35,5435$% 0.28
36,6473€% 0.01
43,5426£% 0.17
3.100,09%0,27
2.713,92%-0,01
9.866,73%1,30
Deccal ve Süfyan, İslam düşüncesinde önemli bir yer tutan, ahir zamanın fitnelerini simgeleyen iki figürdür. Bu figürlerin özellikleri, toplumu bozan, dini değerleri tahrip eden zararlı cereyanların temsili olarak kabul edilir. Risale-i Nur, bu iki figürün ve onlara ait cereyanların nasıl bir tehdit oluşturduğunu derinlemesine incelemekte ve bu tehditlere karşı peygamberimiz Hz. Muhammed’den öğrenilen Kur’an yolu olan imanî bir mücadele önerisi sunmaktadır.
Deccal: Bu kelime (دجال) kökünden mübalağalı ism-i faildir. Aşırı yalan ve aldatmalarla hakkı batıl, batılı hak olarak gösteren ve münafıkane hakkı örten, böylece cemiyetleri ifsad ve idlal eden şahıs demektir.
“Deccal meçhul (غائب) bir şerdir.” Şeklindeki rivayetten anlaşıldığı gibi, Süfyan denen İslam deccalının deccallığı, herkesin anlayacağı tarzda apaçık değildir. Münafıkane bir tavırla, yani Bakara suresi 42. ayetinde ifade edildiği gibi, hak ile batılı telbis edip karıştırıp ümmeti ifsad ve idlale çalışır.
Rabbimiz Kur’an’da şöyle buyurur:
“وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ”
“Ve hakkı batıl ile karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.”(Bakara, 42)
Bu husus hadislerde de beyan edilir. Deccalın başlattığı cereyana da “deccaliyet” denir. Deccalın en şerli ve en zararlı tarafı da deccaliyetidir. Deccalın ölümünden sonra da cereyanı hayli zaman devam edecektir.
Deccalın hak ile batılı karıştırmasına karşı, Kur’an hak ile batılı tefrik ve tebyinini ister. İşte Kur’an’ın dersini tam anlayan sahabeler nazarında hak ile batıl tamamen ayrılmıştı.
KAÇ DECCAL GELECEK?
Deccal; sahih hadislerin ihbarı ve din büyüklerinin izah ve kabulleri ile ahir zamanda gelecek ve Risalet-i Ahmediyeyi inkâr edip İslamiyet’i tahribe çalışacak ve dünyayı fesada verecek çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda olan dehşetli bir şahıstır. Bir hadisin rivayetinde üç deccal, diğerinde yirmi yedi deccal geleceği, Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselâm tarafından bildirilmiştir.
Âlem-i İslam’da muhtelif zamanlarda çıkmış olan dehşetli din düşmanlarının ve anarşiye hizmet edenlerin umumu da rivayetleri tasdik etmektedir. Bu din yıkıcılığının ahir zamanda daha dehşetli olacağı bildirilmektedir. Şu son asırda görülen ve dünyayı tehdit eden ve Cenab-ı Hakk’ı inkâra kadar cür’et edip, dini tahribe çalışan dehşetli cereyanlar, bu gaybî ihbarın doğruluğunu tasdik etmektedir.
Rivayetlerde deccal ve bilhassa onun cereyanı olan deccaliyetin yani dine zıt anlayış ve yaşayışlarının şerrini çocuklara telkin etmek tavsiyesi vardır. Ezcümle Kütüb-ü Sittedeki hadislerden Üstad bedizüzzaman şöyle bir sonuç çıkarır:
“Rivayetler, ashab devrinde, deccal bilgisinin temel eğitim müfredatına dâhil edilerek ilkokul yaşındaki çocuklara mahalle mekteplerinde öğretildiğini göstermektedir.”(Sahih Bukhari, Sahih Müslim, Tirmizi, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce)
Evet, Resulullah (asm) deccal ve cereyanından ve hususan da Müslümanlar içinde çıkan süfyan ve cereyanından ümmetini şiddetle ikaz etmiştir.
