Ya Resülullah! Seni çok özledik. Sen bizleri terk edeli çok şeyler değişti ama bir türlü taşlaşan kalbimiz yumuşamadı. Senin hayalin ile yaşıyor, seni görme ümidiyle uyuyoruz. Ama nafile, seni ne görebiliyor ne de sıcaklığını his edebiliyoruz. Kırgınsın biliyoruz, ama taşlaşan kalbimiz bir türlü yumuşamıyor ve doğru yolda sabit kalamıyoruz. Ebu Cehiller öldü ama yerine torunlarını bıraktı. Bizde takat yok ki onları alt edelim. Ne Ömerlerimiz ne de Ebu Bekirlerimiz var. Sana muhtacız Efendim, sen olmayınca bizler hiçiz elimizden bir şey gelmiyor. Ne olur bizleri bırakma yine gel.
Ya Habib Allah! Sen ki elinde bulunan bir hurmayı bile paylaşmadan yemezdin. Borçlu birini görünce onun borcunu ödemeden de rahat etmezdin. Hele savaşta esir düşmüş insanlara bile en iyi muameleyi sen yapardın. Ama yok efendim yok, kalmadı onlar. Dünya malı artık en büyük değer oldu. Kardeşler bile düşmanca davranıyor. Dünya hırsı arttı. Hatta o varsa başka bir şeye gerek yok deniliyor. İman zayıfladı,kuran okunmaz oldu, sünnet yaşanmıyor zaten. Biçareyiz Efendim, derdimiz çok dermanımız sensin. Yine gel sana her zamankinden daha çok muhtacız. Ümmetin darma dağın oldu her biri bir tarafta oyalanıyor. Ne mazluma el uzatıyorlar, ne de yetimi kolluyorlar. Artık, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorlar. Kardeşin, kardeşe yardım etmesi unutuldu. Her şeyin önceliğini rahatlık ve makam aldı efendim. Yalan, iftira ve zulüm mubah sayıldı. Ama cennet ve cehennem halen yerinde duruyor. Ama bizler ebedi bir ahiretin varlığından haberlerimiz yokmuş gibi yaşıyoruz. O yüzden seni çok özledik efendim ne olur kendini bize bir kez daha hatırlat.
Ya Nebi Allah! Sen ki kız çocuklarını diri diri toprağa gömülmesini Allah’ın emriyle yasakladın ve yine sen ki cenneti annelerin ayaklarının altına serdin. Ama şimdi ne kızlarımız hak eden değerleri görüyor ne de annelerimiz. Bu devirde huzurlu! denen evler türedi, anneler ve babalar artık oralara yerleştiriliyorlar. Üstelik senin ‘annesi- babası yanında yaşlanınca onların bakım ve görümünü yapmayıp cenneti kazanamayanların burnu yerde sürtsün.’ Hadisi şeriflerini bilerek onları aşağılıyorlar. Ah! Efendim, gel ki ümmetin şefkat görsün. Gel ki uyuyan vicdanlarımız tekrar uyansın. Sen yoksun bizler hem öksüz hem yetimiz. Günler gelip geçiyor ama bizler bu derin uykudan uyanamıyoruz. Sensiz birer ölüyüz Efendim, her gün yeni bir gün geliyor ve bizler halen uyuyoruz. Üç aylar gelip geçiyor ama bizler uyanamıyoruz ramazan gelip geçiyor ama idrak edemiyoruz. Gel efendim gel bu ölü ruhlara can gelsin. Sen gel ki ümmetin dirilsin. Ömür bitti ama biz halen dirilemedik efendim.sana verdiğimiz sözleri de tutamadık. Her gün yeni bir günah ve her gün yeni bir kul hakkı…
Ey Efendim! Mekke sokaklarında nerede bir çocuk görsen tebessüm edip başını okşardın ya. İşte şimdi başımızı okşaman için nelerimizi vermezdik ki. Başımızın okşanmasına o kadar çok ihtiyacımız var efendim. Gel, saçlarımızı okşa ki mis kokunu duyalım. Çünkü hiç bir gül senin kokunu veremiyor ve hiç kimse senin şefkatine ulaşamıyor. Saçlarımızı okşayan ellerine kurban olayım. Ne olur bizleri tek başımıza bırakma.Ellerini başımızdan çekme, çekme ki yalnız kalmayalım. Çünkü bu kapkaranlık dünyada sen olmadan yolumuzu bulamıyoruz. Nurunu esirgeme bizden. Bak bir gün daha geldi ve geçiyor ama sensiz kapkara ve soğuk. Ne olur bizleri karanlıkta bırakma. Bir kez olsun gel ve yine bizleri sımsıkı sar. Yüreklerimiz yanıyor, içimiz kavruluyor. Yangınımız her gün daha da artıyor efendim. Ama o ateşi söndürecek hiç bir şey bulamıyoruz. Yüreklerimize senin aşkını düşür ki senin ateşinle yanalım. Seni görmeyi bize nasip et ki kendimizden geçelim. Ama sen yoksun efendim, kapkara olan ruhlarımıza gelmiyorsun, seninle temizlenemiyoruz. Haklısın Efendim çünkü seni hak etmiyoruz. Çünkü sana layık olamıyoruz. Ama senden başka kapımızda olmadığını biliyorsun yolumuz yanlış olsa da, seni hatırlamamış olsak da, ne olur bizleri bırakma tut elimizden ve sıkıca sar Efendim…