Bedir Haber

Tevbe 2

Tevbe 2
50 views
22 Temmuz 2022 - 11:19

Tevbe kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımdır. Saptırıcı düşünce ve davranışlarla bozulan kalbî muvazeneyi, yeniden düzene koyma uğrunda, ferdin, Hak’tan Hakk’a kaçması; O’nun gazabından lütfuna, hesabından rahmet ve inayetine sığınmasıdır.

Her tevbe aslında bir bilinç yenileme, bir özeleştiridir. Tevbe, çıktığı yola geri dönmektir. İradenin güdülere galip gelmesidir. Tevbe bir değişim iradesi beyanıdır. Tevbe eden, “Ben değişeceğim” demiş olur. Tevbe, bilincin bilinçsizliği yenmesidir. Zira tevbe bir bilinç yenilemedir.

Bilinç ile günah birleşemez. Bilinçlinin günahkârlık hali, bu yüzden geçici bir bilinç kaybı olarak değerlendirilmelidir. Bilinç pasif kaldığı, Güdüler bilinçten daha aktif olduğu için bilinçli kişi günah işliyor. Yapılması gereken şey: Güdüleri bilincin değil, bilinci güdülerin öznesi yapmaktır. Bu da bilinç yenilemekle olur ve bir bilinç yenileme olan tevbe, işte bu yüzden çok önemlidir.

Tevbe ile yenilenen bilinç, günah işlemeden önceki bilinçten daha keskindir. Bu keskinliğin sahibine kazandırdığı şey teyakkuz halidir. Teyakkuz halinde olan insan, tehlikeyi daha çabuk sezer. Duyuları daha hassastır. Kalbin gözü ve kulağı daha keskindir. Yenilenen bilinci sayesinde o kişi, günah işlemeden önceki halinden daha tecrübelidir. O günahı işlemeden önceki acemiliğini atmış, yaptığı tevbe ile günahın olumsuzluğunu sıfırlamıştır. Tevbe etmiş bir günahkâr, yenilediği bilinç sayesinde, günah işlemeden önceki halinden daha üst bir mertebeye çıkmıştır. O mertebe kendini bilme mertebesidir.

Sınanmamış insanın karnesi olmaz. İmtihan geçirmemiş öğrenciye not verilmez. Günahların tamamı, imtihan sırasında düşülen çukurlardır. O çukurlardan tevbe ile çıkan insan, hayat adlı bu ömürlük koşuda, düştükten sonra kalkmayı öğrenen insandır. Böyle birinin deneyimi, hiç düşmemiş biriyle asla kıyaslanamaz. Zira hiç düşmemiş birinin düştükten sonra kalkması ihtimaldir. Kalkabilir de, kalkamayabilir de. Ama düşüp kalkan biri kalkmayı öğrenmiş biridir. Dahası, düşmemeyi öğrenmiş biridir.

İşte tevbe, bu yüzden bilinç tazelemektir. Bilincini tevbe ile tazeleyen insanların farkını görmek isteyen ilk Kur’an nesline baksın. Bugün Müslüman dedelerin sulbünden gelen insanlarla, müşrik babaların ve annelerin sulbünden gelen sahabe nesli arasındaki bariz farklardan biri de budur. Aynı farkı günümüzde, İslam’ı emek vererek ve yana yakıla arayarak bulmuş mühtedilerle, aileden Müslüman doğanlar arasında da görmek mümkündür.

İşte böyle bir bilinç yenileme, sahibini imandan ihsan mertebesine çıkarır. İman ehli işlediği günah için tevbe eder, ihsan ehli kalbinden geçen kötü duygu için tevbe eder.

Günah işlemek kirlenmektir, tevbe ise temizlenmektir. Günahla kirlenen tevbe ile temizlenmelidir.Günah kir, günahkârsa kirlenmiş kişidir; günahı günahkârdan temizlemek yerine günahkârı hayattan temizlemeye kalkmak, günahkâra kir muamelesi yapmaktır.

Gıybet, kişinin temizlenme ihtimalini yok saymak, yok etmektir. İşte bu yüzden gıybet haramdır. Zira gıyabında konuşulan kişinin kötülük ve günahlarından dönme ihtimali, o yaşadığı sürece bakidir. Fakat gıybet, onu günah işlediği âna mahkûm etmek anlamına gelir.

Tevbe edenler Allah’ın muradına uygun hareket etmiş ve O’nun sevgisini kazanmış olur. Kuranın ifadesi ile Tevbe etmeyenler ise; يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Ey iman edenler! Bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; belki de o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinizi incitici, aşağılayıcı kötü lakaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fâsıklığı çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve böyle yapıp imandan sonra fâsıklık damgası yemek de ne kötüdür. Bu tür davranışların ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.” (Hucurat suresi;11). Zira günah işlemek kişinin kendine yaptığı bir zulümdür. Fakat günah işlediği halde tevbe etmemek, kişinin kendine yaptığı bin zulümdür. Böyle yapan, hem ilahi affı hem de ilahi sevgiyi yitirmiştir. Dahası Allah’ın muradını ve arzusunu da gerçekleştirmemiştir.

Allah tevbeleri çokça kabul edendir. Tevbe eden kul, tevbesiyle şu mesajı vermiş olur: Ben kulum, kusurluyum. Kusurumun farkındayım. Hem günah işleyip hem günahsızmış gibi davranmaktan Sana sığınıyorum.

Senin rahmet denizinde ruhumu yıkamak için Sana yöneliyorum. Günahımı İbis gibi savunup Şeytan olmak istemiyorum. Âdem gibi tevbe edip adam olmak istiyorum.Günah Allah’tan gafil olmak, tevbe Allah’ı hatırlamaktır.

Aziz müminler! Samimi tevbenin olmazsa olmazı, fiilî tevbedir. Gerçek tevbe, günahın olumsuz sonuçlarını izale edip ortadan kaldıran tevbedir. Bir insan işlediği günahla başkalarına zarar vermiş, onların malını gasp etmiş, birilerinin hakkını yemişse, bunun tevbesi, zararı mümkün mertebe izale etmekle, gasp ettiğini iade etmekle ve hak sahiplerinin hakkını tazmin etmekle mümkündür. Bunu yapmadan “tövbe estağfirullah” demek, ancak o günahın Allah hakkına giren boyutu için tevbe sayılır. Kul hakkına giren boyutu için asla tevbe sayılmaz.

Fiilî tevbenin Kur’ani örneği Yunus nebinin hikâyesidir. Hz. Yunus kıssası, baştan sona bir özeleştiri kıssasıdır.Aynı zamanda, tevbe ve özeleştirinin bir yeniden başlama olduğunu öğreten bir kıssadır. Bu ümmet yeniden başlamak, düştüğü yerden dirilip kalkmak için Hz. Yunus gibi tevbe etmelidir. Tevbenin ilk şartı inandığı değerlere imanı yenilemektir. Onun için Yunus nebi tevbesine “La ilâhe illa ente: Senden başka ilah yok” diye tevhid ile başlamıştır. Bu demek oluyor ki, günah tevhidden kopuş, tevbe tevhide bağlanıştır. İkinci şartı ise, görevini yapmadığını, görevini yapmamanın kişinin kendi kendisine yaptığı zulüm olduğunu itiraf etmektir. Hz. Yunus’un yaptığı budur. Yunus, sorumluluğu inkârcı kavme atmamış, Faturayı onlara kesmemiş, Onları suçlamamıştır. Mümin topluluklar da bunu yapmalıdır. Başkalarını suçlamak tevbe etmekten kaçmaktır. Tarihimiz başkalarını suçlamakla doludur. Başı sıkışınca felsefeyi, İran’ı, Haçlıları, Moğolları, Batılıları suçlamak çözüm değil. Hz. Yunus’un yolunu izleyerek “innî kuntu mine’z-zâlimîn: ben zalimlerden oldum, ben yapamadım, hizmetleri, rehberliği, dersi sohbeti ihmal ettim” diye bilmektir çözüm….

İlahi vahiy İsrailoğulları üzerinden bu ümmeti toplumsal tevbeye davet eder. Olayın olduğu zamanın üzerinden yaklaşık 1900 yıl sonra nazil olan وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ اَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُٓوا اِلٰى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْۜ فَتَابَ عَلَيْكُمْۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

“Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim, buzağıyı kendinize (tanrı) edinerek nefslerinizdekine (hakikatinize) zulmettiniz! Bu yüzdendir ki varlığı kendi Esmâ’sından olarak özel bir yapıda yaratana tövbe edin (varlığınızdaki kendisini inkâr edip, dışınızda tanrı edindiğiniz için) ve benliklerinizi öldürün! Bunu yapmanız Allah indînde hayırlıdır, tövbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, tövbe edeni bağışlayan ve sonucunda rahmetini bağışlayandır.”Bakara suresi 54’ün muhatabı, elbette Ümmet-i Musa değil Ümmet-i Muhammed idi.

Kur’an’da Yahudileri eleştiren âyetlerle karşılaşan bir Müslümana düşen, “Vay Allah’ın gazabına uğrayasıcalar, nasıl da nankörlük yapmışlar” demek değil. İnanıp,“bu gün bizim buzağımız ne?” diye sormaktır. İlahi vahiy helâk olan kavimlerin helâk oluş kıssalarını aktarır. Bunu yaparken bu kavimlerin tevbe etmediklerine, yani özeleştiri yapıp, benim hatam bu, hizmetimi ihmal diyerek, istikametlerini düzeltmediklerine vurgu yapar.

Âd kavmi, Semud kavmi, Lut kavmi gibi helâke uğrayan kavimler eğer tevbe etselerdi, asla helâk olmazlardı (11:52, 61, 90).

