DOLAR

38,4292$% 0.2

EURO

43,8350% -0.02

STERLİN

51,3195£% -0.01

GRAM ALTIN

4.099,20%-0,71

ONS

3.318,98%-0,90

BİST100

9.432,55%-0,61

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Şirk Kavramı ve Çeşitleri

Şirk Kavramı ve Çeşitleri
0

BEĞENDİM

Şirk, İslam inancına göre Allah’a ortak koşmak anlamına gelir ve bu, genel olarak iki ana kategoriye ayrılır: Uluhiyette Şirk ve Rububiyette Şirk. Bu iki tür şirk, insanın Allah’a olan inancını zedeleyen ve tevhid inancını bozan davranışlar olarak kabul edilir.


1. Uluhiyette Şirk

Uluhiyette şirk, Allah’ın ilahlığına başka varlıkları ortak koşmaktır. Bu, açık bir şirk türüdür ve genellikle birden fazla ilahın varlığına inanmakla ilişkilendirilir. Örneğin, Mecusilerin hayır ve şer için iki ayrı ilah tasavvur etmeleri bu tür şirke örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerde peygamberlerin veya meleklerin ilahlaştırılması da uluhiyette şirk kapsamında değerlendirilir.

Örnekler:

  • Üç ilah inancı (Teslis) Hristiyanlıkta görülen bir şirk türüdür.
  • Putlara tapmak, açık şirkin en belirgin örneklerindendir.

2. Rububiyette Şirk

Rububiyette şirk, Allah’ın yaratıcılığına ve evren üzerindeki tasarrufuna başka varlıkları ortak koşmaktır. Bu tür şirk, Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte, O’nun yaratma ve yönetme gücünü başka sebeplere veya varlıklara isnat etmekle ortaya çıkar. Örneğin, “Allah vardır, ancak elmanın yaratılmasını elma ağacına bırakmıştır” gibi bir düşünce, rububiyette şirke örnek olarak gösterilebilir. Bu konuda Risale-i Nur’da, “Rububiyet dairesinde şirk, sebepleri hakiki müessir zannetmektir.” denilerek, sebeplere aşırı bağlanmanın tehlikesine dikkat çekilmiştir (Sözler, 24. Söz).

Örnekler:

  • Mekke müşrikleri, Allah’ı kabul etmekle birlikte putları O’na aracı olarak görüyorlardı.
  • Sebeplere aşırı derecede önem vermek ve onları yaratıcı gibi görmek de bu tür şirke girer.

Şirk-i Hafi (Gizli Şirk)

Şirk-i hafi, Allah’a gizli bir şekilde ortak koşmak anlamına gelir. Bu tür şirk, insanın amellerine riya (gösteriş) karıştırması, başkalarının beğenisini Allah’ın rızasının önüne geçirmesi veya nefsin arzularını ilahlaştırması gibi durumlarda ortaya çıkar.

1. Riya ve Gösteriş

Riya, ibadet veya hayır işlerini sadece Allah’ın rızasını kazanmak için değil, başkalarının beğenisini kazanmak amacıyla yapmaktır. Örneğin, sadaka verirken “Ne kadar cömert bir insan desinler” diye düşünmek, bu sadakayı riya ve gösterişe dönüştürür. Bu durum, şirk-i hafi olarak kabul edilir. Risale-i Nur’da, “Riya, ameli ibadet olmaktan çıkarır, gösterişe dönüştürür.” denilerek, riyanın amelleri nasıl boşa çıkardığı vurgulanmıştır (Lem’alar, 21. Lem’a). Riya hakkında peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ، قَالُوا: وَمَا الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: الرِّيَاءُ.”
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey, küçük şirktir.” Sahabeler, “Ey Allah’ın Resulü, küçük şirk nedir?” diye sordular. Resulullah (s.a.v.), “Riyadır.” dedi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/428)

2. Sebeplere Aşırı Bağlanmak

Allah’ın yarattığı sebeplere aşırı derecede bağlanmak ve onları yaratıcı gibi görmek de şirk-i hafiye girer. Örneğin, “Falan doktor olmasaydı babam ölürdü” demek, şifayı verenin Allah olduğunu unutup doktoru ilahlaştırmak anlamına gelir. Risale-i Nur’da, “Sebepleri perde yapıp, Müsebbibü’l-Esbab’ı (sebepleri yaratanı) unutmak, şirke kapı açar.” denilerek bu konuya dikkat çekilmiştir (Sözler, 24. Söz).

Örnekler:

  • “Bu işi falan kişi sayesinde başardım” demek.
  • “Bu malı kendi gücümle kazandım” diyerek Allah’ın verdiği nimetleri unutmak. Bu konuda manidar bir kıssadır Kur’an-ı Kerim’de, Karun kıssası, insanın servetine ve gücüne güvenerek Allah’ın nimetlerini unutmasının tehlikelerini anlatan önemli bir örnektir. Karun, kendisine verilen serveti kendi bilgi ve gücüyle kazandığını iddia ederek şirk ve kibre düşmüştür. Bu durum, onun helakine sebep olmuştur.
    İlgili Ayet:
    قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ عِندِي ۚ أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِ مِنَ القُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا ۚ وَلَا يُسْأَلُ عَن ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ
    “Karun, ‘Bu serveti bana ancak sahip olduğum bilgi sayesinde verildi.’ dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü ve daha çok servet biriktirmiş kimseleri helak ettiğini bilmiyor muydu? Suçlulara günahları konusunda soru sorulmaz (onların cezası bellidir).”
    (Kasas, 28:78)
    Bu ayet, Karun’un kibirli tavrını ve servetini kendi gücüyle kazandığını iddia ederek Allah’ın nimetlerini unutmasını eleştirir. Karun, servetini kendi bilgisi ve becerisiyle elde ettiğini söyleyerek, asıl nimetin sahibi olan Allah’ı görmezden gelmiştir. Bu davranış, onun helakine sebep olmuştur.
    Risale-i Nur’da bu konuya şöyle dikkat çekilir:
    “İnsan, kendisine verilen nimetleri kendi malı ve kendi kazancı zannetmemelidir. Çünkü her nimetin hakiki sahibi Allah’tır. İnsan, sadece bir vesiledir.” (Sözler, 24. Söz)

