40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
02:00
İki yıldır süren kanlı Gazze savaşını durduran ateşkes, yalnızca bir masa başı zaferi değil; aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump’ın dış politika anlayışının sahaya, rakamlara ve sonuçlara tercüme edilmiş hâli. Amerikalı ve İsrailli yorumcuların “Trump momenti” diye adlandırdığı bu dönem, Washington’un diplomasiyi yeniden güç eksenine oturtarak nasıl yönlendirdiğini gösteriyor. Bu yazı, Trump tarzı diplomasinin hangi araçlarla işlediğini, kimleri nasıl zorladığını ve bu yaklaşımın bedelini/vaadini inceliyor.
Trump’ın temel tezi basit: Diplomasi ahlâki vaaz değil, güç dengesinin profesyonelce kullanımıdır. Joe Biden’ın “insan hakları merkezli” çerçevesine tezat bir yerde duran bu yaklaşım, klasik bir pazarlıkçının refleksleriyle çalışır: “Sevgi yoksa caydırıcılık olmalı; caydırıcılık varsa anlaşma mümkündür.”
Bu anlayış, Washington’un zayıfladığı düşünülen caydırıcılığını yeniden görünür kıldı. Gazze’deki ateşkes, “önce baskı, sonra müzakere” formülünün sahadaki replikası oldu; Trump hem Netanyahu’yu hem Hamas’ı kendi çizdiği parametrelerle masaya oturtabildi.
Trump’a göre diplomasi, askeri gücün alternatifi değil: onun devamı. “Önce zafer, sonra anlaşma” mottosu, Tel Aviv’de güven erozyonu yaratmış “ahlaki sınırlamalar” algısını tersyüz etti. İsrail’e açık ve net destek, aynı anda Tel Aviv’i zorlayan bir şemsiye altında verildi.
Bir İsrailli generalin sözleriyle: “Trump, iki tarafa da istemedikleri bir planı dayattı.” Yani taraflar, yalnızca baskı yüzünden değil; çıkarlarının matematiği nedeniyle de ateşkese razı oldular.
Bir ay önce İsrail’in, Katar’daki Hamas temsilcilerini hedef almasıyla süreç kopma noktasına geldi. Biden döneminde böyle bir kriz haftalarca sürüncemede kalabilirdi. Trump ise masaya yumruğunu vurdu: Netanyahu’yu Oval Ofis’e çağırdı, Katar Emiri’yle doğrudan hatta bağlandı ve özür krizini yutarak ilerleyen bir “zorunlu uzlaşma” inşa etti.
Klasik diplomaside “ayıp” sayılabilecek yöntemler mi? Belki. Fakat Trump’ın dünyasında etik, sonuç üretme kapasitesine bağlanıyor. Bu noktada belirleyici fark, kurumsal süreçlerden ziyade kişisel kanalların devreye girmesiydi.
Trump diplomasisinin imzası, bürokrasiyi bypass eden ilişki mimarisidir. Jared Kushner ve özel elçi Steve Witkoff’un perde arkası rolleri, Körfez sermayesi ve Arap başkentlerine açılan doğrudan hatlarla güçlendi.
“Devlet aklı” yerine “iş dünyası mantığı” söylemi, müzakereyi bir “deal”e çeviriyor: risk dağıtımı, kazan-kazan paketleri, yüz kaybını minimize eden çıkış rampaları… Klasik diplomasiye alaycı gelen bu yöntem, kısa vadede sonuç üretme potansiyeliyle Washington’un “oyun kurucu” rolünü pekiştirdi.
Gazze ateşkesi, Çin’in ekonomik nüfuzunun, Rusya’nın sert risk iştahının ve AB’nin “değer diplomasisi”nin tek başına yetmediğini gösterdi; küresel düzenin kilit taşı hâlâ ABD. Trump’ın başarısı kişisel üslubunu aşarak Amerikan sisteminin esnekliğini de hatırlattı: kriz anında karar, baskı ve ödül-ceza enstrümanlarının senkronu.
Ateşkes masada, fakat kalıcılık bir denklem:
Trump’ın formülü işlemiş görünüyor; ancak denge, baskının dozunu ve ödülün hızını iyi ayarlamaya bağlı. Barış ideal mi? Hayır. Her an çöker mi? Mümkün. Ama “kusurlu barış” çoğu zaman “sonsuz savaş”tan daha rasyoneldir.
Trump, dışarıda ateşkesi zorlarken içeride başka bir savaş anlatısı kuruyor. Portland ve Chicago gibi Demokrat yönetimli şehirleri “kuşatma altındaki savaş bölgeleri” olarak tanımlaması, yüzlerce Ulusal Muhafız’ın konuşlandırılması, Quantico’daki konuşmasında generallere “ülke içindeki tehlikeli bölgeleri eğitim alanı olarak kullanın” talimatı…
Bu iç güvenlik retoriği, dış politikadaki “zeytin dalı”nı içeride “demir yumruk”la dengeliyor. Trump için “barış” sınırların ötesinde bir imaj, içeride ise düzen ve otoriteyle eşanlamlı bir hedef.
Eleştiriler, bu yaklaşımın ahlâki motivasyondan yoksun olduğu, insan hakları rıhtımına nadiren yanaştığı yönünde. Savunma ise pratik: Eğer yöntem sonuç getiriyorsa, diplomasi artık “yumuşak güç nakaratı” değil; “sert gücün akıllı koreografisi”dir.
Trump tarzı, normları esneten, yüz kızartıcı görülen jestleri araçsallaştıran bir realpolitik. Kısa vadede işe yarar; orta-uzun vadede kurumların yıpranma riski ve öngörülebilirlik kaybı doğurur. Bu yüzden kalıcılık için, kişisel kanalların kurumsal çerçeveye yedirilmesi şart.
Tarih, bu dönemi muhtemelen şöyle not edecek: Trump, Netanyahu’yu, Hamas’ı ve küresel başkentleri aynı masaya iten tek lider oldu. Diplomasinin tanımı değişti: Masada başrol artık yumuşak güce değil, sert gücün stratejik kullanımına ait.
Evet, plan ideal değil ve kırılgan. Evet, her an çökmeye açık. Ama bazen eksik, soğuk ve hesapçı bir barış; hiç barış olmamasından daha iyidir. Trump’ın bir elinde zeytin dalı, diğerinde cop var. Gazze’de barışa kapı aralarken, Amerika’da yeni bir iç düzen tartışmasını büyütüyor. Bu ikili imge, “gücün gölgesindeki diplomasinin” hem vaadi hem bedeli olarak tarihe düşülen nottur.
1
İslam’a Göre Kıyametin Alametleri…
74275 kez okundu
2
Ara Güler vefat etti! Ara Güler’in hayatı ve fotoğrafları
28060 kez okundu
3
Eğitim arttıkça şiddetin kalitesi artıyor!.. Başdanışman’dan şok sözler.
16720 kez okundu
4
Siyaset Bilimci Edgar Şar iktidarın değişmesinin tek yolunu açıkladı
16133 kez okundu
5
Dünya 5’ten büyüktür’ şarkı oldu klip sosyal medyanın dilinde
15372 kez okundu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
bursa escort görükle eskort görükle escort bayan bursa görükle escort bursa escort bursa escort bayan