36,6753$% 0.09
40,0531€% 0.19
47,6169£% 0.05
3.515,47%-0,04
2.984,18%-0,12
10.840,59%1,05
Ne zaman Osmanlıca ile ilgili bir tartışma yapılsa aklıma yaşadığım iki olay gelir:
Birinci olay: Okur yazar olmayan annemin ikinci el eşyalar için kullandığı bir tabir vardı: Müsta’mel. Ben bu kelimenin anlamını ancak İlahiyat Fakültesine başladığımda öğrenmiştim. Eğer Üniversitede İlahiyat dışı bir alanda eğitim alsaydım, büyük ihtimalle hala bu kelimenin anlamını bilmiyor olacaktım.
İkinci Olay: Kızımın bir üniversite hastanesinde kan tahlilini yaptırmıştım. Tahlil sonucunda müspet yazıyordu. Sonucu asistan doktora gösterdim. Doktor sonucu inceledikten sonra, temiz olduğunu herhangi bir sıkıntı olmadığını söyledi. Ben de ‘nasıl temiz olur? Sonuç müspet yazıyor’ deyince doktor bir an için durakladı ve ‘müsbet negatif demek değil miydi’ dedi. Ben de bunun üzerine, müsbet kelimesinin pozitif; menfi kelimesinin ise negatif anlama geldiğini anlattım. Eğer ben o gün durumu fark edecek derecede Osmanlıca’ya hakim birisi olmasaydım, doktor belki de yanlış teşhis koyacak ve belki de bir sağlık skandalı meydana gelecekti.
Osmanlıca bu ülkede hep tartışma konusu olmuştur. 80 öncesinin meşhur sağ-sol tartışmalarından birisi de Osmanlıca idi. Üniversitede sınavlarda Osmanlıca’ya takıntılı hocaların, sınav kağıdına ‘CEVAPLAR’ yazan öğrenciye negatif ayrımcılık yaptığı; ‘YANITLAR’ yazan öğrenciye ise pozitif ayrımcılık yaptığı, o devre ait anlatılan kara-mizah örneği hatıralardandır. 70’li yıllarda izleyici karşısına çıkan, görünürde bir komedi olan, gerçekte ise buram buram ideolojik mesajlar yüklü filmi Hababam Sınıfı serilerini izlemeyen yoktur. Bu filmde bir sahne şöyledir:
Okula yeni tayin olan edebiyat öğretmeni Zühtü Hoca, Hababam Sınıfı’na derse girer ve Ziya Paşa’nın bir şiirini okur: Tîz-i Reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır. Öğrenciler bu şiirle dalga geçmeye başlarlar: Teyzesi deftar olan damda faytonla dolaşır…. Filmin değişik sahnelerinde, biraz da abartılı ve ağdalı Osmanlıca kelimeler kullanan Zühtü Hoca, öğrenciler ve hocaların dilini anlamadığı ve kendisiyle dalga geçtiği bir şahıs haline gelir. Zühtü Hoca’nın kullandığı kelimelerin öğrenciler tarafından anlaşılmaması bir yana, Zühtü Hoca ile aynı yaşta olan ve tarih öğretmeni olan Mahmut Hoca’nın da Zühtü Hoca’nın kullandığı kelimeleri anlayamaması tam bir mantıki çelişki arzeder.
İşin daha da vahim boyutu şudur ki; 60-70’li yıllarda Osmanlıca’ya karşı çıkan üniversite hocalarının yazdıklarını da bu günün nesli anlamıyor. Muhtemeldir ki, bizim konuştuğumuz dili de daha sonraki nesiller anlamayacak
Osmanlıca kesinlikle öğretilmeli. Ama nasıl? Bu konuyu da sonraki yazımızda ele almaya çalışalım.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.