Bedir Haber

Sevdiğin kimseyi ölçülü sev.. Buğzettiğin kimseye de ölçülü buğzet

Sevdiğin kimseyi ölçülü sev.. Buğzettiğin kimseye de ölçülü buğzet
Sema ERDEM( sema.erdem@bedirhaber.com )
768 views
22 Haziran 2015 - 8:01

Sevilecek ne çok şey varmış bu dünyada meğer. Bel bağlanılacak, sorgusuz sualsiz peşinden gidilecek ne çok paha biçilmez “şey” varmış yerüstünde. Uğruna can feda edilecek, kefen giyilecek, eşten dosttan geçilecek, kendi canından evla bilinecek ne çok “şey” varmış. Methiyeler dizilecek, şiirler şarkılar yazılacak, efsaneler düzülecek ne çok “şey” varmış. Ölçüsüzce sevilecek ve onu sevmeyene ölçüsüzce buğz edilecek ne çok “şey” varmış. Sevdiğin kimseyi ölçülü sev; olur ki bir gün o, senin buğzettiğin/sevmediğin kimse oluverir. Buna mukabil, buğzettiğin kimseye de ölçülü buğzet; olur ki bir gün o, senin sevdiğin kimse oluverir. **(Tirmizi, Birr, 59)**

Siz kalbine dünyanın kiri, nefsin aldatıcılığı, bencilliğin mikropları bulaşmamış olanlar, zannettiniz ki o “şey” ilahi aşk, Peygamber’e (s.a.v.) bağlılık, cennet iştiyakı, kardeşlik bağları, ümmet olma sevdası vs. Şüphesiz büyük bir yanılgı içindesiniz. İşin aslı o değil. Maalesef asıl sevmemiz gerekenlerden fersah fersah uzaklaşıyoruz. Allah’ a takva ile huşu ile bağlılıktan, Efendimize (s.a.v.) muhabbetten, Allah dostlarına yakınlık duymaktan, herkesi Allah için, Allah ile beraber ya da hiç olmazsa Allah’tan ötürü sevmekten yoksun kaldık. Kendimiz için, menfaatimiz için, takdir yahut taltif görmek için, sevilmek için sevdiklerimizle çevrili kalbimiz.

Bizi sevdiğini söyleyenlerin durumu da bizden farklı değil. İdeolojik, ilmi veya siyasi herhangi bir saik, bir bakıyorsunuz girivermiş en yakınlarınızla aranıza. Allah imanda ayrılık vermesin. Vermemiş de şükürler olsun ama dün birbirini Allah için, Allah ile, Allah hatırına çok sevdiğini söyleyenler, bugün birbirini tekfir ediyor neredeyse. Ne meraklıymışız dışlamaya, ötekileştirmeye, ötekileşmeye. Nasıl sevememişiz birbirimizi, nasıl kabullenememişiz farklılıkları, nasıl meraklıymışız her duyduğumuza inanmaya. “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”**(Hucurat 49/6)**

Acı olan, bize ‘sevmeyeceklerimiz’i öğretenler belki kasten, belki de hata olduğunu bilmeyerek **“Allah için nefret etmeyi”** öğretiyor; Allah Müslüman’ı sevmememizden hoşlanacakmış gibi. Herkese kolayca inandığımız için, söyleyeni sevmeyi de bahsi geçenleri sevmemeyi de iman meselesi sanıyoruz. Hatırlatmakta fayda var. İmanın şartları altı tanedir ve içinde Allah’a secde eden kimseyi tekfir etmek yoktur. Bu manada bir yoruma da açık değildir iman konusu. **”Allah’ın varlığına ve birliğine iman, meleklere, kitaplara, peygamberlere, Ahiret gününe, hayrın ve şerrin yaratıcısının Allah olduğuna (kadere) iman”**. Bu maddelerden herhangi birini, bir şekilde, **“bizim gibi düşünmeyen, mü’min değildir”** e yorabilene, mantıklı bir açıklama getirebilene ödül verelim, dediğine gelelim.

Yok değilse imanın şartlarına geri dönelim. Ey kalpleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl! **(Tirmizi, Kader, 7) .**Kendimizden mesulüz. Kimsenin imanını ya da İslamını tartmak, değerlendirmek, bir kefeye koymak, yok saymak ya da kabul etmek hiçbirimizin vazifesi değil. Kimseyi iman dairesinin dışına iteklediğimiz için Rabbimizden takdir görmeyiz. Hepimiz hesabımızı Allah’a vereceğiz. Kabullenmek, sevmek, anlamaya çalışmak, konuşmak, kırmadan pes etmek bu kadar kolayken; dışlamak, nefret etmek, hakir görmek, saldırmak, alay etmek, lakap takmak, gıybet etmek, hesap vermeyecekmiş gibi sözün ayarını kaçırmak ne kadar tatlı geliyor. Her duyduğumuza inanmak, geçmişin hatırını silip atmak ne acı hâlbuki.

Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.**(Hucurat, 49/11)**

Eskiden kör bile ölünce badem gözlü olurdu. Kalbimizde sevgi, saygı ve merhamet vardı çünkü. En azından ölene acır, hakkımızı helal ederdik. Şimdi dirilere bile merhamet etmiyoruz, bizim gibi düşünmüyor diye Allah’ın rahmetini bile çok görüyoruz. Cenneti, dünyayı, rahatlığı, her iyiliği, her güzelliği, her şeyin en mükemmelini kendimize tahsis ediyoruz. Hakkımız var mı buna? De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin. **(Al-i İmran 3/26)**

Şimdi eskisi gibi herkesi her şeyi sevelim, herkes için bir şeyler yapalım, herkes için dua edelim, yapıcı olalım, ayrıştırıcı değil birleştirici olalım diyeceğim; ama eşyaya, mekânları dolduran ıvır zıvır, müştemilata bile bu kadar muhabbet duyan “insanoğlu”, Müslüman da olsa, kalbinde ilahi aşka, insan sevgisine ne kadar yer kalmış olabilir ki? İnsanların kaçı gerçek manada “insan”oğludur?

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno