Sabrın Dereceleri

Sabrın Dereceleri

Şu dünya hayatında insanın her daim karşılaştığı şeyler iki dir, der İmam Gazali (k.s.)

Birincisi nefsine hoş gelen sürekli istediği şeyler dir.Sağlık, sıhhat, afiyet, zenginlik, güzellik, rahat, makam, dünyanın bin bir türlü lezzetleri gibi.

İkincisi nefsine hoş gelmeyen şeylerdir. Hastalık,bela, musibet ve itaat gibi..

Allah, tefekkür, Yaratanı tanımak, hamd ve şükür, imtihan, emanet vs. gibi çeşitli hikmetler için emaneten verdiği, nimetlerin hakikatini kulları idrak etsin ister.

Heva-i nefsinin(nefsin zevk ve şehvete düşkün, ani ve beyhude arzularda aşırı gitmesi) isteklerine ve tabiatının ortaya çıkardığı iştahlarından ötürü sabretmesine ‘’iffet’’denir.

Bu ahlâk ise iman ve sabır ile elde edilir.

Fakat kul bu isteklerinde sabır göstermez helal dairede Allah’ın sınırlarını gözetmezse günahlar ve isyanlar da boğulabilir.
İbni Abbas (r.a.): ”Kur’anda sabır üç vecih üzeredir” diyor.

1: Allah’ın farz kıldığı vazifeleri yerine getirmekte sabırlı olup devam etmek.
Allah Bakara suresinde ‘’Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.’’buyuruyor.

Allah’ın yapılmasını emrettiği namaz, oruç, hac, zekat, sadaka, tesettür vs. gibi vecibeleri yerine getirmek isteyen insana şeytan ve nefs mani olur.
Daha gençsin, yaşlısın, hastasın, işin çok, işyeri müsaid değil, arkadaş, eş, ev, çocuk, misafir, o eskidenmiş, kalbim temiz, Allah affeder, daha neler neler….
Kul bahanelere aldırmaz, ben Senin kulunum Sen Rabbimsin diyerek huzura gelir.

Allah’a itaatte ve ibadetlerde bazen yapıp bazen terk etmez, ahlâk haline getirir, devam ederse, bunun üç yüz derecesi vardır.
İkincisi; Allah’ın haram kıldıklarına (günahlara) karşı sabredip uzak durmak. Bunun altı yüz derecesi vardır.

Nahl suresinde şöyle buyuruyor Rabbimiz;

‘’Doğrusu Allah, adaleti, O’nu görüyormuşçasına, en azından O’nun her şeyi gördüğünün şuuruyla davranıp iyilikte bulunmayı ve ihtiyaçlarını gidermek üzere yakınlara vermeyi emreder. Her türlü hayasızlığı, her türlü kötülüğü, taşkınlığı ve başkalarının haklarına tecavüzü yasaklar. Düşünüp taşınır ve gerekli dersi alırsınız diye size böyle öğüt verir’’

Günahlar nefsin öyle istekleridir ki; ne din kabul eder, ne aklı selim ne de örf ve adetler.

İnsanların iffetine, namusuna dil uzatmak, zina, fuhuş, lut kavminin helakına sebep olan eş cinsellik vb.hayasızlıkların ya da İçki, kumar, cana kıymak, hırsızlık, adaletsizlik, gıybet, iftira, koğuculuk(laf taşıyıp insanların arasını bozmak) vb. kötülüklerin insanın şahsi hayatına da toplum hayatına da bir faydası olmadığı gibi bilakis pek çok yıkıcı ve alçaltıcı zararı vardır.
Günahın küçüğü büyüğü yoktur.

Kasten yapılan her günah büyük günahtır.

En zor terk edileni alışkanlık haline gelen günahlardır.

Onlardan kurtulmaya karar vermek ve terk edebilmek ise bir nevi hicrettir.

Nisa suresinde ‘’Eğer siz yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, diğer günahlarınızı Biz örtüp affederiz ve sizi, nerede bulunursanız bulunun, saygı ve ikram göreceğiniz bir mevkie çıkarır ve neticede de pek hoş, çok değerli ve ikramı pek bol bir yere yerleştiririz.’’ Buyuruyor Allah (c.c.)
Üçüncüsü İlk geldiği anda musibete karşı sabırlı olup Allah’a isyan etmemek.

Bakara suresinde ‘’Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele’’ buyuruluyor.

Hayatta insanların pek çok korkuları var. Ölüm korkusu başta olmak üzere, sahip olduklarını, sevdiklerini, sıhhatini kaybetmek, deprem sel, kıyamet vs.
Bazen fakir zenginleşir, bazen de zengin iflas eder fakir olur.

