ŞEYTAN MI, HAKİKAT Mİ?

Kişinin şeytanla dostluk bağının güçlenmesi gözlerini göremez, kulaklarını duyamaz, doğruları konuşamaz, güzelliklere yol alamaz, ilahi yönde düşünemez, İslami noktada gelişemez ve kısaca hakikatleri idrak edemez hale getirir.

Şeytanla irtibatımız geliştikçe dünyalıklardan başımızı kaldıramıyoruz; gecelerimiz, gündüzlerimiz, uyanıklıklarımız, uykularımız, hayallerimiz, duygularımız, beklentilerimiz, beklediklerimiz kısaca her anımız dünyalık meşgalelerle dolu… Dünya sevgisini aşılamak şeytanın en kolay başardığı faaliyetidir. Çünkü insanın en çok zaafının olduğu nokta dünyadır.

Şeytanın şer dairesi içerisine adımımızı attığımız andan itibaren alacakaranlığın bulanıklığına dönüşüverir aydınlıklarımız, sis bulutlarının içinde yol alma zorluklarını yaşatır sinsice ve uyuşturucu etkisiyle dokunur hayatımıza. Onun hayatımıza her dokunuşunda karşısına dikilmiyor, itiraz etmiyor ve karşı savunma mekanizması geliştirmiyorsak zamanla bağışıklık sistemimiz zayıflıyor ve kolayca şeytana teslim oluyoruz. Bu teslimiyetten sonra ne isterse kolayca bize yaptırıyor. Sürekli bir fısıldama halinde şeytan, sürekli bir vesvese, sürekli bir saptırıcılık peşinde…

‘’Şeytan seni çağırıyor ve sen her seferinde o çağrıya gönüllü uyuyorsun’’

Şeytana karşı ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini anlamamızın yanında ondan uzaklaştığımızda nelere odaklanmalıyız, nelere çalışmalıyız, nelerden beslenmeliyiz, nasıl gelişmeliyiz gibi soruların cevabını iyi bilmemiz gerekir.

Çünkü;

Çok zahmetlidir cennet yokuşlarını tırmanmak… Uzun mesafeli bir maratondur. Gevşemeye, boşlamaya gelmez. Bir anda ayağın kayıverir. Çok zorlu bir yolculuktur cennet diyarları seferi. Öyle kolayca, vurdumduymaz bir şekilde ulaşılamaz. Esrarengiz şeylerle karşılaşırız ebediyet yolculuğunda. Kimi zaman önde gidenlerden oluruz, kimi zamansa şeytana uyup yolda kalanlardan. Bizim yapmamız gerekense nelerle karşılaşırsak karşılaşalım yılmadan, yorulmadan, şaşırmadan, sabırsızlıklara başvurmadan bu yolculuğu sağ salim tamamlamanın mücadelesini vermeliyiz.

HER İNSAN KENDİ İRADESİ İLE KADERİNİN ÇOCUĞUDUR

İnsanoğlu yani bizler çok acayip varlıklarız. Cennetin uçsuz bucaksız güzellikleri dururken, bizler bu dünyanın geçici kazanımlarını tercih ediyoruz; kabir kapısından içeri sokamayacaklarımızı… Cennetin doyumsuz manzaraları dururken bu dünyanın yok olacaklarının peşinden sürükleniyoruz. Ucuz ve adi olanın müşterisi oluyoruz.

Oysa birazcık aklımızı çalıştırsak, kendimize gelip idrak kabiliyetimizi geliştirsek tüm çıplaklığıyla ortada her şey… Yüce Rabbimiz bizlere Peygamber göndermiş, Kur’an göndermiş ve bize sadece buna göre yaşayın diyor.

Peygamberimizin size iki miras bıraktım bunlar Kur’an ve sünnettir, bu ikisine uyarsanız kurtulursunuz buyurduğuna göre işimiz aslında hayli kolay. Kur’an ve sünnet ölçülerinde yaşarsak Rabbimizin bize vadettiği sonsuz güzellikler yurdu olan cennetle müşerref oluruz.

Hayallerini neden sadece bu kısacık dünya ile sınırlandırıyorsun!

Sonsuz ve sınırsız bir ahiret seni bekliyor…