Bedir Haber

Tevekkül ve Teslimiyet 1

Tevekkül; kalbin Allah’a tam itimad ve güveni, hattâ başka güç kaynakları mülâhazasından rahatsızlık duyması ma’nâsına gelir. Bu ölçüde bir güven ve itimad olmazsa, tevekkülden söz edilemez; kalb kapıları ağyara açık kaldığı sürece de hakiki tevekküle ulaşılamaz.

Tevekkül ve Teslimiyet 1
Sadık Doğu( sadik.dogu@bedirhaber.com )
425 views
06 Nisan 2016 - 5:22

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذينَ اِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ ايَاتُهُ زَادَتْهُمْ ايمَانًا وَعَلى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
ENFAL/ 2: Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.
اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذينَ فى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هؤُلَاءِ دينُهُمْ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَاِنَّ اللّهَ عَزيزٌ حَكيمٌ
ENFAL/ 49: O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) “şu adamları dinleri aldattı” diyorlardı. Oysa her kim Allah’a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.
* Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’a gelerek: “Hayvanımı bağlayarak mı yoksa serbest bırakarak mı Allah’a tevekkül edeyim?” diye sormuştu. Ona: “Bağla ve tevekkül et!” buyurdu.”
* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Evinden çıkınca kim: “Allah’ın adıyla, Allah’a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah’tandır” derse kendisine: “İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun da” denir, ondan şeytan yüz çevirir”.
Ebu Türabi- Nahşi (rahımehullah) : tevekkül, kulun bedenini ibadete vermesi, kalbinin rububiyetiyle bağlanması ve Hakk’ın yeterlilik ve vekaleti ile itminanıdır ki, eğer kendisine verilirse şükretmeli, verilmezse sabretmelidir.
Nevevi (rahımehullah) : Tevekkül, tedbirini Allahu Tealanın tedbirinde fani etmen, Allahu Tealanın vekil, müdir ve nasir olduğuna razı olmandır.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s.) Tevekkül, bütün varlığınla Allahu Tealaya dönmek ve ondan başkasından kesilmektir.
İbrahim-i Havas (rahımehullah) : Tevekkül, Allahu Teala’dan başkasından korkmamak ve beklememektir
Allah’a güven ve itimad ile başlayıp, kalben beşerî güç ve kuvvetten teberri kuşağında sürdürülen ve neticede herşeyi Kudreti Sonsuz’a havale edip vicdânen itimad-ı tâmmeye ulaşma ile sona eren âlem-i emre ait ahvâl veya rûhanî seyrin mebdeine “tevekkül”, iki adım ötesine “teslim”, bir tur ilerisine “tefviz” ve müntehasına da “sika” denir.
Tevekkül; kalbin Allah’a tam itimad ve güveni, hattâ başka güç kaynakları mülâhazasından rahatsızlık duyması ma’nâsına gelir. Bu ölçüde bir güven ve itimad olmazsa, tevekkülden söz edilemez; kalb kapıları ağyara açık kaldığı sürece de hakiki tevekküle ulaşılamaz.
Tevekkül; sebepler dairesinde arızasız esbaba riayet edip, sonra da Kudreti Sonsuz’un üzerimizdeki tasarrufunu intizardır ki, iki adım ötesi, çok Hakk dostu tarafından “gassalin elindeki meyyit” sözüyle ifadelendirilen teslim mertebesidir. Birkaç kadem ötede de herşeyi bütün bütün Allah’a havale edip, yine herşeyi O’ndan bekleme makamı sayılan tefviz gelir. Tevekkül, bir başlangıç, teslim onun neticesi, tefviz de semeresidir. Bu itibarla da, tefviz hem daha geniş hem de müntehilerin haline daha uygundur. Zira onda, insanın, kendi havl ve kuvvetinden teberri etmenin, -ki teslim mertebesidir- ötesinde “..” ufkuna ulaşıp, o kenz-i mahfiyi her an içinde duyması ve kendi güç, kuvvet ve servetine bedel, olan cennet hazinelerinden istimdadı ve onlara istinadı söz konusudur. Diğer bir ma’nâ da bu, vicdanın kendi özündeki nokta-i istinad ve nokta-i istimdadın ihtarıyla, aczini, fakrını duyup, hisettikten sonra “Tut beni elimden tut ki, edemem sensiz!” diyerek o biricik güç, irade ve meşiet kaynağına yönelmesidir.
Tevekkül; dünyevî olsun, uhrevî olsun, ferdin kendi maslahatlarına Rabbini vekil kabul etmesi ise; tefviz, bu vekaletin arkasındaki asaleti vicdânî bir şuurla itirafın adıdır.
Tevekkül; Cenâb-ı Hakk ve O’nun nezdindekilere bel bağlayıp itimad etme ve O’ndan başkasına kalbin kapılarını bütün bütün kapamak demektir ki; buna, bedenin ubûdiyete, kalbin de rubûbiyete kilitlenmesi de diyebiliriz. Bu mülâhazayı merhum Şihab:
