38,4292$% 0.2
43,8350€% -0.02
51,3195£% -0.01
4.099,20%-0,71
3.318,98%-0,90
9.432,55%-0,61
Şirk, İslam inancına göre Allah’a ortak koşmak anlamına gelir ve bu, genel olarak iki ana kategoriye ayrılır: Uluhiyette Şirk ve Rububiyette Şirk. Bu iki tür şirk, insanın Allah’a olan inancını zedeleyen ve tevhid inancını bozan davranışlar olarak kabul edilir.
Uluhiyette şirk, Allah’ın ilahlığına başka varlıkları ortak koşmaktır. Bu, açık bir şirk türüdür ve genellikle birden fazla ilahın varlığına inanmakla ilişkilendirilir. Örneğin, Mecusilerin hayır ve şer için iki ayrı ilah tasavvur etmeleri bu tür şirke örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerde peygamberlerin veya meleklerin ilahlaştırılması da uluhiyette şirk kapsamında değerlendirilir.
Örnekler:
Rububiyette şirk, Allah’ın yaratıcılığına ve evren üzerindeki tasarrufuna başka varlıkları ortak koşmaktır. Bu tür şirk, Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte, O’nun yaratma ve yönetme gücünü başka sebeplere veya varlıklara isnat etmekle ortaya çıkar. Örneğin, “Allah vardır, ancak elmanın yaratılmasını elma ağacına bırakmıştır” gibi bir düşünce, rububiyette şirke örnek olarak gösterilebilir. Bu konuda Risale-i Nur’da, “Rububiyet dairesinde şirk, sebepleri hakiki müessir zannetmektir.” denilerek, sebeplere aşırı bağlanmanın tehlikesine dikkat çekilmiştir (Sözler, 24. Söz).
Örnekler:
Şirk-i hafi, Allah’a gizli bir şekilde ortak koşmak anlamına gelir. Bu tür şirk, insanın amellerine riya (gösteriş) karıştırması, başkalarının beğenisini Allah’ın rızasının önüne geçirmesi veya nefsin arzularını ilahlaştırması gibi durumlarda ortaya çıkar.
Riya, ibadet veya hayır işlerini sadece Allah’ın rızasını kazanmak için değil, başkalarının beğenisini kazanmak amacıyla yapmaktır. Örneğin, sadaka verirken “Ne kadar cömert bir insan desinler” diye düşünmek, bu sadakayı riya ve gösterişe dönüştürür. Bu durum, şirk-i hafi olarak kabul edilir. Risale-i Nur’da, “Riya, ameli ibadet olmaktan çıkarır, gösterişe dönüştürür.” denilerek, riyanın amelleri nasıl boşa çıkardığı vurgulanmıştır (Lem’alar, 21. Lem’a). Riya hakkında peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ، قَالُوا: وَمَا الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: الرِّيَاءُ.”
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey, küçük şirktir.” Sahabeler, “Ey Allah’ın Resulü, küçük şirk nedir?” diye sordular. Resulullah (s.a.v.), “Riyadır.” dedi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/428)
Allah’ın yarattığı sebeplere aşırı derecede bağlanmak ve onları yaratıcı gibi görmek de şirk-i hafiye girer. Örneğin, “Falan doktor olmasaydı babam ölürdü” demek, şifayı verenin Allah olduğunu unutup doktoru ilahlaştırmak anlamına gelir. Risale-i Nur’da, “Sebepleri perde yapıp, Müsebbibü’l-Esbab’ı (sebepleri yaratanı) unutmak, şirke kapı açar.” denilerek bu konuya dikkat çekilmiştir (Sözler, 24. Söz).
Örnekler:
قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ عِندِي ۚ أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِ مِنَ القُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا ۚ وَلَا يُسْأَلُ عَن ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ
فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنتَصِرِينَ
Şirk-i hafi, sadece riya ile sınırlı değildir. İnsanın nefsine aşırı güvenmesi, kibir ve gurura kapılması da bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, Allah’ın verdiği güç ve imkanları başkalarını ezmek için kullanmak, gizli şirke örnek olarak gösterilebilir. Risale-i Nur’da, “Kibir ve gurur, insanı Allah’tan uzaklaştırır ve şirke sürükler.” denilerek bu tehlikeye işaret edilmiştir (Lem’alar, 6. Lem’a).
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “مَنْ تَعَظَّمَ فِي نَفْسِهِ أَوِ اخْتَالَ فِي مِشْيَتِهِ لَقِيَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ.”
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim kibirlenir veya yürüyüşünde böbürlenirse, Allah onu gazabıyla karşılar.”(Taberani, Mu’cemu’l-Kebir, 20/216)
İslam, tevhid dinidir ve bu evrenin tek bir Sahibi olduğunu öğretir. Her nimet ve hayır, Allah’ın elindedir. İnsanlar ve sebepler, sadece birer vesiledir. İslam, insanlara nimetlerin asıl kaynağının Allah olduğunu unutmamalarını ve sebeplere aşırı bağlanmamalarını öğütler. Risale-i Nur’da, “Her nimetin hakiki sahibi Allah’tır. Sebepler ise, O’nun ihsan ettiği nimetleri bize ulaştıran birer vasıtadır.” denilerek tevhid inancının önemi vurgulanmıştır (Sözler, 24. Söz).
Örnekler:
Riya ve gösteriş, insanın amellerini boşa çıkarır ve Allah’ın rızasını kaybetmesine neden olur. Bu tür davranışlar, insanı manevi bir felakete sürükleyebilir. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Her günah içinde küfre giden bir yol vardır.” Bu nedenle, riya ve şirk-i hafiden uzak durmak, imanı korumak açısından büyük önem taşır. Risale-i Nur’da, “Riya, ameli ibadet olmaktan çıkarır ve insanı manen çökertir.” denilerek bu konunun ehemmiyeti vurgulanmıştır (Lem’alar, 21. Lem’a).
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.