Hastalık, ölüm, afet vs. musibetler kulun ihtiyarının dışındadır. İşte bu yüzden musibete karşı sabır en faziletlisidir. Bunun dokuz yüz derecesi vardır.
Şunu da belirtmek gerekir ki hastalığın, fakirliğin ve diğer musibetlerin gizlenmesi sabrın kemalindendir.

Allah’a itaat eden kimsenin ise üç yerde sabra ihtiyacı olur.

* Amelden önce, İhlas, samimiyet, vefa duyguları ile Allah’a yaklaşmaya niyet edebilmesi için sabra muhtaçtır.

İhlas amel’e Allah’tan başka hiçbir duyguyu karıştırmamaktır.

Spor olsun diye kılınan namaz, diyet olsun diye tutulan oruç, ne iyi insan desinler diye yapılan yardım vs. salih ve makbul amel değildir.
Bir Koyun heykelinde can olmadığı için nasıl hiçbir fayda alınamıyorsa, içinde Allah’a kulluk düşüncesinden başka gayelerle yapılan bir amel de öyle boş ve faydasızdır.
Ne de güzel söylemiş Peygamber efendimiz (s.a.v.)
‘’ameller ancak niyetlere bağlıdır . Ancak her şahıs için niyet ettiği vardır’’

* Amel ederken Allah’tan gafil olmamak,yaptığı amelin sünnetine, adabına riayet etmek ve tamamlayabilmek için sabra ihtiyacı vardır.
Her an Rabbim beni görüyor ve duyuyor, O bana şah damarımdan daha yakın duygusu ile amel etmek. O’nun emrettiği şekilde yapmak.

Mesela namaz da Tadili erkana riayet etmek.Sağa sola bakmamak, ‘’tavuğun yerden tane topladığı gibi’’ hızlı hızlı kılmamak. Namazı huşu içinde tamamlamak gibi.
Bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu gerçeği şöyle ifade buyuruyor.
“Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. Ve yine nice namaz kılanlar var ki, yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur’’
* Ameli bitirdikten sonra ise riya ve gösterişe düşmemek, yaptıklarını ifşa etmemek için yine sabırlı olmalıdır.
Kendi vazifesini yaptığı için övünmek aslında insanı küçük düşürür. Yaptığı iş güzel de olsa göze görünmez.
Allah katında da değerden düşer.
Şeytanın bir avanesinin işi yapılan güzel amelleri başkalarına duyurtmaktır, bunun için uğraşır ki o kişiye verilen sevap azalsın.
‘’Kim zerre kadar hayr işlerse mükafatını, kim de zerre kadar şer işlerse cezasını görecek’’ buyuran Rabbimiz,
Ey iman edenler! (Bütün emir ve yasaklarında) Allah’a itaat edin, (Allah’ın hükümlerini icrada ve kendine ait emir ve yasaklarında) Rasûl’e itaat edin ve amellerinizi geçersiz hale getirmeyin’’ Diye uyarıyor.
Amellerin kabul olmaması Allah’ın rızasını kaybetmek ve helak olmak demektir.
Helak olmak istemeyen haddi aşmamalı, sabırlı olmalı.

Nefsin isteklerine gem vurmak.

Hatalarını fark edip tevbe etmek.

Günaha açılan her kapıyı kapatmak ve yaklaşmamak.

Allah’a ve Rasulüne itaat etmek.

Salih kimselerle arkadaş olmak.

Nasihat dinlemeye razı olmak.

Kalp, dil ve bedeni zikre alıştırmak.

Nafilelerle ve dualarla Allah’tan yardım istemek de kulluk ta

Sabırlı olmaktır.

İman ehli sabır ile kuvvet bulur.

Kur’an-ı Kerimde iman edenler şöyle tarif ediliyor.

‘’Başlarına gelen musibetler karşısında, ibadete devamda ve günahlardan sakınmada) sabırlıdırlar; (sözlerinde ve davranışlarında, iman ve ahdlerinde) sadıktırlar; (Allah’ın huzurunda) boyun eğip divan duranlardır; (Allah’ın kendilerine verdiği bütün nimetlerden O’nun yolunda) infakta bulunanlardır; seherlerde istiğfar edenlerdir‘’

Ruhlar aleminden emri ilahi ile çıktığımız , mahşerde son bulacak yolculuğumuzda ya bir gün ya bir gece tabir edilen dünya konağında, İhlas ve samimiyet içinde güzel ameller işlemeyi Rabbim nasip etsin inşallah.

Allah, razı olduğu ve razı olunduğu kullarından eylesin cümlemizi.

Gülnur Gemi( gulnur.gemi@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.