Su-i Zan

Su-i Zan

Bazı yanlışların eşiğinden batmadan dönebilmiş; Tehlikeli yaş dönemlerinde küçük dünyasını kirletmemeye çalışmıştı Hilâl.Yine her sabah olduğu gibi okul için hazırlanmış arkadaşlarının onu çağırmasını bekliyordu.Ne yazık ki beklediği olmamış arkadaşları o gün Hilâl’e seslenmeden geçip gitmişlerdi. Okula vardıklarında da onunla konuşmuyor,bir şey sorsa cevap verme tenezzülünde bulunmuyor,yüzüne bile bakmıyorlardı. Görünen o ki, ortada birşeyler dönüyor, ama nedense Hilal olanlara bir anlam veremiyordu.Ne olmuştu da ona karşı böyle hiçbir sebep göstermeden bir anda sessiz bir tavır içerisine girmişlerdi.

Hilâl,bilerek onlara bir şey yapmamış ve söylememişti. Acaba bilmeden yaptığı ya da söylediği bir şey mi vardı,hassas ve kırılgan olduğundan , henüz ne olduğunu bile anlamadığı bir hadise için , birşey yapmış olma ihtimali bile onu kahrediyor, kalbi tir tir titriyordu . Nasıl titremezdi,en sevdiği sıra arkadaşı bile onunla konuşmuyordu.Hiç böyle olmamıştı. Daha önce de birbirlerine küstükleri oluyordu ama böylesi ilk defa olmuştu.

Sıra arkadaşı Pınar’a bu tavırlarının sebebini sorsa da ” Sen daha iyi bilirsin” deyip yüzünü başka yere çeviriyordu Pınar . Olay ne ise, Hilal ‘ in yüzüne bakmayacak kadar çok ciddi olmalıydı.” Bilmiyorum” diyebildi ve gözleri doldu.

-Ne oldu bilmiyorum..
-Gerçekten bilmiyor musun ?
-Bilsem ısrarla sebebini sorar mıyım?

Sonunda arkadaşı dayanamamış ve anlatmaya karar vermişti vermesine de halâ Hilâl’in bilmemesini samimi bulmuyor imalı bir şekilde olanları anlatıyordu.Meğer:Diğer sınıftaki mahalle arkadaşları Semra’nın babasına bir mektup gelmiş,mektupta;Semra’nın okul çıkışı arkadaşlarıyla neler yaptığı bir bir anlatılmış ve ne yazık ki mektubu Hiçbirşeyden haberi olmayan Hilâl’in yazdığına kendilerince kanaat etmişler,onunla konuşmama kararı almışlar.

Hilâl böyle birşey yapmadığına dair yemin etmiş olsa da ona inanmamışlardı.Oysa ki Hilâl,Semra hakkında hiçbir zaman su-i zanda bulunmamış,aksine biri birşey söylese her zaman onu savunmuş, duyduklarına inanmamıştı.Ona arkadaşı olarak çok güveniyordu ,söylenenleri asla ona yakıştırmıyordu.

Şimdi,atılan fitne tohumunun üzerine yapışmasına mı üzülsün,en samimi arkadaşının bile ona inanmayışına mı? Küçücük dünyası bir anda altüst oluvermişti.Son zamanlarda sürekli aynı rüyayı görüyordu;Devasa bir yılan sürekli onu kovalıyor ve sırtından ısırmaya çalışıyordu.Manası bu olsa gerek diye düşünmeden edemedi.

Okul çıkışı hep birlikte bahçede toplanırlar eve birlikte giderlerdi.Bugün farklıydı.İspatlanmamış bir zann ile Hilâl’in cezası kesilmiş ve yine beklemeden eve gitmişler,onu yalnız bırakmışlardı.Gizli gizli gözyaşı döküp giderken,eve yaklaştığında bahçede babasını gördü.Bahçenin kenarındaki ağaçları buduyordu.Yanına gidip herşeyi anlatmak istiyor,cesaret edemiyordu ama tek başına da bu meseleyi çözemezdi.

Sonunda cesaretini toplayıp gözyaşlarıyla olanları babasına anlattı.Babası Hilâl’i teselli etmiş,Semra’nın babasıyla konuşacağını söyleyip onu rahatlatmıştı.Nihayet Semra’nın babasıyla konuşulmuş,ablası ve kendisi akşam yanlarında mektup olduğu halde gelmişlerdi.Yazılar karşılaştırıldı,Hilâl’in yazısı olmadığı anlaşılmış,küçük bir özrü haketmişti.Semra ise özür dilemek yerine:Senin yazın olmadığı anlaşıldı olay kapandı diyerek arkadaşının kırık gönlünü okşayıcı bir kelime bile söylememişti.

O güne kadar ailesini de arkadaşları için karşısına alan Hilâl’in yüreğinde tamiri zor bir yara açılmış,boşluğa düşmüştü.Hayatında kendi kendine oluşturduğu doğrular ve yanlışlar yavaş yavaş yerlerini değiştirmeye başlamış,bu yaşadığı hadise de;İleriki hayatını şekillendirmesi adına hatırlayacağı buruk bir hatıra olarak kalmıştı benliğinde.En acısı : Sonradan Semra hakkında duyduğu şeylerin ve babasına yazılanların gerçek olduğunu öğrenmesi olmuştur.Bu gerçeği bilmek,kalbinin kırık döküklüğünden daha ızdırap vericiydi..

Evet,insan öyle bir varlıktır ki küçücük bir şüphe, büyük bir yıkıma sebebiyet verip tevbe etmediği taktirde insanı ebediyyen ızdırap çekmeğe mahkum edebilir.

Efendimiz (sav) yaşantısı ve sözleriyle Kuran’ı yansıtmakta ve ashabıyla birlikte hayatımızın her karesine ışık tutmaktadır. Su-i zan ile alakalı ise şunları buyurmuştur:Su-i zandan sakınınız.Çünkü zan,sözlerin en yalanıdır.(Buhari)

Her işittiğini söylemek,kişiye günah olarak yeter.(Ebu Davud)
Mü’minler hakkındaki güzel zan,güzel ibadetten sayılır.(Ebu Davud)
Zanların en güzeliyle anılmanız ümidi ve duasıyla….

Ahsen Name( ahsen.name@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.