38,4292$% 0.2
43,8350€% -0.02
51,3195£% -0.01
4.099,20%-0,71
3.318,98%-0,90
9.432,55%-0,61
BEŞİNCİ NÜKTE
Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakrı, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zayıf ve zevâle maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Adeta polattan bir vücudu var gibi, lâyemûtâne, kendini ebedî tahayyül eder gibi dünyaya saldırır. Şedit bir hırs ve tamahla ve şiddetli alâka ve muhabbetle dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Hem kendini kemâl-i şefkatle terbiye eden Hâlıkını unutur. Hem netice-i hayatını ve hayat-ı uhreviyesini düşünmez; ahlâk-ı seyyie içinde yuvarlanır.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, en gafillere ve mütemerridlere, zaafını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor; midesindeki ihtiyacını anlar. Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin Firavunluğunu bırakıp, kemâl-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü mânevî eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır—eğer gaflet kalbini bozmamışsa!
Ramazan-ı Şerif, müminlere adeta bir rahmet ve bereket mektubu olarak gelir. Oruç, insanın nefsini tezkiye etmesine, ahlâkını güzelleştirmesine ve serkeşâne hareketlerinden vazgeçmesine vesile olan en büyük ibadetlerden biridir. Bu nükte, insan nefsinin gafleti ve orucun bu gafleti nasıl giderdiği üzerine derin bir hakikati bizlere sunar.
İnsan nefsi, dünya hayatının içinde gaflete dalarak kendini unutur. Kendi varlığının zayıflığını, faniliğini ve kusurlarını görmek istemez. Ölümü kendisine uzak bir ihtimal gibi görerek sınırsız bir ömür hayal eder. Bu gafletle birlikte, dünyaya aşırı derecede bağlanır, onu tüm benliğiyle sahiplenmek ister. Lezzetlere, menfaatlere ve dünyalık zevklere tutkuyla sarılır.
Bu gaflet içinde nefis, kendisini terbiye eden, şefkatiyle rızıklandıran Cenâb-ı Hakk’ı unutabilir. Hayatın aslî gayesini düşünmez, dünya hayatının gelip geçici olduğunu idrak etmez. Ahlâkî zafiyetlere meyilli hâle gelir, kötülüklere sürüklenir ve hakikati görmek istemez.
Ramazan’daki oruç, en gaflet içinde olan ve nefsine boyun eğmiş kişilere bile zayıflığını ve acizliğini hissettirir. Açlık sayesinde insan, midesine ve bedenine yönelir, kendi ihtiyacını ve çaresizliğini anlar. Zayıf vücudunun ne kadar çürük ve fanî olduğunu idrak eder.
İnsan oruçla, ne kadar merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu fark eder. Oruç, nefsin isyanını ve Firavunvari büyüklenmesini kırar. Kul, kendi aczini ve fakrını anlayarak Allah’ın dergâhına iltica etme arzusunu hisseder. Gönlü bozulmamış ve kalbi hâlâ hakikate açık olan kişi, bu şuurla manevî şükrün kapısını çalar ve Rabbine yönelir.
İşte, Ramazan-ı Şerif’in orucu, insana gafletten kurtulup hakiki kulluk şuuruna ermesi için bir fırsattır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.