Tüm Yönleriyle Nazar (Göz Değmesi) ve Dindeki Yeri

Tüm Yönleriyle Nazar (Göz Değmesi) ve Dindeki Yeri

Çevremizde pek çok kişinin, nazara geldiğinden dolayı şikayet ettiğine şahit olmuşuzdur. Bazen de nazara geldiğini düşünen insanlar, bir kısım çevrelerce nazara inanmak ilkellik kabul edildiğinden dolayı, onların kendisini modern olmamakla suçlayacaklarını düşünerek onların yanında nazara uğradığını dillendirmekten çekinir. Aslında, nazara inanmak ilkellik değil, aksine ona inanmamak imandaki bir zaafı işarettir.

Nazar; nazar sahibi olan bir kişinin bir insana, bir çocuğa, bir hayvana veya herhangi bir varlığa beğeni ve kıskançlıkla bakması sonucu onu gözleriyle etkilemesidir. Türkçe İslâmi kaynaklarda nazar olarak ifade edilen husus, halk arasında ise, göz değmesi, nazara gelmek, nazara uğramak olarak isimlendirilir. İslam Uleması açık mavi gözlü olan kişilerin genellikle nazar sahibi olabilecekleri kanaatindedirler.

Bazı insanlar bir kişinin başka birisine bakmasıyla ona etki edebileceğini akıllarına almadıklarından dolayı nazarın olmadığını iddia ederler. Bunlar gözün görme organı olduğunu, başkasına etki edebilme yeteneğinin olmadığını, aynı zamanda fiziki temasın olmaması halinde insanların birbirlerini bu şekilde etkileyemeyeceğini iddia etmektedirler. Bu iddialar tamamen asılsız ve ilmi olmaktan uzaktır. Nazarı inkar edenlerin bir kısmı ilmi kaygılardan dolayı inkar etmektedirler. Bunların nazarı inkar etmeleri önyargılardan kaynaklanmadığından fikir beyanı olarak kabul edilerek saygı duyulur.

Bazıları ise, ilmi gerekçelerden ziyade İslam’ın iddia ettiği bir şey olduğundan dolayı inkar yolunu seçmektedirler. Bu ise, ilmi olmaktan uzak olduğu gibi kabul edilebilir bir durum da değildir. Gerekçe ne olursa olsun ilmi verilere dayanmadan inkar yolunun seçilmesi doğru bir davranış değildir.

Kâinatta var olduğu halde beş duyu organıyla izah edilemeyen çok şey bulunmaktadır. Güneşin ışığını ve ısısını dünyaya ileten bir iletkenin olması gerektiği halde böyle bir iletkenin varlığı adına hiç bir ilmi verinin ortaya konamaması ilim adamlarını şaşkına çevirmiştir. Bundan dolayı fizikçiler bu durumu kabullenerek “kainatta mutlak boşluk yoktur” hükmünü ortaya koymuşlardır. Aynı şekilde gök cisimleri arasında uzak mesafeler bulunduğu halde aralarında bulunan çekim kuvveti fizik kurallarıyla izah edilememektedir. Telefonların aldığı ses ve görüntü dalgaları Televizyonların yayınladığı görüntüler, elektronik eşyalar ile ilgili kullandığımız kumandalar, hatta şimdilerde bazı ilim adamlarının üzerinde çalıştığı zihinden kumandalar, Yüce yaratıcı tarafından insanların hizmetine konulduğu halde beş duyu organı ile izah edilemeyen çok şeyin var olduğunu bize göstermektedir.

Beş duyu organıyla izahı yapılamayan şeylerden bir tanesi de nazar mevzuudur. Bazı insanlar, bunu bioenerji ile bazıları parapsikoloji ile bazıları ise telepati ile izah etmeye çalışmaktadırlar. Burada ortak nokta, bunların tamamının nazarı kabul etmesi ama izahını farklı şekilde yapmaya çalışmalarıdır. Konunun ilmi izahını uzmanlarına bırakarak İslâmî açıdan nazarın üzerinde durmaya çalışalım.

Bizim için asli delil olan ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde şüpheye yer kalmayacak şekilde nazarın hak olduğu ifade edilmektedir. Cenâb-ı Allah bir ayet-i kerimede “O kafirler Kur’an’ı işittikleri vakit neredeyse nazardan seni gözleriyle yıkacaklar seni çatlatacaklardı…” buyurmaktadır. Az sayıda âlimler müşriklerin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e kızgınlıklarından dolayı, bu ayette ifade edilen hususun nazar olmadığını iddia etmişlerdir. Bunların dışındaki müfessirlerin tamamına yakını ise, tezlerini bunların görüşlerini çürütme üzerine kurduktan sonra, bu ayetin nazardan bahsettiğini ifade ederek bunu da bir örnekle açıklamışlardır. Arap aşiretlerinden Beni Esed mensupları nazarlar ile meşhur kişilerdir. Bunlar birine nazar değdirmek istedikleri zaman üç gün aç ve susuz kaldıktan sonra oradan geçen bir koyun yada deve sürüsüne bakarak, “Ben, bunlar gibi bir hayvan sürüsü görmedim” dedikleri zaman o sürüde bulunan hayvanlardan birkaç tanesinin devrildiği müşahade edilirdi. Mekke müşriklerinden bazıları bu aşiretteki insanlara giderek Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e nazar değdirmelerini istemişlerdi. Onlarda çok uğraşmalarına rağmen bunu başaramadılar. Çünkü; Cenâb-ı Allâh Peygamberimizi onların nazarlarından kurmuştu. İşte, âyet-i kerimenin bunun üzerine indiği ve “seni gözleriyle yıkacaklardı” diyerek, bu hususu ifade ettiği rivayet edilmektedir.2