Bu ikazları heyecanla dinleyen sahabeler, deccalın şerrine karşı çocuklarına telkinlerde bulunup ikaz ve talim ettikleri bedihidir. Buna istinaden Müslümanlar dahi çocuklarının Deccal ve Süfyana ve bilhassa onların cereyanlarına yani bid’atlarına ve her türlü batıl fikirlerine karşı gaflette bırakmamaları ve çok dikkatli olmaları elzemdir. Kur’an’da tağut tabiri ile ifade edilen Deccal ve Süfyanın ve cereyanlarının inkâr edilmemesi halinde, sebeb-i necat olacak imanın kazanılamayacağına dikkat çekilir. Şöyle ki;
“لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ ۖ قَد تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ”
“Din hususunda zorlama yoktur. hakla batıl bir birinden ayrılmıştır”… ( Bakara, 256)
”Nihayet şunu da kesinlikle ifade ediyor ki, Allah’ın birliğine inanan bir mümin olmak için, Allah’a imandan önce küfre tövbe etmek şarttır. Ve bu tövbenin şartı da tağutları asla tanımamaya kesin karar vermektir…” (Hamdi Yazır, Bakara Suresi 256. Ayet Tefsiri)
Bir hadis-i şerifte de mealen şöyle denilmektedir iki ayrı rivayet var Arapçaları ve Türkçeleri şöyle:
«مَن آمنَ بالـدَّجَّالِ فَاتَّبَعَهُ، فَإِنَّ اللَّهَ سَيَحْبِطُ عَمَلَهُ، وَمَن جَحَدَهُ فَإِنَّ اللَّهَ سَيَغْفِرُ لَهُ».
“مَن كَذَّبَ الدَّجَّالَ وَبَارَأَ مِنْهُ لَمْ تَضُرَّهُ خَطِيئَتُهُ وَمَن آمَنَ بِهِ وَاتَّبَعَهُ لَمْ يَنفَعْهُ شَيْءٌ مِنْ عَمَلِهِ الصَّالِحِ.”
“Kim ki ona (Deccala yani cereyanına ve o cereyanın cemiyete aşıladığı çılgın sefahete) iman edip tabi olur ve onu tasdik ederse, artık onun geçmiş hiçbir salih ameli ona fayda vermeyecektir… Ve her kim onu tekzib edip yalanlarsa, onun geçmiş günahlarının hiçbirisinden muaheze edilmeyecektir.” ((Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/16)
İşte böyle bir afete karşı evvela çocukların deccaliyete karşı kalben ve fikren nefret etmelerine çalışılması zaruridir. Aksi takdirde deccaliyetin şiddetli telkinleri altında çocuklar dinden kopup bid’atların çamuruna düşer ve her türlü çirkin filleri yaparlar.
Kamus-u Okyanus, bu kelime için “bir isimdir” der, yani mâna aranmayacağına işaret eder. Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebeb olacağı sahih hadislerle bildirilen ve şeair-i İslamiyeyi tahribe çalışan dehşetli ve münafık bir şahıs. “Süfyanîler” ise süfyan cereyanıdır. İbn-i Cerir-i Taberî Süfyanîlerle alâkalı rivayetleri Cami-ül Beyan’da (سبأ, 34/51) âyeti altında cem’etmiştir.
“Rivayetler, Deccal’ın dehşetli fitnesi Müslümanlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiaze etmiş. Bunun bir te’vili şudur ki: İslamların Deccal’ı ayrıdır. Hatta bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali’nin (رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ) dediği gibi demişler ki: Onların Deccal’ı, Süfyan’dır. İslamlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccal’ı ayrıdır. Yoksa büyük Deccal’ın cebr u ceberut-u mutlakına karşı itaat etmiyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz.” (Şualar, Beşinci Şua.)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyruluyor:
“أُحَذِّرُكُمْ سَبْعَ فِتَنٍ تَأْتِي مِن بَعْدِي: فِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ الْمَدِينَةِ، وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ مَكَّةِ، وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ يَمَنٍ، وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ الشَّامِ، وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ الشَّرْقِ، وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ الْغَرْبِ. وَفِتْنَةٌ تَخْرُجُ مِنْ مَرْكَزِ الشَّامِ، وَهِيَ فِتْنَةُ السُّوفِيَانِيِّ.”
“Sizleri benden sonra vuku bulacak yedi fitneden sakınmaya davet ederim: Medine’den çıkacak bir fitne, Mekke’den çıkacak bir fitne, Yemen’den çıkacak bir fitne, Şam’dan çıkacak bir fitne, şarktan çıkacak bir fitne, garbdan çıkacak bir fitne. Bir fitne de Şam’ın merkezinden zuhur eder ki, işte bu Süfyanî’nin fitnesidir.” (Kenzü’l-Ummal, 14/272, h.no: 39639 ve 39677.)
“…Rivayetlerde, vukuat-ı Süfyaniye ve hâdisat-ı istikbaliye Şam’ın etrafında ve Arabistan’da tasvir edilmiş. Allahu a’lem, bunun bir te’vili şudur ki: Merkez-i hilafet eski zamanda Irak’ta ve Şam’da ve Medine’de bulunduğundan, raviler kendi içtihadlarıyla -daimi öyle kalacak gibi, mana verip ‘merkez-i hükümet-i İslamiye’ yakınlarında tasvir etmişler, Haleb ve Şam demişler. Hadisin mücmel haberlerini, kendi içtihadlarıyla tafsil etmişler.” (Şualar, Beşinci Şua.)
