34,7568$% 0.06
36,5155€% -0.09
44,0793£% 0.11
2.962,85%0,42
2.650,21%0,32
9.903,20%0,77
**TRAFİK BİLİNCİ VE KUL HAKKI**
بسماللهالرحمنالرحيم
فَمَنْيَعْمَلْمِثْقَالَذَرَّةٍخَيْرًايَرَهُ * وَمَنْيَعْمَلْمِثْقَالَذَرَّةٍشَرًّايَرَهُ
Zilzâl, 7,8
قالرسولاللهصلىاللهعليهوسلم،
الْمُسْلِمُمَنْسَلِمَالْمُسْلِمُونَمِنْلِسَانِهِوَيَدِهِ
Buhâri, İman 1.
İnsanları, akıl ve irade sahibi, varlıkların en şereflisi olarak yaratan Yüce Allah, onlara çeşitli sorumluluklar yüklemiştir. Rabbimiz, “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun mükâfatını görecektir, kim de zerre miktarı şer işlemişse onun cezasını görecektir”(1) buyurmaktadır.
İnsanlar hiçbir zaman sınırsız şekilde özgür değildir. Bir kişinin davranışları, başkasına zarar veriyorsa, bunun adı özgürlük değil, kul hakkına tecavüzdür. En çok kul hakkı ihlalinin yapıldığı konulardan birisi de trafiktir.
Maalesef ülkemizde trafik, kanayan bir yara, insan hayatı için ciddi bir tehlikedir. Pek çok vatandaşımız trafik kazalarında hayatını kaybetmiş, binlerce aile yok olmuş, on binlerce çocuk yetim kalmıştır.
Bilmeliyiz ki, kuralları ihlal edenler, sadece kendi can ve mallarını tehlikeye atmakla kalmamakta, başkalarının da can ve malına zarar vermektedirler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Müslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir ”(2) buyurarak, Müslüman olmanın gereğini bildirmiştir.
**Trafik kurallarına uymamak, kul hakkını ihlal etmektir.**
Araçları yaya kaldırımlarına park etmek, gereksiz yere korna çalmak, trafik ışıklarına ve levhalarına zarar vermek, uykusuz ve yorgun araç kullanmak, bakımsız araçla trafiğe çıkmak, hatalı solama, başkalarının korkmasına sebebiyet vermek bile kul hakkına girer. Oysa Yüce Rabbimiz,
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin (3) buyurmaktadır.** **
Bizler, insanlara eziyet veren yoldaki bir taşın kaldırılmasını, imanın gereği (4) sayan bir dinin mensuplarıyız. Öyleyse, her türlü kul hakkına ve trafik kurallarına riayet etmek, hem insanlık ve vatandaşlık görevimiz, hem de Müslümanlığımızın gereğidir. ** **“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”(5)
**Trafik kazasındaki ölüm yahut yaralanmadan dolayı tazminat almak caiz midir? Diyet veya tazminatın miktarı ne kadardır?**
Trafik kazasındaki ölüm, yahut yaralanmadan dolayı para cezasına çarptırılan suçludan mirasçılar veya yaralanan mağdur, para alma hakkına sahip olurlar. Çünkü İslâm hukukunda kasten öldürmelerde kısas, kastın dışındaki öldürmelerde ise diyet vardır. Yâni suçlu, mağdura diyet olarak para öder. Ayrıca maddi zararların da karşılanması gerekir.
Trafik kazası sonucu bir mü’minin ölümüne sebebiyet veren kişinin durumu ile ilgili olarak, Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır: “Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (…) Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” (Nisa, 4/92).
Buna göre, ölüme sebebiyet veren kişinin, keffaret olarak iki ay aralıksız oruç tutması; ayrıca ölenin yakınlarının talep etmesi halinde, suç oranında diyet ödemesi gerekir. Diyetin tamamı ise 100 deve veya bedelidir. Bu itibarla, keffaret olarak iki ay oruç tutulması ve mahkemenin belirlediği suç oranında diyet ödenmesi gerekir.
Kişinin ve sigortanın, ölen veya yaralanan şahsın yakınlarına ödemiş olduğu tazminatlar ödenmesi gereken meblağdan düşülür.
Birden fazla maddi zarara, yaralanmaya veya ölüme neden olunmuşsa, bütün zararlar ve tazminatlar ödenir.
**Kul Hakkına En Çok Tecavüz Edilen Yer: Trafik**
Trafik kuralları insanların mal ve canlarını korumak için yöneticilerin koyduğu kurallar olup bunlara uymak dinin de emridir. Bu açıdan dikkatli olmak gerekir. Memur görmese de meşru olan kurallara riayet etmek gerekir. Kurallara riayet etmeyeni memur görüp ceza yazmazsa kul hakkı yemiş olmaz ama kural ihlali bir çeşit kul hakkına tecavüz olduğu için bundan sorumlu olur.