Başka bir ayet-i kerimede de pratik olarak nazardan korunulması için nasıl bir tedbire başvurulduğu ifade edilmektedir. Hazreti Yakub aleyhisselâm’ın oniki yetişkin erkek evladı vardı. Hepside dikkat çekecek derecede yakışıklıydılar. Gerek sayıları, gerek Mısır azizinden gördükleri iltifat, gerekse de yakışıklılıkları sebebiyle Hazreti Yakub aleyhisselâm insanların onlara kıskançlıkla bakacaklarından ve
nazar değdireceklerinden endişe ederek bir tedbire başvurmuştur. Onlara Mısır’a girerken aynı kapıdan girmemelerini, farklı farklı kapılardan girmelerini tavsiye etmiştir. Bunu onlara söylerken de “Hüküm ancak Allâh’ındır. Onun takdir ettiği hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam” buyurmaktadır.3

“Çocukları babalarının kendilerine emrettiği şekilde şehre girdiler. Bu (şekilde şehre girmeleri) Allâh’ın onlar hakkında takdir ettiği hiçbir şeyi bozmaz. Ancak Yakub’un nefsindeki bir haceti gidermişti. (Bu hacet de, oğullarına nazar değmemesini istemeseydi) Şüphesiz, Yakub bir ilim sahibi idi. Çünkü; biz ona (Hikmet’i) öğretmiştik. Lakin, insanların çoğu Allâh’ın İlhamını bilmezler” 4 (Meal verilirken rahmetli Ahmed Davudoğlu hocamızın meali kullanılmıştır.)

Müfessirler, Hazreti Yakub aleyhisselam’ın endişelendiği hususun, çocuklarının nazara uğraması endişesi olduğunu, aldığı tedbirin ise bunun gerçekleşmemesine yönelik olduğunu kaydetmektedirler. Ayrıca, ayet-i kerimede ifade edilen Hazreti Yakub’un “nefsinde gizlediği hacetin” çocuklarının nazardan korunması olduğunu belirtmektedirler. Aynı zamanda O büyük Peygamberin söylediği belirtilen “Hüküm ancak Allâh’ındır. Onun takdir ettiği hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam” sözünden, Allâh’ın takdirinin mutlaka gerçekleşeceğini, hiçbir tedbirin, nazarın etkisini gideremeyeceğini söylemeye yönelik olduğunu ifade etmektedirler5. Bütün bunlar, Hazreti Yakub aleyhisselâm gibi büyük bir Peygamberin nazara ne denli inandığını göstermektedir. Onun buna inanması ise nazarın gerçek olduğunun en önemli delillerinden birisidir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, farklı pek çok tariklerle gelen bir hadis-i şerifte, nazarın varlığının inkar edilmesinin mümkün olmadığını çok veciz bir şekilde ifade etmiştir. O, bu konuda; “Nazar değmesi Haktır (gerçektir)”6 buyurmaktadır. Hadis Âlimleri, bu hadiste geçen “nazar değmesi haktır” ifadesini “göz değmesi inkarı mümkün olmayan bir gerçekliktir” şeklinde anlamışlardır.

Nazarla ilgili olarak pek çok hadis olmakla birlikte bu bölümde sadece bu hadisle iktifa edilecek yazının ilerleyen bölümlerinde bunların üzerinde tek tek durulacaktır. Sonraki yazılarımızda nazarın etkileri, ondan korunma yolları ve tedavisin üzerinde durulacaktır.

1 Kalem, 68/51
2 Taberi, Cami’ul Beyan c. 23, s. 564-565; Vahidi, el Veciz, c. 1, s. 1125; Zemahşeri, Keşşaf, c.4, s. 596; İbn-i Atiyye, el Muharrer’ul Veciz, c. 5, s. 353; İbn-i Kayyım, Zad’ul Mesir, c. 4, s.326-327; Razi, Mefatih’ul Gayb, c. 30, s. 618; Beydavi, Envar’ut Tenzil, c. 5, s. 238; Nesefi, Medarik’ut Tenzil, c. 3, s. 527; Suyuti, ed Durr’ul Mensur, c. 8, s. 262; Ebu Suud, İrşadu Akl’is Selim, c. 9, s. 20; İbn-i Aşur, et Tahrir vet Tenvir, c. 29, s. 107-108

3 Yusuf 12/67
4 Yusuf, 12/68
5 Taberi, Cami’ul Beyan c. 16, s. 164-166; Vahidi, el Veciz, c. 1, s. 553; Zemahşeri, Keşşaf, c. 2, s. 488; İbn-i Atiyye,
el Muharrer’ul Veciz, c. 3, s. 261; İbn-i Kayyım, Zad’ul Mesir, c. 2, s. 454-455; Razi, Mefatih’ul Gayb, c. 18, s. 481-
483; Beydavi, Envar’ut Tenzil, c. 3, s. 170; Nesefi, Medarik’ut Tenzil, c. 2, s. 123; Suyuti, ed Durr’ul Mensur, c. 4,
s. 557; Ebu Suud, İrşadu Akl’is Selim, c. 4, s. 292; İbn-i Aşur, et Tahrir vet Tenvir, c. 13, s. 20
6 Buhârî, Tıb, 36, Libâs 86; Müslîm, Selâm 41; Ebû Dâvûd, Tıb, 15

Ahmet KARATAŞ( ahmet.karatas@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.