> Bizler henüz eyleme dönüşmemiş düşüncelerin esaretindeyken; en büyük direnişi onlar gerçekleştirdiler.Nefes almanın, aceleyle on katlı bir apartman dairesinin en üst katına çıkmak kadar zorlaştığı gecenin sabahı…
> Gecenin,sehpanın üzerinde öylece duran,hıçkırık gibi aniden yere düşen bir bardağın tuzla buz olması gibi dağıldığı; Sevdiklerinin son gülüşlerini,topraklarına siper eden babaların, baba olmamışların en güzel sıfatı aldıkları gecenin sabahıydı.
> Şehadet mi ölmek mi? Onların şehadetleri, ölümün en güzel haliydi.En dağınık gecelerinde uğurlayanları vardı elbette.Şehadetin en kutlu şâhidleri…
> En serin mevsimlerini,şehidlik mertebesiyle daha da dirilten isimlerin, önce Allah’a sonra topraklarına emanet ettikleri isimleri vardı.Kendilerinden eksildikçe daha da artan,Vatan’a ruhlarından katan, etinden kemiğinden cayan şehidin; toprağı başında edilen dualar; testilerin içine su olup, şehadet nuruyla tohum tohum yeşeriyordu.
> Evet.En büyük direnişi onlar gerçekleştiriyordu.
> Peki Ya sen ?
> Senin ismin kimin yüreğinde,kimler kaldırdı naaşını sevgiyle?
> Kimin ismi var sende yasını sımsıkı tuttuğun,nerede senin şehadet taşın?
> Ya gözyaşını yağmur yağmur biriktirdiğin testin, o nerede?
> Kim devirdi sehpanın üzerinde öylece duran bardağı ?
> Kalem ya kurtuluş ya da esaretti…
> Peki ya ben?
> Ben,kalemin çağırdığı yerde; esaretin mahzen mahzen içinde hüküm sürmekte.