Sebebi Hikmet

Sebebi Hikmet

İnsan yaratılırken verilmiştir duyguları. Kimisinde dozajı biraz fazla,kimininki eksik.. İmtihan sırrı olsa gerek ,insandan insana değişir baskınlık oranları. Bazılarında öfke hakimdir bedenine,bazılarında haset,bazılarında şefkat,bazılarında muhabbet..masallardan küçükken ders alırız,büyüyünce yaşanmış hadiselerden. Bir gün, arkadaşım yaşadığı bir anısını anlatmıştı.Onun ağzından paylaşmak istiyorum sizlerle:
“Lise yıllarımda abim başka şehre götürmüştü beni.Okulumu orada tamamlamamı uygun görmüş ve annemlerle görüşüp onların da rızasını alarak çıkmıştık yollara.Kendisi orada üniversite okuyordu.Beni de bir yurda yerleştirmişti.
Böylece ilk gurbet yolculuğuma çıkmış oldum. Zordu alışmak ama Güzel arkadaşlar edinmiştim. Bazen bir araya gelir ,ders çalışırdık.Bazen de gezer, eğlenirdik.Nihal adında çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı.onunla frekanslarımız iyi tutmuştu.Şehrin yerlilerindendi.Ara sıra evlerine davet ederdi. Annesinin güzel yemeklerinden ve hoşsohbetinden istifade ederdim . Madımak yemeği ile ilk defa orada tanışmıştım.Çok hoşuma gitmişti.
Nihal’in annesi bir gün rüyasında beni ve çocuklarından birini uzak ve yüksek bir yerde içinde alevlerin olduğu devasa bir çukurun kenarında görmüştü . Birkaç yıl sonra anladım ki ben ve Nihal’in büyük kardeşi , İslamiyetin yaşanmadığı iki farklı ülkeye okumak için gitmiştik. Öyle ki ; ezan sesinin bile gurbette olduğu bir yerdi orası .
Sokaklar,binalar,parklar,herşey donuktu,buz gibi bir havası vardı.Hatta dükkanların içine girmeden bilemiyorduk orada gerçekten birşey satılıp satılmadığını. Eczaneler küçük konteynırlardan ibaretti. Sadece küçücük bir pencereden isteğimizi bildirir, alacağımızı alır,ödemeyi oradan yapardık.En güzel yanı ne kadar ilaç kullanmamız gerekiyorsa o kadar verirlerdi. Daha fazlasını almak yasaktı. Ortalık donuktu donuk olmasına ama insanları çok sıcaktı. Misafirperverliklerine diyecek yoktu. Geleneklerinden bazıları benziyordu. Çayı çok sever ve çok içerlerdi bizim gibi.Bir fark vardı aramızda. Kimliklerinde bile müslüman yazmıyordu artık. Unutmuşlardı dinlerini , öğrenmeyi ve yaşamayı. Bir kaç kırıntı kalmıştı yaşlılardan gördükleri. Zira yaşayan bir onlar kalmıştı değerlerini.
Nasıl unutmasınlardı; Hiç anlatmamışlardı ki onlara.. Üstü kapanmış, açılmasın diye de, sanki üzerine taşlar yığmışlardı. Bu kadar uzaktı onlar için işte…
Evet gelelim Nihal ile dostluğumuza ; su sızmıyordu aramızdan derler ya, o kadar samimiydik. Nihal’in memleketiydi bulunduğumuz şehir,ama babasının işinden dolayı başka şehirde yaşıyorlarmış önceleri. Onlar da bu yıl gelmişler.Bilirsiniz ikimiz de okulda yeni olunca samimiyet kaçınılmaz oldu. Bazı tatillerde ziyarete gelir yatılı kalır birlikte ders çalışırdık.

Yine böyle bir tatilde benim tanımadığım, mahallelerinden başka bir arkadaşını getirmişti yanında.Arkadaşı bizim samimiyetimizi görünce kıskanmış ve yüzü asılmıştı.Moralmen kötü olduğu ve samimiyetimizi kaldıramadığı çok belli oluyordu.Farkettiğimi farkettirmeden Nihal’e gösterdiğim samimiyeti ona da gösterdim arkadaşını ondan alacağımı düşünmesin, gıbta damarı tahrik olmasın diye Nihal’den biraz uzak durmuştum.Bu durum arkadaşını memnun etmiş gibi görünüyordu.
İki yıl göz açıp kapayana kadar geçmiş ve ayrılık vakti gelmişti. Nihal vedalaşmak için gelirken arkadaşı da gelmek istemiş . Görüşürken beni bir kenara çekti ve “biliyor musun ben senden birşey öğrendim.” Ne öğrendiğini sordum “söylemeyeceğim ama sana çok teşekkür ederim ” diyerek veda etmişti .Adını hatırlayamayacak kadar az görmüştüm kendisini. O gün anlayamamıştım. Sonra düşündüm ki. Arkadaşının senden başka sevdiği arkadaşları da olabilir. Bu onu kaybedeceğimiz anlamına gelmez. Öğrendiği şey bu olmalıydı,kıskançlık yapıp güzel bir dostluğu öldürmeye gerek yoktu.”
Evet, her arkadaş farklı paylaşım,farklı anılar demektir. Kimse kimsenin yerini alamaz. Hatta ortak arkadaş hürmetine daha büyük bir dostluk halkası oluşur ve zamanla yeni dostlar da eklenir bu zincire. Ta ki ölene kadar devam eder gider
O zaman için çocukça görünen şeyler bunlar,küçük yaşta kıskançlık,haset,kin,öfke gibi olumsuz görünen bu duygularımızı zamanında iyiye kanalize ettiğimizde,büyüyünce daha büyük sorunlarla baş edebilmemizi sağlar.Aksi halde hastalık derecesini alır ve hem kişi kendini hem de çevresini mutsuz eder.küçücükken çocuklarımızda baskın olan duyguları hayatlarında dengeleyebilmeleri için onlara yardım etmeliyiz.
Nitekim örneklerini görüyoruz.yıllarca hiç iyileştirilmemiş bir maraz insanı farketmeden sinsi bir şekilde yiyip bitiriyor.Tıpkı kötü huylu bir virüs gibi..Hele de insan esir etti mi kendisini böyle bir virüse,seyreyle sen gümbürtüyü. Yine geleneğimizi bozmayalım :Efendimiz (SAV) veda
hutbesinde:
“(Ey inananlar!) birbirinize hased etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinizin satışını bozmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun! Müslüman kişi, diğer Müslüman kişinin (rengi, dili, doğum yeri, sosyal durumu, cinsiyeti ne olursa olsun) kardeşidir. Öyle ise ona zulmedemez, ihanet edemez, aldatamaz, yardım isteğini cevapsız bırakamaz, tahkîr de edemez. Allah sizlerin bedenlerine, mallarına bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar, -kalbini göstererek- takva şuradadır, takva şuradadır, takva şuradadır. Kişinin kötü sayılması için Müslüman kardeşini tahkir edip horlaması yeterlidir. Bir Müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer bir Müslümana haramdır.”Buyuruyorlar. Daha söze gerek var mı ?

Ahsen Name( ahsen.name@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.