İnsanların tesis ettiği bir mekanizmanın kurallarını insanların belirleyebileceği esasına dayanılarak “Trafik kaidelerine uymak vaciptir” fetvası verilmiş olduğundan bu konuda şoförün ve yayaların bu kaidelere uyması vacip sevabı kazandıracaktır. Uymamak da kişiyi sorumlu kılacaktır.
Bu sebeple hangi yolda hangi hızın yapılması gerektiği ile ilgili trafik kaidelerini umursamayarak bir kaza yapmakla ya da başkasına zarar vermek kişiyi sorumlu kılar.
Trafik kuralına uymamaktan dolayı hayatını kaybeden veya başkasının hayatını tehlikeye sokan bir yaya da sorumludur.
Dini ölçüler içinde bir bıçağı karşınızdaki insana ucu öne doğru biçimde uzatmanız bile hoş karşılanmaz. Elinize bir döner bıçağı alıp ileriye doğru doğrultarak kaldırımda ilerleseniz insanlar için nasıl bir tehlike oluşturursunuz?
Bir otomobilin içindekiler ya da diğer insanlar açısından oluşturacağı tehlike otomobilin hızından dolayı, kaldırımda hareket eden bir bıçaktan farksızdır.
Bugünkü trafik şartlarında trafik kaidelerine uymadığınız zaman dikkatsizliğinizle, dini ölçüler içinde bir katil olup ebedi hayatınızı karartmanız oldukça kolaydır.
En hafifinden bir yayaya çarparak onu sakat bırakmanızın ve o yayanın ömrü boyunca bunun ıstırabını çekmesinin uhrevi karşılığı bugünkü ceza yasalarıyla kıyaslanamaz.
Allah Adil-i mutlaktır. Ve ceza en azıyla verdiğiniz ıstıraba denk olacaktır. Sebep olan yapan gibidir, kuralını esas alıp ona göre hareket etmek gerekir. Kusur varsa günah ta vardır. Her halükarda trafik kurallarına riayet etmek gerekir. Bu hak konusunda, her canlının hayatı önemlidir ve her haklının hakkına riayet etmek gerekir.
Başkasının yol hakkını ihlal anlamına gelen kural ihlalleri bir suçtur ve bir kul hakkının ihlalidir. Tabii ki, haktan hakka fark vardır. Günahtan günaha fark vardır. Bu sebeple, mümkün oldukça başkasının yol hakkına ve evrensel trafik kurallarına uymak gerekir. Kur’an’da bir hardal tanesi küçüklüğünde de olsa, iyilik ve kötülük namına ne varsa, hepsinin tartıya getirileceği ifade edilmektedir(Enbiya, 21/47; Lokman, 31/16).
Kul hakkını da Allah’ın hak ve hukukunu çiğneyerek Onun huzuruna çıkmamak gerekir. Bunun yolu pişmanlık duyup işlene suçlardan tövbe etmek ve kulluğun gereği olan hak yolda yürümektir.
Kul hakkının tövbesinin bir şartı da ondan helallik almaktır. Bu mümkün olmadığı takdirde, hakkını ihlal ettiğimiz kişiye dua etmek ve sevaplarımızın çoğalmasına çalışmak gerekir. İmam Gazalî’nin ifade ettiği gibi, Öyle çok ve güzel sevap paketlerini hazırlayalım ki kıyamet günü haklarını ihlal ettiğimiz kimselere sevabımız dağıtıldıktan sonra, geriye bizi kurtaracak kadar da kalmış olsun. Allah dilerse, alacaklı-verecekli kullarını orada barıştıracak ve ikisini de cennetine koyacaktır. Deyiş yerindeyse, -kuvvetli bir ihtimalle- böyle bir torpil ancak hayat boyu Allah’ın rızasını esas alan, suçunu itiraf edip tövbe eden, yaptıklarından pişmanlık duyan , Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnememeye gayret eden takva sahipleri için olur. İlahî imtihan şakaya gelmez, bir anlık bir öfkeyle zedelenmez, beş kuruşluk bir menfaatle heba edilmez, iki dakikalık bir öncelik kazanmakla kaybedilmez bir ciddiyete sahiptir.
________________
1) Zilzâl, 99/ 7,8.
2) Buhari, İman, 1.
3) Şuarâ, 26/183
4) Buhari, Ezan, 32
5) Buhari, Mezalim 9, Megazi 60; Müslim, İman 31.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.