“ -Her işinde sadece ve sadece Allah’a tevekkül ol -ki O’na tevekkül eden asla kaybetmez- Allah’a güven ve O’na itimad içinde bulun ve senin hakkındaki hüküm ve kazasına da sabret; zira O’ndan beklediğin şeyleri, ancak, yine O’nun ihsanı olarak elde edebilirsin” sözleriyle ifade eder. Zannediyorum, Hz. Ömer Efendimiz de, Ebu Musa el-Eş’arî’ye yazdıkları bir mektuplarında: “Eğer kazaya rıza gösterebilirsen, o bütünüyle hayırdır. Buna gücün yetmezse, dişini sık, sabret” söyleriyle bu hususu hatırlatmak istemişlerdi…
Bir başka zaviyeden tevekkül; hemen herkes için Hakk’a itimad ve güvenmenin adı; teslim, kalbî ve ruhî hayata uyanmışların hali; tefviz ise, esbab ve tedbire takılmamanın ünvanı ki, haslar üstü haslara mahsus bir hal veya makamdır. Tefviz semasında seyahat eden Hakk yolcusu, zâhiren tedbir ve sebeplerle meşgul olsa da, bu iştigal sırf esbab dairesinde bulunmanın gereği ve onun memuriyetinden dolayıdır. Öyle yapmayıp da onları doğrudan doğruya nazara alsa semaların üveyki iken arzın sürüm sürüm sürünen haşereleri haline gelir. Menkıbe kitaplarında bu mülâhazayla alâkalı şu hadiseyi zikrederler: Bir Hakk dostu, sebepler ağında tedbir kıskacında yol aldığı esnada hâtiften şu sesi duyar:
Sebeplere tevessül ile beraber onlara te’sir-i hakiki vermeme, derecesine göre hem bir tevekkül -herkes için- hem bir teslimiyet -eşyanın perde arkasına uyananlar için-, hem de bir tefviz ve sikadır -huzur erleri için-.. Allah Rasûlü sallallahü aleyhi ve sellem irade ve cehd u gayreti, tefviz u tevekkül ile iç içe ne hoş ifade buyururlar: -Eğer Cenâb-ı Hakk’a layıkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizi, sabah yuvasından aç ayrılıp, akşam tok olarak dönen kuşların beslendiği gibi rızıklandırırdı.” Bu peygamberâne sözden herkes seviyesine göre birşeyler anlar:
1- Avam, bundan Hz. Mevlana’nın hadis iktibaslı:
“ -Evet, tevekkül her ne kadar rehber ise de, sebeplere riayet de Peygamber sünnetidir. Hz. Peygamber (huzuruna girip de: “Devemi bağlayayım mı, yoksa tevekkül mü edeyim?” diyen bedeviye) yüksek sesle, “Devenin dizine ipini vur, öyle tevekkül eyle!” beyanı çizgisinde herkese açık Allah’a itimad ma’nâsına anlar ki: -Tevekkül edecekler başkasına değil, sadece ve sadece Allah’a güvenip dayansınlar” (İbrahim, 14/12) ayeti buna işaret eder.
2- Hayatını kalp ve ruhun yamaçlarında sürdürenler ise bundan, kendi havl ve kuvvetlerinden teberri ile Allah’ın havl ve kuvvetine teslim olup, gassalin elinde meyyit haline gelmeyi anlarlar ki: “ -Gerçek mü’minler iseniz Allah’a itimad-ı tâmme içinde bulunun!” (Mâide, 5/23) fermanı bunu ihtar eder.
3- Fenâfillah ve bekâbillah zirvelerinde dolaşanlara gelince, bunlar Hz. İbrahim gibi ateşe atılırken bile deyip, “Cenâb-ı Hakk’ın benim halimi bilmesi, benim birşey istememe ihtiyaç bırakmamıştır” (Zümer, 39/38) tefvizi veya İnsanlığın İftihar Tablosu gibi, düşman gölgelerinin mağaranın içine düştüğü ve herkese ürperti veren tehditlerinin Sevr’in duvarlarına çarpıp yankılandığı esnada bile, fevkalâde bir güven ve emniyet içinde: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir!” (Tevbe, 9/40) sözleriyle ifade edilen sikayı anlarlar ki: “ -Kim Allah’a tefviz-i umûr ederse O, ona kâfidir” (Talâk, 65/3) beyanı da bu gerçeği hatırlatır.
Tefviz en yüksek mertebe, sika en âlî makamdır. Bu mertebeyi tutan ve bu makamın hakkını veren, sadece aklıyla, mantığıyla, inançlarıyla değil, bütün zâhir ve bâtın duygularıyla Hakk’ın emir ve iş’arlarında erir ve O’na bir mir’ât-ı mücella olur. Mertebeler üstü bu mertebenin kendine göre bir kısım emareleri de vardır:
1- Tedbiri takdir içinde görüp sükûnet bulmak,
2- İradesini gerçek iradenin gölgesi bilip asla yönelmek,
3- Kahrı, lütfu aynı görüp bütün benliğiyle kazaya rıza göstermek bunlardan bazılarıdır.
TESLİMİYET
Zamana hükmetmek mi istiyorsun? Zamana hükmeden Allah’ın hükmü altına gir!.
Hâdiselerin üzerine çıkmaya mı niyetlendin? Manzar-ı a’lâdan bütün hâdiselere tek nokta gibi bakan Cenab-ı Hakk’ın hükmüne inkıyat et.
Böyle bir teslimiyettir ki, başka hiçbir şekilde ulaşılması mümkün olmayan zirveleri insanın ayağına getirir. Teslimiyet ne şerefli bir pâye ve her şeyi kolaylaştıran ne güzel bir vesiledir!. [1]
SEBEPLERE RİAYET VE TEVEKKÜL
Büyüklerimiz, tevekkülle sebeplere riayeti mezcedip birleştiren çok güzel bir söz söylemişlerdir: “Esbaba tevessül, mani-i tevekkül değildir.” Yani sebeplere tevessül etmek, tevekküle mani bir durum değildir.
Hatta, sebep dairesi içinde yaşayan, sadece tevekküle bakarsa cebrî olur. Sebep dairesi içinde bulunduğumuz sürece, hem cebrî hem de itizalî olmamak için, sebeplere riayet etmek, neticeyi de Allah (cc)’tan beklemek bir esastır.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno