiye kadar yenilenme adına vaad ettikleri hemen her şey, bir aldatmaca ve yığınları saptırmadan ibaret kalmıştır. gerçeği bulma ve ona gönül verme ne kadar ehemmiyetli ise, bulduktan sonra her şeye rağmen vefalı olup o yolda sebat göstermek de, o kadar önemli ve üzerinde titizlikle durulmaya değer bir husustur. Sık sık ahd ü peymanını bozarak kararsızlığa düşenler, gün gelir kendilerine karşı da güven hissini kaybederek yavaş yavaş başkalarının tesirine girerler. Zamanla bütün bütün şahsiyetlerini de yitiren bu meflûç ruhların, artık ne kendilerine ne de cemiyete herhangi bir yararı olabilir.

İstikamet içerisinde bir hayat yaşamak istiyorsak Bediüzzaman Hazretleri’nin şu ikazlarına kulak vermeliyiz: “Mühim ve büyük umur-u hayriyenin (hayırlı işlerin) çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu manilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerekir.” (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 200) Bir şey yapmayanla şeytan niye uğraşsın ki! O, zaten emir almadan da şeytanın çizdiği plân ve projeye göre hareket etmektedir. Fakat siz, kendi ruhunuzun heykelini dikme, insanlığa faydalı olma istikametinde bir şeyler yapıyorsanız, yenilenme ve yeni şeyler yapma adına attığınız adımlarda insî ve cinnî şeytanlar peşinizi bırakmayacaktır. Sizi, yürüdüğünüz yoldan alıkoymak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Rabbim! O tekrar tekrar aldatılan yığınlara; gerçek mânâda, kendilerini yenilemeyi nasip etsin!..

Derleyen

Erdal ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno