Terör nedir, Ne değildir ?

Terör nedir, Ne değildir ?

Dünyanın hemen her yerinde, çağımızın acıtıcı realitelerinden biri olan terör, bütün ülkelerin üzerinde uzlaştığı biçimde tanımlanabilmiş değildir. Çeşitli ülkelerce hazırlanmış olan “terör grupları listeleri”nin farklı olmasının nedeni de budur.
Yakınımızdan örnek vermek gerekirse, “Özgür Suriye Ordusu” Beşşar Esed yönetimine göre terörist bir yapı, başka birçok ülkeye göre ise ülkenin baskı rejiminden kurtarılması için çalışan silahlı birliktir. Yine mesela DAİŞ veya İŞİD başta Irak hükümeti olmak üzere Türkiye, Rusya, ABD ve birçok Batı ülkesine göre terörist yapı, “Cihadî Selefiler”e göre ise İslamî hilafet devletidir. Yine mesela, PYD Türkiye’ye göre terörist bir grup, ABD’ye göre terörist bir grup değildir.
Nedir, terörle ilgili yapılan yaygın tanımlar?
Bu tanımlardan birisi şöyledir: Terör, “bir hedefe ulaşmak amacıyla sivillere veya resmi şahsiyetlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddete başvurma eylemidir”. Başka bir tanıma göre ise terör, “belirlenen amaca hizmet etmek üzere şiddet yoluyla toplumda korku meydana getirmeye dönük faaliyetlerdir”. Keza diğer bir tanım da şu şekildedir: “Terör, tayin edilen hedefe varabilmek için dehşet öğesini kullanmaya dayalı faaliyetlerdir.” Nihayet bir başka tanım da şudur: “Terör, temel amaca ulaşmaya katkı yapması düşüncesiyle bilinçli ya da rastgele kurbanlar seçerek bunları şiddetin aracı kılmak ve bu suretle toplumda korku oluşturmak için girişilen eylemlerdir.”
Bu tanımlar yeterince açık ve sınırları belli olmamakla birlikte, terörün “ana bileşenleri”ni işaretlemeye yetmektedir. Buna göre terörün en azından üç bileşeninden söz edebiliriz: a) belli bir hedefin olması ve eylemin bu hedefin gerçekleşmesine katkı yapacağının düşünülmesi, b) toplumu yıldırması ya da korkutması, c) şiddetin başka bir ifadeyle silahın söz konusu olması.
Bu bileşenlerden özellikle “şiddet” ve “korku oluşturma” bileşenlerinin altını çizmek gerekir. Nitekim Fransızca’ya Latince’den geçmiş olan terör kelimesinin sözlük anlamı “kokudan titreme” ya da “titremeye sebep olma”dır. Kelimenin Arapça’da kullanımı olan “irhâb” da korkutma, yıldırma anlamına gelmektedir.
Ülkemizde 3713 sayılı “Terörle Mücadele Kanunu”nun birinci maddesindeki tanım da bu bileşenleri ihtiva etmektedir: “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle…”
Bu bileşenlerden yola çıkarak, ülkemiz özelinde şunu söyleyebiliriz: “cebr ve şiddet”in söz konusu olmadığı faaliyetler terör kapsamına girmemektedir. Esasen çağdaş, demokratik devlete uygun olan da budur. Aksi halde demokrasinin önemli ilkelerinden biri olan “düşünce özgürlüğü” engellenmiş olur. Bu çerçevede Türkiye’de silah ve şiddete bulaşmayan her türlü dinî, sosyal ve kültürel faaliyetler ve bu faaliyetlere odaklanan sivil toplum kurumları özgürdür, terör kapsamı dışındadır ya da en azından böyle olmalıdır.
İslam dünyasına gelince DAİŞ, el-Kâide, eş-Şebab, Boko-Haram gibi silahlı gruplar kendilerini nasıl temellendirirlerse temellendirsinler, İslam’ın hem genel ilkeleri hem de özellikle “cihad” konusundaki hükümleri ile ciddi anlamda yüzleşmelidirler. Mesela cihadın ilk etapta akla gelen bazı hükümleri hatırlanabilir: a) Cihadın meşru bir otorite tarafından emredilmesi gerektiği, b) kelime-i tevhidi tasdik eden müslümana karşı cihadın haramlığı, c) cihadda kadın, yaşlı ve çocuklara dokunulamayacağı, d) talep ya da taarruz cihadının çok özel şartlarda farz olması, e) haram aylarda cihada başvurulamayacağı gibi.
Bu hemen akla gelen birkaç hükümden hareket edildiğinde bile “Cihadî Selefiler”in yaptıklarının İslam’dan onay alabilecek cihat faaliyeti olmayıp terör eylemi olduğu açıkça görülmektedir.
Söz konusu örgütlerin küresel emperyalizm, Batı dünyasının Müslümanlar üzerindeki oyunları, bazı İslam ülkelerindeki idarecilerin adaletten uzak tutum sergileyip zalimlerle işbirliği içinde bulunmaları gibi konularda duydukları rahatsızlıkların ve dile getirdikleri şikayetlerin haklı temeli olabilir; ancak İslam’da din adına gerçekleştirilecek her faaliyetin ilahî ve nebevî mesaj ve hükümlere uygun olması gerekir. Söz gelimi, bu örgütlerden Şebâb’ın daha geçtiğimiz günlerde Somali’nin güneyinde bir kentte, kalabalık bir caddedeki bir kafe ile lokantayı hedef alıp 15 kişinin ölümüne yol açtığı saldırının İslamî bir temelinden bahsedilebilir mi? Aynı şekilde Nijerya’da Boko-Haram’ın yine yakınlarda iki intihar bombacısı ile pazar yerinde onlarca kadın-çocuk ve masumun ölmesine neden olan eylemi İslam’ın hangi cihad hükmü ile ilişkilendirilebilir? Keza İslam dünyasının belası haline gelen DAİŞ veya İŞİD’in kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları kafir sayıp can ve kanlarına kast etmelerinin İslam’da yeri olabilir mi?
Sonuç olarak kim ya da kimler tarafından, ne adına ve hangi amaçla yapılmış olursa olsun meşru otoritenin emrine dayanmayan, İslam’ın genel hükümleri ve cihad ahkamı ile örtüşmeyen; cebr, şiddet ve silaha dayanan her çeşit eylem kelimenin tam anlamıyla terördür. Cebr ve şiddet içermeyen sosyal, dinî ve kültürel faaliyetler ise terör niteliği taşımayıp hem İslam’ın hem de evrensel hukukun altını çizdiği düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Unutmamak gerekir ki insanlara iki cihan saadetini kazandırmak üzere gönderilen, insan hayatını kutsal sayan, masum ve mazlumların daima yanında olan İslam terör ve şiddete en uzak dindir; her ne kadar maalesef din adına vahşet üreten bazı örgütlerin yaptıkları eylemler dolaysısıyla literatüre “İslamî terör” kavramı girmiş olsa da.

Dr. Ali İhsan ÇAY( aliihsan.cay@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.