Şüphe

Şüphe

“Ne güzel bir gün! Güneş insanın içini ısıtıyor.
Şu çiçeklerin güzelliğine bak. Şeftali, kayısı pembeye, kiraz, erik beyaza bürünmüş. Hele şu ayvanın çiçekleri başka güzel.”
-Huu Ayşe Hanım!
-Aa Sibel! Hoş geldin, görmedim kusura bakma.
-Ne var bu ağaçlarda bilmem her gün bunların başındasın, dalmışsın yine. Sanki çocuklarına bakıyorsun.
-Onlar benim için çok değerli. Geçen yıl kutlu doğum haftasında hocamız ‘’Efendimiz s.a.v. ‘’kıyametin kopacağını bilseniz elinizde ki fidanı dikin’’ buyuruyor dedi.Kursta ki arkadaşlarla meyve ağacı dikelim herkes meyvelerinden yesinler dedik.
-Valla çok iyi olmuş, ne güzel bir düşünce. Ortalık yeşillenmiş, önce böyle değildi burası.
-Bu ağaçların hepsini mi siz diktiniz, bilmiyordum.
-On yedi tane diktik ama birisi kurudu diğerleri, Allah’ın “Hayy” ismi şerifinin aynası oldu bütün hayat sahipleri gibi. Kerem sahibi Rabbimizin ikramı meyveleri oldu.
-Bu erik ağacını görüyor musun?
-Evet, bu bayağı büyümüş çok güzel.
-Geçen sene ağaçları diktiğimizde en önce bu erik ağacı tutmuştu. İlk o çiçek açmış, yapraklanmıştı. Çok güzeldi. Nazar oldu herhalde ki yazın sonuna doğru hastalandı. Gökyüzüne uzanmak isteyen narin dallarında çirkin yapışkan göz göz sakızlar oluştu. Sonra bu sakızlar siyahlaşıp sertleşerek dalları kapladı adeta. Yapraklar sararıp döküldü.
-Eee ama şimdi nasıl böyle oldu?
-İki ay önceydi yine ağaçlara bakıyordum bunun başında dertlenirken Nisa abla geldi.”Hayırdır ne söyleniyorsun kendi kendine?” dedi.
“Bu erik kurudu herhalde. Söküp atalımda diğerlerine bulaşmasın,” dediydim.
“Yok, kızım kurumamış bu ağaç, bak şöyle kazıyınca altı yeşil taze daha. Hasta olmuş sadece.” Şaşırdım.
“Tecrübe konuşuyor kızım burada. Bizim de meyve ağaçlarımız var, dur ben bir bakayım şuna” dedikten sonra Nisa abla ağacı enine boyuna inceledi.
Hastalığın başladığı noktayı teşhis etti.
“İşte hasta lığın başlangıcı burası, bu dalı kesmek gerek” dedi.
Ertesi gün makas getirip ağacın tam ortasındaki dalı bir cerrah itinasıyla dibinden kesti.
Bir hazine bulmuş gibi heyecanla seslendi.
“Koşun koşun bir şey göstereceğim. “Hemen yanına gittik.
“Tam da düşündüğüm gibi işte suçlu!” Dedi bir savcı edasıyla.
Yerde kıvrım kıvrım kaçmaya çalışan serçe parmağı büyüklüğünde yeşil sevimli bir tırtıl vardı.
Allah’ın hikmeti işte oraya ne zaman nasıl girdi bilinmez ama o küçücük şey hastalığın sebebiydi.
Ablamız ; “toprak en iyi ilaçtır” diyerek, kestiği yeri çamurla sıvayıp sargıyla da sardı bir güzel. O sakız gözenekler bir iki hafta içinde, insan vücudundaki yaranın kabuk bağladığı gibi tek tek kuruyup düştüler. Ağaç canlanmaya yeniden uzamaya başladı. Bir sabah baktık çiçekler açmış. Minicik eriklerini görüyor musun? Artık iyileşti Allah’ın izniyle.
-Allah Allah! Ağaçların da hasta olabileceği hiç aklıma gelmemişti.
-Eee işte böyle bazen ağaç, bazen hayvan, bazen insan… Ağacı kurt kemirir insanı dert…
-Ay ne güzel söyledin kız valla çok doğru insanın da içine dert düşmeye görsün kurtul kurtulabilirsen.
-Hele vesvese girerse…
-Vesvese ne ki?
-Şeytanın tesiriyle olmayan şeyleri varmış, olanı da yokmuş gibi kuruntu yapmak vesvese işte.
-Nasıl yani?
-Hani yıkadı elini ama temiz olduğuna kanat etmiyorsun veya evi silip süpürüyorsun ama temiz olmadı deyip bir daha başlıyorsun.
-Aaa hep yapıyoruz bunları! Daha kötüsü de ailede mesela bakışlardan mana çıkarıp sevmiyorsun, kızıyorsun, beğenmiyorsun falan filan gibi
