Sen İle…
Yıllar geçiyor ki, Yâ Muhammed,
Aylar bize hep muharrem oldu.
Akşam ne güneşli geceydi;
Eyvah o da leyl-i mâtem oldu!
Mehmet Akif
Bütün mahlûkatla alâkadar, yaradılış itibariyle her şey ile bir nevi alış-verişi olan insanın; kâinatta vuku bulan ve devam eden hadiselerle alakasız yaşaması mümkün değildir. Her ne ki kâinatta var, bir numunesi insanda da var imiş. İhtiyacımız nihayetsiz.
En ziyade kendimizi noksan bıraktığımız ise Sen’sin…
İçimizde ki Sen’le çok güzeldi her şey. Ruhumuz buhranlar yaşasa Sen belirirdin her yerde. Çocukluğun masumiyeti ve neşesi ile sana sığınırdık daima. Hayat serüvenimizde, kavurucu sıcağın gölgesi, esen rüzgârın yelkeni idin.
Ne zaman ki, terazimizin mihengi zarar görse, Sen’in elin uzanırdı göremediğimiz yerlerden. Üzerimize çöken manevi ağırlıkları, o huzur dolu nefesin ile siler süpürürdün. Bilirdik ki; elin üzerimizde. Afak, ne zaman sarıp sarmalasa bizi, Sen’in kutlu müjdelerin, küllendirirdi alevimizi. Elimize sabır silahı tutuştururdu…
Ne zaman, okyanusun ortasında sergerdan dolanmaya başlasak, o gökler ötesi sırlarınla Sen pusula olurdun bize. Çok kararan gecelerimize dolunay oldun. Ufukta batmaya yüz tutmuş güneşin kızılında, Sen’in nurun ile teselli olduk, yeniden güneşin doğmasını beklercesine…
Sen’in muştuların ile tüllenirdi hayallerimiz. Sen’in huzur atmosferinde aklımız muzır bir alet olmaktan çıkar, hakiki vazifesini bilirdi. Sevmek mahalli kalbimiz, anlayış ve sevgi tohumları saçarak geçerdi her yoldan. Vicdanımız; üzerinde ne kadar kabuk varsa temizler, şeffaf bakardı dünyaya… Her bir duygumuz Sen ile şenlenir, Sen ile neşv-ü nema bulurdu…
Cehalet perdelerini Sen ile kaldırdık üzerimizden. Acizliğimiz, ihtiyacımız sonsuz iken, nice hülyalara dalardık da Sen’in müjden ile zeval bulurdu hüsran…
Ayağımıza takılan her taş, yolumuza çıkan her engel Sen ile aşılır, dereler Sen ile geçilirdi. Çünkü Sen vardın ve içimizde idin…
Sen ile Kocaman olurdu yüreğimiz. Öyle ki; dünyaları sığdırırdık içine. Üst üste örülmüş duvarlar yoktu kalplerimizin yamacında. Hoşgörü ile boyanmış nice renkler vardı. Bilirdik siyahı da beyazı da… Gözlerimizden okunurdu renkler. Dudaklarımızda tebessüm olur, dilimizden tatlı sözle akardı muhatabına… Çünkü Sen vardın içimizde…
Boyumuzdan aşkın rüyalar görür, hayaller kurardık da, hiç ümitsiz olmazdık. Sen ile…
Her bahar çiçekler açardık. Kışta ise, baharın yeniden geleceğinden emin, koşar adımlarla giderdik gül-fâm mevsimlere… Baharın yeşil bahçelerine, kışın beyaz örtüsünden nurlar saçılırdı…
Sen vardın içimizde. Dünümüzde, bugünümüzde, yarınımızda… Bağrımızda sonsuz bir inaç ile ümit taşırdık. Sinelerimiz Sana mesken idi… Yıldızlar sönse, güneş kararsa, günümüz aydın, gecemiz parlak idi Sen ile… Öyle ki, kâinata meydan okuyabilecek güç vardı nurunda. Korkmazdık, yılmazdık, makama pirim vermez idik, mala perestiş etmez idik. Çünkü Sen vardın içimizde…
Ömrümüzün Sevinci, birbiri üzerine gelen nesillere Muştu, Kâinatın Güneşi… Sen ile günümüze gün, ömrümüze ömür diyebildik…
“Meğer ne kadar Sen’siz kalmışız.”