40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
Doğru ile yanlışın, iyi ile güzelin birbirine karıştığı bir ortamdayız. En değerli varlıklarımız çocuklarımız, gençlerimiz ailede, okulda verilmeye çalışan değerlere karşı ilgisiz. Hatta bunları gereksiz, çağdışı gören hiç de az değil. Adeta düşünmeyi, reddeden, oyun ve eğlence peşinde, gayesiz bir gençlik. Eskiden Osmanlı’yı merak edip seyahat eden Avrupalı seyyahların hatıralarına baktığımızda nerede o günler dememek imkansız. Çocuklar sokakta oynarken, hiç gürültü, bağırma sesleri duyulmazmış. Sessiz, sakin, dingin. Adeta iç dünyalarındaki manevi huzurun yansıması ile oyunlar bile sükûnetle oynanırmış. Yerlere tükürmek çok ayıp kabul edilirmiş. Insanlar birbirlerine hitap ederken, efendim, bendeniz gibi kibar ifadeler kullanırmış…Bunlar sadece birkaç örnek. Verecek başka örnek bulamadınız mı ? diyebilirsiniz. Ama unutmamalıdır ki küçük şey yoktur. İyi ya da kötü hiçbir davranışı basit göremeyiz. İnsanların bırakın dışarıyı evde bile birbirlerine yabancılaştıkları zamanımızda Peygamberimizin( s.a.v.) ” Tebessüm etmek sadakadır”, “Aranızda selamı yayınız” Hadis’i şerifleri basit ve küçük görülebilir mi?
Kediyi aç susuz bırakan ibadet ehli kadın, azabı hak ederken, çölde susuz kalmış köpeğe ayakkabısı ile su veren bağıye kadının affedildiği meşhurdur. Bırakın hayvanları insanları bile yolda acı çekerken görüp, önemsemeyecek kadar duyarsızlaşmış bir kitlenin olduğu günümüzde, köpeğe su vermenin neresi önemli , kediyi aç bırakmakta ne var, diyebilir miyiz?
Konuşurken, ikiyüz üçyüz kelimeyle konuşan gençliğin, kelime dağarcığının azlığına üzülmeyi bırakalı çok oldu. Artık -kız erkek farketmez- gençliğin küfürlü, hakaret içeren ifadelerle birbirlerine hitapları öyle kahredici ki. ” Güzel söz, kökü sabit, Dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. Ki o ağaç, Rabbinin izni ile her zaman yemişini verir. Allah, öğüt alsınlar diye insanlara böyle benzetmeler yapar” ibrahim süresi 14 . Bu ayet- i kerimeden sonra bir iki küfürden ne olacak demek, bize yakışır mı?
Asr- ı saadette, Osmanlı’nın Yükseliş dönemlerinde değerler eğitimi adeta bir dantel işler gibi ilmik ilmik, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde verildiğinden çocuk ve genç bunları kuru bilgi olarak görmüyor, insan olmanın gerekliliği olarak kabul ediyordu. Edebe aykırı davrananlar, aile ve çevrede gördükleri tepki ile kendilerine hemen çeki düzen veriyorlardı. Kul hakkına girmenin telafisinin çok zor olduğu bilgisini içselleştiren birey, tabii ki sokakta, evde okulda, toplu taşıma araçlarında kimseyi rahatsız etmek istemez. Ama zamanımızda küçük hatalar önemsemeye önemsemeye, büyük günahlarda normal görülmeye başladı, maalesef. Kul hakkı, helal haram, sorgu sual gibi kavramlar toplum hafızasından, belli ölçüde silindiğinden çok rahat bir şekilde iftira, rüşvet, zina, hırsızlık, adam öldürme gibi büyük günahlar, aleni bir şekilde işleniyor.
Bu vakıa, boş vermeyi değil, işin bir ucundan tutmamızı gerektiriyor. Nasıl cahiliye dönemindeki o karanlık Kur’an ve sünnetin diriltici ışıklarıyla aydınlığa kavuştu. Bügünde aynı reçeteler derdimize deva olacaktır. Aslında bunun farkında olan pek çok gönüllü buna destek vermekte.
Bu olumlu değişim günümüz içinde hayal değil. Rus hakimiyetindeki Finlandiya’nın nasıl beyaz zambaklar ülkesi olduğunu Gregory Petrov
“Beyaz Zambaklar Ülkesi” isimli kitapta çok güzel anlatmış.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.