Değerli müminler. Günahlar çeşit çeşit ve tevbeleri de başka başkadır. Toplumsal birliğin zedelenmesi büyük bir günahtır. Buna göre bu cürmü işleyen kimse, hem Hak katında hem de halk katında en büyük mücrim sayılır. Binaenaleyh, böyle bir günahın tevbesi de, ancak, altı üstüne getirilmiş toplumun eski sıhhat ve birliğine kavuşturulması için çalışmakla mümkün olacaktır. Evet, böyle bir günahın tevbesi, ancak, toplum içine saçılmış olan bölücü, parçalayıcı düşüncelerden dönüldüğünü, her ferde avaz avaz ilan etmekle olacağından, sırf gizli pişmanlıklarla affedileceğini ummak bir aldanmadır. Böyle bir tevbe olmadıkça, iç çekişmeler maalesef sürüp gider. Zira, bir toplumun dirlik ve düzeni, yani ilahî tevfîkin onlarla beraber olması, ancak o toplum fert ve guruplarının anlaşıp uzlaşmalarına, hiç olmazsa birbirleriyle sulh olup ihtilafa düşmemelerine bağlıdır. Aksine, birbirine düşmüş ve dolayısıyla, toplumsal ufku, ihtilaflarla kararmış bir milletin, toptan tevbe etmesi lazımdır.

Ferdî günahlar için, kestirmeden bir sıçrayış ve nedamet yetse bile, toplumsal yapılarla alakalı cürümlerde, daha sahici, daha özlü irkilmeye, silkinmeye ve kendini yenilemeye ihtiyaç vardır. Toplumu meydana getiren her müessese tevbe etmeli ve tevbesi de, kendini bitiren, tüketen ihmal ve hataları kavrama ve onları telafi etme şeklinde olmalıdır.

İdarî kadrolar vd. Kurumlar kendi cürüm ve günahlarını sezerek, onlara karşı tam vaziyet almak suretiyle tevbe etmeli, kendini yenilemeli ve dirilmelidir. Yoksa laflarla bir çuvaldız boyu yol almaya imkân yoktur. Bütün kuruluşlar, fertler, düşünürler, yazarlar ve mürşitler, nefislerine ve hiziplerine muhabbetten dolayı yanlışa sapmış ve dolayısıyla da kendi dışlarında kalan hak ehline düşmanlık beslemişlerse, büyük günah içindedirler ve teker teker tevbe etmeleri farzlar ötesi farzdır.

Evet, bütün bu fert ve müesseselerin, bir kere daha kendilerini kontrol etmeleri ve alabora olan şu vapurda, kendi hisselerine düşen hata ve ihmalleri görmeleri, sonra da bunun telafisine gitmeleri mutlaka elzemdir. Yoksa, bugüne kadar olduğu gibi, günahlara hep dışta mazeret aramaya ve hep karşı tarafı karalamaya devam edecek olunursa altından kalkamayacak badirelerin içine girilmesi ve silinip gitme kaviyyen muhtemeldir. Evet, en büyük günah, herkesi suçlu ve kendini masum görmedir. Bu anlayıştan kurtulunamadığı için de, içtimaî atmosfer sertleştikçe sertleşti ve birbirini takip eden parçalanmalar hep hız kazandı. Ümmetin mukadderatıyla alakalı görülen bütün fertler ve kendini ümmete adamış bütün hasbî gönüller, bir kere daha dize gelerek tevbe etmelidirler. Müslümanlar: Makam ve mansıp sevdasına kapıldıklarına; hizip sevgisiyle kör-sağır olup yanlışlara saplandıklarına; bin bir paradoksla nesilleri kalbsiz ve ruhsuz bıraktıklarına; hakkı kuvvette gördüklerine; iyilik ve barışa hizmet edenlere karşı savaş ilan ettiklerine; şahsî çıkar ve menfaatlere dilbeste olduklarına; yalan ve aldatmaya girdiklerine; hedeflerine varabilmek için her vesileyi meşru saydıklarına ve her devre uyma eğiliminde bulunduklarına.. evet, bütün bunlara tevbe edip insanlık adına son bir kere daha yeminlerini yenileme mecburiyetindedirler.

Şu halde tevbe sadece“tövbe estağfirullah” demek değildir. Hakiki tevbe, kötülükten vazgeçmek, günahtan rücu etmek, halini düzeltmek, hizmet edebilmek, yanlıştan dolayı pişman olup doğruya yönelmektir. Diliyle tevbe etse bile, halini değiştirmeyenler tevbe etmemiş sayılırlar. Öyleleri vardır ki, dünkü haline pişman olur gibi yapar, fakat bu günkü hali dünkünden daha beterdir! Ne mutlu, günahlarını idrak edip tevbeye koşanlara! Ne mutlu, nefsine karşı sert ve acımasız, başkalarına karşı hak ehli başkalarına karşı müsamahalı ve affedici olanlara..!

Ya Rabb, bizleri içtenlikle tevbe etmeye muvaffak eyle… bizleri tevbesinde sabitkadem duranlardan eyle… bizleri istiğfara müstehak olanlardan eyle…

Derleyen

ERDAL ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno