35,5594$% 0.16
36,5618€% -0.36
43,2938£% -0.53
3.080,73%-0,39
2.700,74%-0,53
9.977,94%1,13
Dalâlet, bir kimsenin hakikatten sapması ve doğru yoldan uzaklaşması anlamına gelir. Risale-i Nur, imanî hakikatlerin izahı ile dalâletin ne kadar tehlikeli olduğunu ve akıl, kalp ve ruh üzerinde nasıl derin etkiler bıraktığını anlatmaktadır. Bu metinde dalâletin, özellikle maddiyatçılıkla, tabiatçı felsefelerle ve insanın nefsiyle olan ilişkisi ele alınacaktır.
Dalâletin Kaynağı ve Maddiyatçılıkla İlişkisi:
Bilhassa günümüz felsefi düşüncesinin derinlemesine maddiyata olan düşkünlüğü, maneviyatı unutmaya ve akıl ile kalbin daralmasına neden olmaktadır. Risale-i Nur’da Bediüzzaman Said Nursi, akıl ve kalbin sıkışması ve maneviyatın ihmal edilmesi durumunda, insanın dalâlete düşebileceğini şöyle ifade etmektedir:
“Azamet ve kibriya ve nihayetsizlik noktasında, ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar, azametli mes’eleleri ihata edemediklerinden, bir gurur-u ilmî ile inkâra saparlar ve nefyederler.” (Şualar, Yedinci Şua, Mukaddime)
Maddiyatın ve felsefenin insan ruhuna olan etkisi, bireylerin kalbinin hastalanmasına yol açabilir. Nursi, bu durumu şu şekilde ifade etmektedir:
“Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur. O hastalık marazı da, ulûm-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir. Demek manevî olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevk eder.” (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Maddiyatçı Felsefeyle Mücadele:
Bediüzzaman, maddiyatçılığın insanı manevi hakikatlerden uzaklaştıracağını belirtmektedir. “Vahdetü’l-vücud” meselesi üzerinden, insanın akıl ve kalbinin nasıl daralabileceğini açıklamaktadır.
Vahdetü’l-vücud, varlığın birliğini ve her şeyin birbiriyle olan ilişkisini anlatan bir düşünce akımıdır.
Ancak, yanlış bir biçimde bu düşünceyi benimseyenler, insanın maddi dünya ile olan bağlarını kopararak, kâinatı ve Allah’ı inkâr etme noktasına gelebilirler:
“Evet vahdetü’l-vücuddan bahseden; fikren seradan süreyyaya çıkarak, kâinatı arkasında bırakıp nazarını Arş-ı A’lâ’ya diken, istiğrakî bir surette kâinatı madum sayıp her şeyi doğrudan doğruya kuvvet-i iman ile Vâhid-i Ehad’dan görebilir.” (Lem’alar, Yirmi Sekizinci Lem’a, Yedinci Nükte)
Bu tür düşünceler, insanı maddi dünyaya olan bağlarını zayıflatabilir ve onu tabiat bataklığına sürükleyebilir. Nursi, bu felsefi eğilimlerin, insanı daha da sapkın bir yola sokabileceğini belirtmektedir.
“Evet vahdetü’l-vücud meşrebi, mâsivâ-yı İlâhînin rububiyetini o derece şiddetle reddeder ki, mâsivâyı inkâr ve ikiliği ref ediyor.” (Lem’alar, Yirmi Sekizinci Lem’a, Yedinci Nükte)
İmanî Hakikatler ve Dalâlet:
Risale-i Nur’un temel amacı, insanları dalâlet ve sapıklıktan korumak, onları doğru yola yönlendirmektir.
Maddiyatçılığa ve akılcılığa kapılanlar, kalbinin hastalanması ve maneviyatın ihmal edilmesiyle zamanla dalâlete düşerler. Risale-i Nur’un, insanı doğru yola yönlendirme noktasındaki temel argümanlarından biri, imanın gücüdür.
“Felsefenin bir taifesi, Cenab-ı Hakk’a “mûcib-i bizzât” demişler, ihtiyarını nefyetmişler; ihtiyarını isbat eden bütün kâinatın nihayetsiz şehadetlerini tekzib etmişler.” (Sözler, Otuzuncu Söz, Birinci Maksat)
Nursi, felsefî dalâletin insanı akıl yoluyla sapkınlığa sürüklediğini belirtir. Maddiyatçı ve tabiatçı düşüncelere saplanmış bir insan, kalbini ve aklını doğruya yönlendiremeyecek ve nihayetinde dalâlete düşecektir.
Felsefeyle İlgili Hatalı Yaklaşımlar:
Felsefî düşüncelerin de bir kısmı, insanın nefsine hitap eden yanılgılar barındırır. Bu yanlış düşünceler, insanın ruhunu şımartır, aklını daraltır ve onu doğru yoldan uzaklaştırır. Risale-i Nur, insanın akıl ve kalbini temizlemesi gerektiğini vurgulamaktadır:
“Şu meşrebdeki şatahat, hubb-u nefisten neş’et ediyor. Çünki muhabbet gözü, kusuru görmez. Nefsine muhabbeti için, o kusurlu ve liyakatsız bir cam parçası gibi nefsini, bir pırlanta, bir elmas zanneder.” (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım)
Nursi, insanın ruhundaki hastalıkların, yanlış felsefi ve akılcı düşüncelerle tetiklendiğini ve bunların insanı içsel olarak hasta ettiğini belirtir.
Sonuç:
Risale-i Nur, insanı maddiyatçı ve tabiatçı düşüncelerden koruyarak, onu gerçek hakikatlere yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Kalbin ve ruhun sağlıklı olması, doğru imanın ve akılcı düşüncenin yoluyla mümkündür. Bu nedenle, felsefi sapkınlıklar ve dalâlet, insanı nefsinin ve aklının kölesi yaparak onu doğru yoldan saptırır. Gerçek mutluluk ve huzur ise, insanın Allah’a yönelmesi, imanını kuvvetlendirmesi ve doğru yolda sabırlı bir şekilde ilerlemesindedir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.