    Karun’un Akıbeti
    Karun’un kibirli tavrı ve servetine olan güveni, onun helakine yol açmıştır. Kur’an-ı Kerim’de, Karun’un servetiyle birlikte yerin dibine batırıldığı anlatılır. Bu kıssa, insanlara servet ve güçle övünmenin, Allah’ın nimetlerini unutmanın ne kadar tehlikeli olduğunu gösterir. Bu durum ayette şöyle anlatılır:
    فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنتَصِرِينَ
    “Bunun üzerine biz de onu ve sarayını yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek bir topluluğu da olmadı. O, kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.”(Kasas, 28:81)

    Karun kıssası, insanın servetine ve gücüne güvenerek Allah’ın nimetlerini unutmasının ne kadar büyük bir hata olduğunu gösterir. “Bu malı kendi gücümle kazandım” demek, şirk-i hafiye kapı aralar ve insanı manevi bir çöküşe sürükler. Bu nedenle, her nimetin asıl sahibinin Allah olduğunu unutmamak ve O’na şükretmek, imanın korunması açısından büyük önem taşır. Risale-i Nur’da, “Her nimetin şükrü, onun kıymetini bilmek ve Allah’a minnettar olmaktır.” denilerek bu hakikat vurgulanmıştır (Lem’alar, 21. Lem’a).

Şirk-i Hafinin Diğer Türleri

Şirk-i hafi, sadece riya ile sınırlı değildir. İnsanın nefsine aşırı güvenmesi, kibir ve gurura kapılması da bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, Allah’ın verdiği güç ve imkanları başkalarını ezmek için kullanmak, gizli şirke örnek olarak gösterilebilir. Risale-i Nur’da, “Kibir ve gurur, insanı Allah’tan uzaklaştırır ve şirke sürükler.” denilerek bu tehlikeye işaret edilmiştir (Lem’alar, 6. Lem’a).
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “مَنْ تَعَظَّمَ فِي نَفْسِهِ أَوِ اخْتَالَ فِي مِشْيَتِهِ لَقِيَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ.”
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim kibirlenir veya yürüyüşünde böbürlenirse, Allah onu gazabıyla karşılar.”(Taberani, Mu’cemu’l-Kebir, 20/216)


İslam’da Tevhid İnancı

İslam, tevhid dinidir ve bu evrenin tek bir Sahibi olduğunu öğretir. Her nimet ve hayır, Allah’ın elindedir. İnsanlar ve sebepler, sadece birer vesiledir. İslam, insanlara nimetlerin asıl kaynağının Allah olduğunu unutmamalarını ve sebeplere aşırı bağlanmamalarını öğütler. Risale-i Nur’da, “Her nimetin hakiki sahibi Allah’tır. Sebepler ise, O’nun ihsan ettiği nimetleri bize ulaştıran birer vasıtadır.” denilerek tevhid inancının önemi vurgulanmıştır (Sözler, 24. Söz).

Örnekler:

  • Işık için güneşe, tahıl için tarlaya, servet için zengine aşırı minnet duymak doğru değildir.
  • Şifa verenin doktor değil, Allah olduğunu bilmek gerekir.

Riya ve Şirk-i Hafinin Tehlikeleri

Riya ve gösteriş, insanın amellerini boşa çıkarır ve Allah’ın rızasını kaybetmesine neden olur. Bu tür davranışlar, insanı manevi bir felakete sürükleyebilir. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Her günah içinde küfre giden bir yol vardır.” Bu nedenle, riya ve şirk-i hafiden uzak durmak, imanı korumak açısından büyük önem taşır. Risale-i Nur’da, “Riya, ameli ibadet olmaktan çıkarır ve insanı manen çökertir.” denilerek bu konunun ehemmiyeti vurgulanmıştır (Lem’alar, 21. Lem’a).


Şirk, insanın Allah’a olan inancını zedeleyen ve tevhid inancını bozan bir davranıştır. Açık şirk (uluhiyette ve rububiyette şirk) kadar gizli şirk (şirk-i hafi) de tehlikelidir. Riya, gösteriş, sebeplere aşırı bağlanmak ve nefsi ilahlaştırmak, insanı manevi bir çöküşe sürükleyebilir. Bu nedenle, her türlü şirkten uzak durmak ve amelleri sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapmak, imanın korunması açısından hayati öneme sahiptir. Risale-i Nur’da, “Tevhid, imanın temelidir ve şirkten uzak durmak, imanı korumanın en önemli şartıdır.” denilerek bu hakikat tekrar vurgulanmıştır (Sözler, 23. Söz).

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.