Öğrenci Merkezli Eğitim Mi Demiştiniz?

Öğrenci Merkezli Eğitim Mi Demiştiniz?

Özellikle maarifimizin sık kullandığı moda tabirlerden biridir; ‘öğrenci merkezli eğitim.’ Eğitim-öğretimimiz gerçekten öğrenci merkezli midir, yoksa öğrenciyi merkeze alıp sağlı-sollu vurmak mıdır? Veli öğrenciyi okula şikayet eder evde ders çalışmıyor, okulda öğretmen veliye şikayet eder; dersleri dinlemiyor, ödevlerini yapmadan geliyor, yaramazlık yapıyor vs. diye. Her şey tamam, tek suçlu öğrenci öyle mi?

Okulda veli toplantısı olur, bu sefer sıralara veliler öğrenciler gibi oturur, öğretmen kürsüde daha önce bir kağıda yazdığı maddeleri sıralamaya başlar… Birinci madde: ‘öğrenciler ders çalışmıyorlar.’ Allah Allah acaba neden? Okula bir eğitim-öğretim hastanesi olarak da bakabiliriz. Ders çalışmama hastalığına yakalanmış öğrenci ise, bu hastalara teşhis ve tedavi uygulayacak olan da öğretmendir. Doktorun hastayı tedavi etmek yerine; ‘neden hasta oldun kardeşim hasta olmasaydın’’ deme hakkı var mıdır? Kişi hasta olmuş ve doktorun ayağına gelmiştir. Burada doktorun yapacağı hastalığa teşhis koyarak, tedaviye başlamaktır. Öğretmen de ‘’çocuklar ders çalışmıyorlar’ yerine; ‘öğrenciler ders çalışmama hastalığına yakalanmışlardır, tedavisi de şu şu uygulamaları yapmaktır.’ şeklinde olmalıdır. Bir rol paylaşımı yapılarak; biz öğretmen ve idareciler; öğrencilerimizin ders çalışmamaları önündeki şu engelleri kaldırıp, şu işleri yapmalılar; velilerimize ise şu vazifeler düşmektedir. Yani bu hastalığın tedavisi şu ortak planın uygulanmasıdır. Bu planı uygularken, şu aralıklarla kontrol ederek öğrencimizi müşahade altında tutalım. Bu kontrol şekli; belli aralıklarla yapılacak yazılı- sözlü sınavı mı olur, deneme sınavı mı olur önceden belirlenmelidir. Bu plan da kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler belirlenmelidir. Uygulama aşamasında, planın gerçeklerle uyuşmayan taraflarında revizyona gidilmelidir.

Bu konuda yapılan büyük yanlışlardan bir de şudur; derslerde başarısız olan bir öğrenci üzerinde, hem okul hem de veli tarafından baskı kurulmasıdır. Öğrencinin adeta nefes aldığı bütün aktiviteler yasaklanır, yığınla test kitabı v.b. dökümanlar alınır, öğrenciden bir yarış atı gibi koşması istenir. Akşam anne-baba çocuğun başında ‘demoklasin kılıcı’, gündüz öğretmenler gardiyan misali tehditler savurur… Beden öğretmeni öğrencilerin kendi aralarındaki şakalaşmalarına kızar top oynamayı yasaklar, teneffüslerde derse geç kaldıklarından dolayı tenis oynaması yasaklanır, o yasak bu yasak… Sonra katmerli öğütler: ’’zamanınızı boşa geçireceğinize ders çalışın.’’ Yok canım, daha neler! Bu uygulamalar öğrenciye başarı getirmez, tam tersi derslerden daha da uzaklaşmasına sebep olur. Bu durumda öğrencide ya psikolojik sorunlar ortaya çıkar ya da dersleri tamamen boşlar. Hatta okula gitmek istemez, kitapları bile görmekten nefret eder. Bu koskoca bir hiçtir. Siz yine aynı toplantılarda aynı sorunları konuşmaya devam edersiniz.

Unutulmaması gereken, öğrenci bir çocuktur ve oyun oynamasını sever. Uygulanacak planda çocuğun ruhuna uygun olmalıdır. Günümüz eğitim sisteminin en iyi modeli olarak bilinen, öğrenci merkezli eğitimi, uzmanlar: ’’Bireysel özelliler dikkate alınarak, bilimsel düşünme ve iletişim kurma becerisine sahip, öğrenmeyi öğrenmiş, üretken, bilgiye ulaşıp kullanabilen, evrensel değerleri benimsemiş, teknolojiyi etkin kullanan ve bireyin kendini gerçekleştirmesi için, eğitim sürecinin, her aşamada birey katılımını sağlayacak biçimde yapılandırılması’’ olarak tanımlamışlardır (Öğrenci Merkezli Eğitim Uygulama Modeli, M.E.B. Yay., 2007, Ankara, s.5.). Bu tanıma baktığımızda temel faktörün, öğrencinin motive edilmesi olduğu ortaya çıkar. Bu oyun ve aktviteleri yaygın kullanarak öğrenciyi eğitime istekli hale getirmekle olur. Öğrenciler ders gördükleri ortamları ve öğretmenlerini sevmelidirler. Mesela matematik öğretmeninin, dersin başından sonuna kadar aralıksız ders anlatması yerine, belirli aralıklarla sınıfta eğlenceli yarışmalar yapması dersi ilginç hale getirebilir. Derslerden sonra içinde rahatlatıcı aktivitelerin olduğu etütlerle çocukların eğlenirken öğrenmeleri sağlanabilir. Tabi ki, burada öğretmenlere ve velilere çok iş düşmektedir. Çok sabırlı olmalıdırlar. Her öğrencinin, farklı karakteri, farklı öğrenme seviyesi vardır. Bu göz ardı edilmemeli, sevgi diliyle çözümler aranmalıdır. Kısacası öğrenciye:’’gel sana şunları öğreteyim’’ yerine “gel seninle güzel vakit geçirelim.’’ mesajı verilmelidir. Veliler de evde öğrenciye aynı rahatlatıcı ortamı sağlamalıdırlar.

Dr. Ergün ADEMOĞLU( ergun.ademoglu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.