-Şüphelenmek diyorsun yani.
-Evet, vesvese dediğimiz bu sinsi şüphe kurdu insana en zayıf olduğu noktadan girer. Hemen fark edip çıkarmazsan, bir kurt gibi büyür, insanı vehim dalgalarında boğar, türlü türlü hastalıklara sebep olur. Aynı erik ağacının halinin bozulması gibi insanında latifeleri, kabiliyetleri, sıhhati bozulmaya yüz tutar. Hani depresyon vs. var ya, hepsinin başı işte vesvese. Psikosomatik hastalıklar. Kalp krizi geçiriyor zannediyorsun acile götürüyorsun tetkikler yapılıyor doktor diyor ki ;”turp gibisin biraz sakin ol her şeyi kendine dert etme…”
-Vaay hiç böyle bilmiyordum, şimdi herkeste var nerdeyse. Peki, biz nasıl kurtulacağız bundan?
-“Güzel gören güzel düşünür” düsturuyla bakılmalı insanlara olaylara.
-Yapabilsek…
-Yapabilmek için boş işlerden uzaklaşmak faydalı işlerle uğraşmak lâzım.
-Diyelim bunları yaptım ama yinede bir şüphe düştü kalbime ne yapacağım o zaman?
-Çok bilmem ama kanaatimce yapılması gereken iki şey var;
Biri şüpheye düşmüş şahsı ilgilendiriyor.
Bir konuda şüpheye düştü ise o konunun erbabı bir kimse ile istişare ederek meseleyi çözmeli.
Bir kişi hakkında şüpheye düştü ise o şahıs ile üslubunca konuşup, meselenin hakikatini anlayarak şüpheden kurtulmalı.
-Cesaret edebilirsen konuşursun. Zaten konuşsan da anlayacak mı acaba?
-İkincisi de ben, sen, o, herkesin yapması gerekenler.
-Nasıl yani?
-Meselâ benim kendime göre zaaflarım vardır veya sınırlarım vardır. Senin de vardır.
-Evet, tabii ki herkesin vardır.
-Bak ne güzel söyledin herkeste vardır diye, işte onlara dikkat edip kimseyi zorlamamak, sinirlendirmemek veya şüpheli işler yapmamak veya sözler söylememek gibi. Bir de vesveseye düşmüş bir kardeş, eş, ebeveyn, evlat, iş arkadaşı kim varsa işte, fark ettiğinde yapman gereken var.
-O ne ki?
– Şüpheye düşen her zamankinden daha hassas ve kırılgan olur. Daha çok ilgi, şefkat ve yardıma ihtiyacı vardır. O’na kızmak, ondan uzaklaşmak, sırtını dönmek, gülüp geçmek veya bir takım imalar, şüphelerinin çoğalmasına ve daha büyük huzursuzluğa sebep olur. Bilakis kafasına veya gönlüne dert ettiği ne ise tarafsız, önyargısız dinleyerek, anlamaya çalışmak en iyisi.
-Şimdi kimseye bir şey diyemiyorsun en iyisi hiç düşmemek şüpheye herhalde, nasıl olacaksa artık?
-Bedenimizin hasta olmaması için nasıl tedbir alıyor mikroptan, zararlı şeylerden uzak duruyorsak; ruhumuzu, aklımızı şüpheden korumak içinde önden tedbir alacağız.
-Ne tür bir tedbir?
-Önce günahlardan uzak duracağız ki bizi maddi manevi yaralamasın. Sonra, ibadetlerle rahatlamak. Allah’a güvenmek. Kanaat etmek. En önemlisi her sıkıntıda Allah’a sığınmak O’ndan yardım istemek. İçimizi, dışımızı, acizliğimizi bilen Allah, vesveselerden korunmamız için kuvvetli iki kalkan vermiş bizlere; “Muavvizeteyn “diye adlandırılmış iki koruyucu sure…
İnsanın kendi nefsinden kaynaklanan vesveselere karşı “Nâs” suresini okumak, insanın dışında oluşan olaylar veya insanlar vesilesiyle gelmiş veya gelebilecek vesveseler var ki buna karşı da “Felak” suresi okumak en güzel iki tedbir. Rabbimizden yardım istemek, muhafaza olunmak adına bunları her gün sabah akşam okumayı ihmal etmemek gerek.
-Allah razı olsun. Ne güzel anlattın. Dur ben gidip bunları diğer komşulara da anlatayım. Allah hepimizi her türlü vesveseden muhafaza eylesin inşallah.

Gülnur Gemi( gulnur.gemi@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.