“يَخْرُجُ دَجَّالُ الْإِسْلَامِ مِنْ نَاحِيَةِ خُرَاسَانِ.”
Diğer bir rivayette, “İslam Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek.”(مسند أحمد بن حنبل، 4/89)denilmiş.
Bunun bir te’vili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslamiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu’yu vatan yapmadığından, o zamanki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder. Garibdir hem çok garibdir. Yedi yüz sene müddetinde İslamiyetin ve Kur’an’ın elinde şeref-şiar, barika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslamiyetin bir kısım şeairine karşı istimal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. “Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor” diye rivayetlerden anlaşılıyor.” (bk. age.) bu kısım da çok dikkate calip acayip bir yorum…
“Hem büyük Deccalın, hem İslam Deccalının üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var. Bir günü; bir devre-i hükümetinden öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.” diye, gayet yüksek bir belagatla ümmetine haber vermiş.” (bk. ge., On İkinci Mesele)
Meryem suresi 82. Ayetinde remzî bir mana ile anarşistlerle, onları yetiştirenler arasında zıtlaşma olacağına bir işaret vardır.
“Rivayette var ki: Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalalete düşer. Ve çok âlimler ona tabi olacaklar.” hadisinin Arapçası:
“رُوِيَ أَنَّ السُّوفْيَانِيَّ سَيَكُونُ عَالِمًا كَبِيرًا وَيَكُونُ فِي عِلْمِهِ فِي ضَلَالَةٍ وَيَتَّبِعُهُ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ.”
(Beşinci Şua)
(Bu rivayet, Risale-i Nurlarda “Şualar” adlı eserin beşinci şuasında yer almaktadır. Bu metin, Süfyanînin gelecekte büyük bir âlim olacağı ancak ilmiyle sapıklığa düşeceği ve bu sapıklığa birçok âlimin de tabi olacağına işaret etmektedir. Bu tür hadis rivayetleri genellikle İbn-i Cerir el-Taberî gibi kaynaklarda yer alır)
“وَفِي مَدِينَةٍ تَسِيرُهُ فِي غَرْبٍ”
“Ve bir şehirde, batı tarafında olan bir yer.”(Neml, 48)
“Vel’ilmu indallah, bunun bir te’vili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekavetiyle ve fenniyle ve siyasi ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine tarafdar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tamimine şiddetle çalışır.” demektir.” (bk. age., Yedinci Mesele)
Süfyan ve deccalın kendilerinden daha çok, Süfyaniyet ve Deccaliyet denilen cereyanları ve komiteleri daha dehşetlidir.
Kur’an-ı Kerimin Neml suresi 48. âyetinde, 9 şerir çete veya çete başlarının şehirde devamlı ifsad edecekleri bildiriliyor.
Deccal kelimesi, “dcl” kökünden türetilmiş olup, aşırı yalan söyleyen ve aldatmalarla hakkı batıl, batılı hak olarak gösteren bir şahsı tanımlar. Risale-i Nur’a göre Deccal, “meçhul (gaib) bir şerdir”; yani onun varlığı, gerçekte gözle görünür değildir ancak etkileri dünyayı karıştırır. Deccal, her ne kadar tek bir şahıs olarak anlaşılmıyor olsa da, onun cereyanı, “deccaliyet” adını alır ve bu cereyan toplumları büyük bir fesada uğratır.
Kur’an’daki Bakara Suresi 42. Ayeti:
“وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ”
“Hakkı batıl ile karıştırmayın ve bile bile gerçeği gizlemeyin.” (Bakara, 42)
Bu ayet, Deccal’in esas yöntemini tanımlar: hak ile batılın karıştırılması. İslam’a ait doğru inanç ve uygulamalar, Deccal tarafından bozulur, batıl fikirler hak gibi gösterilir. Bu da toplumda büyük bir bozulma ve ideolojik çöküşe sebep olur. Risale-i Nur, Deccal’ın cereyanının sadece bir şahısla sınırlı kalmayıp, toplumda yayılacak olan kötü anlayışlar olarak etkisini sürdüreceğini belirtir.
İslam’da deccalliğin en büyük tehlikesi, “Deccal’in ölümünden sonra bile etkilerinin devam etmesidir”. Her zaman farklı şekillerde ve yüzeysel olarak değişerek toplumları etkilemeye devam edecektir.
Deccal’ın fitnesine karşı mücadelede, çocukların eğitimine özel bir yer verilmiştir. Sahabe döneminde, Deccal hakkında temel bilgiler çocuklara öğretilirdi. Risale-i Nur’daki bakış açısına göre, çocukların bu fitneler hakkında bilinçli hale getirmek gerekmektedir. Yani, Deccal hakkında yapılan eğitimler, genç yaşta verilerek insanları kötü cereyanlardan korumayı hedeflemek toplumun iyiliği ve birliği için elzem olduğu anlaşılmaktadır.
