Bir fotoğrafta gördüm…
Afrika çöllerinden dünyaya yayılmış…
Kavurucu sıcağın altında derisi susuzluktan kupkuru olmuş , üzerinde sineklerin yuva yaptığı, zayıf , erimiş minicik bedeninde dünyanın yükünü taşıyan ağır bir imtihanda olan yavruyu…
Başka bir fotoğraf vardı hemen yanı başında; başka bir çocuk bir hayvanın idrarını içiyordu. Ciğerlerini yakıp kavuran güneş ona başka bir şans bırakmamışçasına. Kupkuru olmuş dili, dudağı bir damla suya hasret…
Bir baba leğene doldurduğu çamurlu suyu içiyordu başka bir resimde. Yüzünde yılların sefaleti…Yürek parçalayan bakışlarıyla başka çarem yok diyordu ümmete…
Bir bebek hatırlıyorum yıllar evvelinden. İki yaşında var yok. Adı Aziz…Yokluğun sefaletin iliklerine kadar işlediği Afganistan topraklarında babasıyla beraber en sevdiği yemeği yiyordu avuç avuç…Etsiz, yağsız, tuzsuz bulgur haşlamasını. Hatırladıkça hala gözlerim dolar.
Uzaklara gitmeye gerek yok..Soma’da babasını kaybeden Ömer, hem simit satıp hem kaldırımda ödevini yapan Ali, dondurucu soğukta mendil satan Fatıma, yıllar boyu yeni bir ayakkabının hayalini kuran Zeynep, incecik elbisesiyle kış günü cami önünde dilenen Bahar, ders dinlerken üşümesin diye okula tezek götüren Musa, kardeşini su birikintisinden kurtarmak için kendi canını feda eden Şahadet… Ne kadar çok acı var yeryüzünde ve acının en çok yakışmadığı çocuklar.…
Takva sahibi olmak her hayırlı işte öncü olmakla başlar. Allah namına ne varsa o orada ter akıtır. Dünyada önden giden olduğu gibi ahirette de “sabıgunel evvelun”dur onlar.
Tıpkı bir kurban bayramında “Ya Aişe kurban eti ne oldu” diye sorduktan sonra bir but hariç hepsini dağıttık Ya Resulullah (s.a)” diye cevap veren eşine “bir but haricinde hepsi bize kalmış desene Ya Aişe” diyen Efendimiz, önderimiz, sevgilimiz, canımız Resulullah aleyhissalatu vesselam gibi.
Aç olan misafiri iyice doysun diye evde başka hiçbir şey olmadığı ve çocukları da aç olduğu halde bir tas çorbayı ortaya koyup düzeltme bahanesiyle mumu söndürüp yalancıktan kaşığını çorba tasına değdiren, yiyormuş gibi yapıp da misafirinin karnının doymasını bekleyen ve haklarında “Muhâcirlerden önce, Medine’yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere saygı beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih ederler. ” (el-Haşr, 59/9). ayeti nazil olan Ebu Talha (r.a) ve ailesi gibi.
Gözünü kırpmadan bir an bile düşünmeden varını yoğunu hurma bahçelerini muhacire hibe eden Ensar gibi.
Tebdili kıyafet ile dükkanından alışveriş yapan Padişaha “Efendim ben bugün siftah yaptım diğer alacaklarınızı da komşu dükkanlardan alın onlarda siftah yapsın” deyince padişaha “ Bu milletle devlet-i ebed müddet” dedirten ecdad gibi…
Ve daha nice mutasaddık gibi, nice gönlü cennet kadar zengin gibi, müstağni gibi…
Gönül erbabı der ki dünya uzaktan süslü ve herkesi kendine çağıran bir gelin gibidir. Ama yanına varan görür ki saçları dişleri dökülmüş bir acuzedir o…Dünya bize kendisini sunmadan dünyadan vazgeçelim.
Rasulullah’ın buyurduğu gibi yarım hurmayla dahi olsa kendimizi cehennem narından muhafaza edelim. Hiçbir gölgenin olmadığı gün Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenecek yedi sınıftan biri olan sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka verenlerden olalım inşallah.
Bu yazıyı yazmaya müsebbib olan ; Ramazan da Muş’ta evinin önünde inşaat için açılmış su dolu çukura düşen kardeşini kurtarmak için kendi canını feda eden ve kardeşiyle beraber şehit olan Şehadettir. Onun Yunus öğretmeni onun adına toplanacak paralarla Afrikada bir hayır kurumu vesilesiyle bir su kuyusu açtırmaya karar verir. Projesini facebook üzerinden önce arkadaş çevresine ulaştıran fedakar öğretmen kısa sürede gönüllüler vasıtasıyla bir kuyu açılması için gerekenden fazla miktarda para toplar. İlk etapta amaçlarına ulaşan genç gönüllüler şimdi de “Hayırda Yarışanlar” isimli bir grupla hayırda yarışıyorlar. Ve bu yarışa başka insanları da dahil etmek istiyorlar. Bu vesileyle bu güzel yarışı biz de duyurmak istedik onların ricasıyla. Çorbada benim de tuzum olsun derseniz gruba facebook üzerinden veya bizim vasıtamızla ulaşıp yardımlarınızı belirten yerlere yatırabilirsiniz.
Ne dersiniz “sabigunel evvelun” olmaya var mısınız?