Günümüzde, siyaset ve din birbirine karıştırılmış durumda. Yıllar boyunca, din mensupları arasında diyaloğu savunanlar kafirlikle suçlandı. Bu durum, bazı grupların kendi partilerini, tarikatlarını ve cemaatlerini etraflarında tutmalarını sağladı. Ancak bu bir propağandadan ibaret olduğunu artık herkes biliyir. Son günlerde Ana muhalefetin iktidarla görüṣmesini sanki ülkeye ihanetmiṣ gibi eleṣtirenlere sesleniyorum: Hangi dünyada yaşıyorsunuz? İktidar ve muhalefet görüşmesi kadar normal bir durumdan baṣka ne olabilir?
Her geliṣmiş demokrasilerde, muhalefetin Cumhurbaşkanı ile görüşmesi çok normal ve rutin bir durumdur bizde yok olması doğru olandır. Çünkü muhalefet de milletin emanetini taşımakta ve ülke menfaatlerinin 85 milyona eşit dağıtılması için bu görüşmeler yapması çok elzemdir ve zorunludur. Demokratik partileri dışlamak ve onları görmezden gelmek anormal bir durumdur. Her siyasi parti, ülkenin geleceği adına muhalefet yapabilmeli ve gerektiğinde iktidarı destekleyip kilit rol oynayabilmelidir. Bazı yasaları desteklemeli, gerektiğinde milletin aleyhine olan bazı yasaları da engellemelidir. Aksi halde, ülkeyi belirli güç odaklarına teslim edersiniz. Bu da, o güç odaklarının Anayasa Mahkemesi’ni kapatmasına ve kraldan daha kralcı bir siyaset anlayışıyla siyaset yapmalarını görüyoruz, siz kutuplaṣmayı pompalarsanız bunlarla mücadele bile edemeyeceğiniz bir duruma yol açarsını ve zaten ṣu anda öykr bir durum söz konusu. canlar bu hamaset siyaseti yapanlar, hoşlarına gitmeyen partileri yasaklama taleplerinde bulunabilirler. Gün gelir, seçim yapmayada itiraz ederler. Veya meclisi formalite vekillerle doldururlar ki, dış dünyanın tepkilerini bastırsınlar. Yoksa ülkeyi kendi çiftlikleri, vatandaşları da çalışan işçileri olarak görmeye başlarlar.
Yüz yıldır, hiçbir Müslüman ülke demokrasiyi içselleştiremedi; partileri, tarikat ve cemaatlerden ayıramadı. Hiçbir partiyi savunmuyorum, sadece hakikati dillendiriyorum. Kimse kusura bakmasın, Allah adaletsizlik yapmayın diyor. Seversiniz, sevmezsiniz ama doğruları söylemek zorundayız. Bugün dünyanın sahibi bizleriz. Her bir ferdin duyarlı davranmasıyla, yarınlar için güzel bir dünya bırakabiliriz. Dünyaya geliṣ sebebimiz bizden sonrasına daha temiz daha zengin daha adaletli bir dünya bıakmaktır. yoksa hayvanlar gibi insanları beslemek icin gelmedik
Ben, her partinin Cumhurbaşkanı makamında kim oturursa otursun, görüşmesi ve fikirlerini aktarması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi partileri dinselleştirmeyelim; İslam ve demokrasinin ne kadar güzel birlikte yaşayabileceğini dünyaya gösterelim. Zaten birlikte yaşıyoruz. Türkiye’de 72 millet var ve birlikte yaşıyorlar. Tek sorun, devlet yönetimine bu 72 milleti ortak etmemek. En üstte oturanlar bunu sürekli pompalıyor; bir avuç insan, seksen beş milyonun hakkını yiyor, hukukunu elinde bulunduruyor, geleceklerini karartıyor. Eğer demokrasiye gerçek manada geçildiğinde ve bunda tüm halk ittifakla birlik sağladığında, mezradaki bireyle Çankaya’da, saraylarda oturan elitler devlet bütçesi olan sosyal sistemden aynı oranda yararlandığında, inanın bizim ülkemiz her alanda çok zengindir. Dünya devletleri sıralamasının en üstüne çıkması sadece 10 yıl alır. Bu görevi takip etmek, iktidarları ve muhalefetleri değiştirmek, her vatandaşın asli, vazgeçilmez ve ihmal edilmez görevidir.
Ve selam, kalın sağlıcakla.
6.6.2024
Helsinki
M. Abdurrahman Koyuncu