Ramazan sözcüğü, Kur’an’da bir kere geçmiş ve onda da Ramazan ayı kastedilmiştir. Bu ay Kur’an’da ismi açıkça geçen ve değer verilen tek aydır:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.
İslamın binasını teşkil eden temel esaslarından ve en büyük erkanından birisi de Ramazan orucudur.
Ramazan: Hicrî takvime göre 9. ay ve İslam dininin inancına göre Muhammed’ e Kuran-ı Kerim ayetlerinin inmeye başladığı, aynı zamanda Müslümanlarca oruç tutulmaya başlanılan aydır.
Oruç da namaz gibi bedenî ibâdettir. Bu ibâdetin en başta gelen özelliği, insanları kötülüklerden alıkoyması, nefsin azgın istek ve arzûlarını gemlemesidir.
Oruç sadece Allah’ın rızası için imsak vaktinden güneş batıncaya (iftar vaktine) kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Akıllı, buluğ çağına erişmiş Müslüman’ın Ramazan orucunu tutması farzdır.
Orucun insanı kötü meyillerden koruması sebebiyledir ki, Resûlüllah Efendimiz ( s.a.v ) bekâr gençlere, şehevî hislerin baskısından kurtulmak için oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Orucun şehevî duyguları teskîn ettiği, bugün ilmen de kabûl edilen bir gerçektir.
Oruç gizli yapılan ve pek faziletli olan bir ibadettir.Orucun sevabi her türlü ölçülerin üstündedir.
Orucun vücut sağlığı açısından taşıdığı önemi Peygamberimiz hadîs-i şerîflerinde şu şekilde beyan buyurmuşlardır:
Oruç tutun! Vücudunuz sağlam (ve sıhhatli) olsun.
Her şey’in bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtı da oruçtur.
Yani, zekâtı vermek, nasıl malı ve malın pisliğini giderip temizliyorsa, oruç da vücudu temizleyip vücuttaki zehirleri, fazlalıkları bertaraf eder; insanı hastalıklardan kurtarır.
Oruç tutmak, İslâm’ın dayandığı 5 temel esastan birisidir. Aynı zamanda, İslâm şeâirlerinin de büyüklerindendir. Medine’de hicretten 1.5 yıl sonra, Şaban ayının 10. günü farz kılınmıştır. Farziyyeti, Kitab, Sünnet ve İcma’ ile sâbittir.
Ramazan ayında oruç tutma emri ve onunla ilgili hükümlerin çoğu, Bakara suresinde zikredilmiştir.
Artık sizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa,başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola iletmesine karşı Allah’ın ululuğunu dile getirmeniz ve umulur ki şükredersiniz diye (uygun hükümler gönderiyor).
Bakara Suresi, 187. ayet:
Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın.
Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor. Resulullah (sav) buyurdular ki:
Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem ateşinden kurtuluştur. (Camiussağir – 2818)
Oruçlu bir kimse, mükafat olarak Allah-u Teala’nin rahmeti ile karşı karşıya gelmekle vadolunmustur.
Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.
Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.
Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur.
O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Her iyiliğe karşı, 10 mislinden 700 misline kadar mükâfat vardır.
Ancak orucun mükâfatı bu ölçünün dışındadır.
Çünkü Ademoglunun işlediği her is kendisinindir,
Fakat oruç benimdir, onun mükafatını ben vereceğim.
[ Buhari ]
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, her hayır ve ibâdet için 10 haseneden 700 haseneye kadar belli bir sevab takdir edildiği halde, oruç için sevab miktarı hudutsuz tutulmuştur.
Onun mükâfatını takdir etmeyi de, Allah Teâlâ meleklerine bırakmayıp kendi Zât-ı Akdesine saklamıştır.
Bu yüzden mü’minler kıyâmet günü, tutmuş oldukları oruca karşılık, hiç ummadıkları miktarda büyük sevaplar ile karşılaşabileceklerdir.
Oruç tutan kimselerin nâil oldukları yüksek fazilet ve şerefli mevki bâzı hadîslerde şu şekilde işâret buyurulur:
Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde (Cennete) yalnız oruçlular girerler. Onlardan başka hiçbir kimse giremez.
(Kıyâmet gününde) Oruçlular nerede? diye nidâ edilir. Oruçlular kalkıp girerler. Oruçlular girdikten sonra da kapı kapanır, artık hiç kimse o kapıdan içeri giremez.
Oruclunun iki sevinci vardir:
Şurası da açıklanmalıdır ki bu sayılan faziletler oruçlarini islami emirlere uygun olarak tutanlar içindir.
Yoksa nefse köle olanlar ıçin değil, Velev ki seytanlari mahpus olsun yine hayra mazhar olamazlar.
Rasulullah aleyhissalatü vesselam Şaban ayının son günü bize hitap etti ve şöyle buyurdu:
– Ey insanlar! Size büyük bir ay belirmiştir. Bu ay, mübarek bir aydır. İçinde bin aydan daha hayırlı olan bir gecenin bulunduğu bir aydır. Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı ve gecesini de nafile ibadetlerle değerlendirmenizi istemiştir.
Bu ay sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise, cennettir. Bu ay, hayır ve iyilik ayıdır, müminin rızkının arttığı bir aydır.
Kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahlarının affına, cehennem ateşinden kurtuluşuna vesile olur ve oruçlunun sevabında hiçbir azalma olmaksızın aynısı onun için de olur.
(Sahabiler) dediler ki:
– Hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şeyler bulamayabiliriz?
Aleyhissalatü vesselam Efendimiz buyurdu ki:
– Allah, bu sevabı, oruçluyu bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt ile iftar ettiren kimse için de verecektir.
Bu ayda dört hasleti çoğaltın:
Rabbinizi razı edeceğiniz iki haslet: Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik etmeniz ve ondan af dilemeniz (istiğfar etmeniz)dir.
Hep muhtaç olduğunuz iki haslet ise, Allah’tan cenneti istersiniz ve cehennemden O’na sığınırsınız.
Hz. Resulullah (s.a.s) Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor.
Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa ,
Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.
Avamın Orucu: Bu oruç, mide ve tenâsül uzvunu şehvetlerden sakındırmaktır. Yani yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktan sakınmaktır.
Havass Orucu: Kulak, göz, dil, el, ayak ve sâir âzaları günahlardan uzak tutmaktan ibarettir.
Ahass’ul-Havass’ın Orucu: Kalbi, dünyevî düşüncelerden tamamen arındırıp Allah’tan başka herşeyi kalpten uzaklaştırmaktır.(9)
Diğer bir hadîs-i kudsîde ise şöyle buyurulur:
Ramazan ayının orucu, on ay oruç tutmaya, ondan sonraki altı gün orucu da iki ay oruç tutmaya bedeldir.