Kur’an’da da tağut kavramı ile, Deccal ve Süfyan’ın cereyanları ve onlara ait fikirler inkâr edilmeden ve uzak durulmadan gerçek imana ulaşmanın mümkün olamayacağı vurgulanır:
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“فَفِرُّوا إِلَى اللَّـهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ”
“Allah’a sığının, çünkü ben O’ndan size apaçık bir uyarıcıyım.” (Zariyat, 50)
Bu uyarı, Kur’an ve sünnete uyup harici zararlı unsurlardan uzak durmanın iman için zaruri olduğunu anlatır. Süfyan ve Deccal’ın düşünsel etkilerine karşı bilinçli bir direnç oluşturulmadığı takdirde, toplumlar büyük, manevi bir felakete sürüklenir.
Süfyan, Deccal gibi toplumları yıkmak ve İslam’ın özünü tahrip etmek isteyen bir şahıs olarak tanımlanır. “Süfyanîler” ise, Süfyan’ın cereyanlarını temsil eder. Süfyan, özellikle şehirlere yönelik anarşist hareketlerin lideri olarak tanımlanır. İbn-i Cerir-i Taberî’nin açıklamalarına göre, Süfyan’ın fitnesi, Şam’dan başlayacak ve dünyanın diğer bölgelerine de yayılacaktır. Risale-i Nur’da bu meseleye geniş bir yer verilmiştir ve bu fitnenin toplumların zihinsel yapısını bozacak şekilde yayılacağına dikkat çekilir.
Hadis-i Şerifte efendimiz şöyle ikaz eder:
“سَتَكُونُ فِتْنَةٌ فِي الشَّامِ”
“Şam’da bir fitne olacaktır.” (Kenzü’l-Ummal, 14/272, h.no: 39639)
Süfyan’ın fitnesi, toplumları bölmek ve parçalamak, ideolojik anlamda kötü düşüncelerle insanları karıştırmak anlamına gelir. Risale-i Nur’da, Süfyan’ın bu cereyanının şiddetle karşı durulması gerektiği vurgulanır. Bu fitneye karşı imanî eğitim ve zihinsel direncin güçlendirilmesi gerektiği öğütlenir.
Deccal ve Süfyan’ın, şehvet, anarşi ve tahrif gibi yıkıcı ideolojilerle toplumları etkilemesi, onların doğrudan şeriatla ilgili temel değerlere olan tehditleridir. Süfyan, zihinsel açıdan oldukça güçlüdür, çünkü ilimle dalalete düşer. Rivayetlerde, Süfyan’ın büyük bir âlim olacağı ve ilmiyle çok âlimi yanına çekeceği belirtilir:
“وَسَيَكُونُ فِي السُّوفِيَانِ عَلِيمٌ يُضِلُّ كَثِيرٌ”
“Süfyan büyük bir âlim olacaktır, çok kişiyi dalalete sevk edecektir.” (Şualar, Beşinci Şua)
Bu açıklama, Süfyan’ın düşünsel gücünü ve toplumları kandırma potansiyelini gösterir. İlim ve hikmeti kötüye kullanarak, Süfyan toplumda büyük bir manevi çöküş yaratacaktır. Risale-i Nur’da, Deccal ve Süfyan’ın cereyanlarına karşı gerçek ilim ve doğru iman ile direnmek gerektiği açıkça belirtilmektedir.
Deccal ve Süfyan, toplumda zihinleri ve kalpleri karıştıran figürler olarak benzer özelliklere sahiptirler. Risale-i Nur, onların en büyük etkilerinin “düşünsel” olduğunu vurgular. Zihinsel kirlenme, toplumları manevi açıdan çürütür ve gerçek imandan uzaklaştırır. Bu, sadece bireylerin inancını değil, toplumsal yapıyı da tahrip eder. Süfyan ve Deccal’ın cereyanları, dinin özüyle uyuşmayan her türlü batıl anlayış ile İslam’ı tahrif etmeye çalışır.
Risale-i Nur’da Deccal ve Süfyan’ın etkilerine karşı verilen en büyük mücadele, imanî ve zihinsel bir direniş göstermektir. Her iki figürün cereyanları, toplumları ideolojik olarak zayıflatır ve manevi açıdan yok eder. Bu sebeple, gerçek ilim ve iman ile toplumlar bu fitnelerden korunmalıdır. Deccal ve Süfyan’a karşı toplumların çocuklarını, salih bir çevre, eğitim ve doğru dini anlayışla hazırlamaları elzemdir.
Bu terimler, özellikle apokaliptik ve ahir zaman konularında daha fazla detay içeren metinlerde kullanılır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.