Bedir Haber

Ne kadar Müslümanız?

Ne kadar Müslümanız?
Dr. Ergün ADEMOĞLU( ergun.ademoglu@bedirhaber.com )
554 views
09 Aralık 2014 - 6:36

Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile

Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile

Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir

Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir.
**Mehmet Akif Ersoy**

Hepimiz bir iç muhasebesi yapalım; ne kadar Müslümanız? Bütün sıfatlarımız da Müslüman mı? Hangi sıfatlarımız hala kâfir sıfatı? Yaptığımız gayri meşruluklara, dini kılıflar bularak kimleri aldatıyoruz? Söylediklerimizle yaptıklarımız arasında ne kadar uyum var? Bulunduğumuz yerin ve makamın hakkını ne kadar verebiliyoruz? Yaptığımız iyilikleri Allah rızası için mi yapıyoruz yoksa Allahın adını kullanarak ‘’kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’’ beklentisi içinde mi yapıyoruz?  

Başkalarına veya kamuya ait imkânları, dini de kullanarak kendi çıkarları doğrultusunda kullanan zihniyetten bahsediyorum. Bazen kendi mevkisini yükseltmek için büyük beklentileri uğruna küçük harcamalardan kaçınmayan bu zihniyet baktığınız zaman en dindar görünen insanlardır. Güya bu insanlar, kullandıkları dini tabirlerle, verdikleri görüntüyle, İslamın örnek şahsiyetleridir. En çok yardımı onlar yapmışlardır, en çok camiyi onlar inşa etmişler, en çok yol, köprü vb. onlar yapmışlardır. Bütün bunları gerçekten yapmış olsalar bile temelinde Allah rızası yoksa dinimize göre anlamı yoktur. Temelinde Allah rızası olmayan her şey başlangıçta iyi bile olsa sonucunun iyi olmadığının birçok örnekleri vardır. 

Şahsi ibadetlerimizde de aynı şey geçerlidir. Namaz kılıyoruz, bizi kötülüklerden uzaklaştırmıyorsa bir defa daha düşünmemiz gerekir; nerede yanlış yapıyoruz? Zekât veriyoruz, sadaka veriyoruz… Fakat verdiklerimizle birazcık olsun bir minnet beklentisi varsa bu ibadetlere de Allahın rızasından başka şeyler karışmış demektir.

Peygamber Efendimiz (S.A.S): ‘’Sağ elin verdiğini, sol el bilmemeli’’ diyor. İyiliği teşvik etme maksadıyla yapılanlar makul karşılansa bile yaptıklarımızda dünya adına bir beklenti olamaz, olmamalı. Nasıl devlet adına okul yapılmasına önderlik eden bir yöneticinin; ‘’okulu ben yaptırdım’’ deyip öğünme hakkı yoksa hiç kimse yaptığı iyiliklerin karşılığını isteyemez. Bir kamu görevlisi işi gereği yapması gerekenler için:’’ben bu işleri yapıyorum. Öyleyse herkes bana minnet etmeli’’ derse, o zaman; ‘’demek ki sen görevin olan bu işleri, şahsi menfaatlerin için yapıyorsun’’ derler ve haklıdırlar da. Önemli makam ve mevkileri işgal eden kişiler dünyevi zaaflarına yenik düştükleri takdirde, şeytanın avaneleri olurlar. Bunlar; kendi dediklerini ve yaptıklarını yeri geldiğinde, inandırıcı olabilmek için, dini de kullanarak savunmaya başlarlar. Bu ahlaki bir yıkılıştır. 

Tarık bin Ziyad gibi hazineleri ayaklarının altına alamayanlar; Çin efsanesinde olduğu gibi, hazineyi ejderhadan kurtarsalar bile, hazineler karşısında benliklerini kaybedip, yeni ejderha olmaya mahkûmdurlar. Bu çok tehlikeli bir zihniyettir, nereden hortlayacağı belli olmaz. Hangi şartlar lehlerine olursa, bukalemun gibi o renkte görünürler.

Bu zihniyet, bazen dindar görülür, bazen başka şekilde görülür. Nasıl görüldüğü önemli değildir, hangi sıfatları taşıdığı önemlidir. Bu zihniyet bazen çok farklı düşünce ve kuruluşların içinde birbirine düşmanmış gibi görülür. Bu zihniyet, dindar görüldüğü zaman dine en çok zarar verdiği zamandır. Samimi Müslümanlar, bunların asıl niyetlerini anlayamadıklarından kitleler halinde peşinden giderler. Bunlar, halkın beklentilerini iyi bildiklerinden, kalabalıkların diliyle konuşurlar. Herkesin duygularını tatmin ederler. İnsanlar, yıllarca başkalarından göremedikleri yalancı cennetleri bunlarda görürler. Aslında bunların hepsi geçici, kısa süreli bir algıdan ibarettir. 

Bazen bol keseden ulufeler dağıtılır. Fakat bilmezler ki, onları muhtaç duruma düşürenler, onları verenlerdir. Şu hikâye buna ne güzel örnektir: Bir papaz, sığırcık kuşlarını ve saksağanları kendisine alıştırmış. Papaz geldiğinde, kuşlar uçarak gelip papazın omuzlarına konar ve elinden yiyecek yermiş. Herkes hayretle bu manzarayı seyredermiş. Bu manzaraya bakıldığında, yabani kuşlar nasılda bu papazı seviyorlar, o da onlara ne kadar cömertçe davranıyor değil mi? Hâlbuki gerçek göründüğü gibi değil. Papaz, daha önceden kuşların gagalarını kestiğinden kendileri tabiattan beslenemiyorlar. Yani aç kalmamak için papazın eline muhtaçlar. Sizce papazın kuşlara verdiği yemler, iyilik midir? 

Öyleyse herkes kendisini bir defa daha gözden geçirmeli. Başkasına köle olmak istemiyorsa, Allah’a kul olmalı. Allah’a kul olmayanlar; para, şöhret, makam vb. gibi nefsi arzularının kölesi olmaya mahkûmdurlar. Mahkûm olduğu bu prangaların tesirinde, herkesi kendisine köle yapmaya çalışır. Firavun ruhlu bu kişiler, insanların Hz. Musa’ya dedikleri gibi: ‘’Sen haklısın ama bize yiyeceği firavun veriyor’’ dedirtmekten hoşlanırlar. Gagaları kesilmiş kuşlar gibi ellerinden yem yemeleri ve kendilerine minnet etmeleri onların hoşlandıkları şeylerdir.  Allah (c.c.) cümlemizi, firavun sıfatlarına sahip olmaktan korusun.  Mü’min olmayan sıfatlarımızı da ıslah eylesin.

Amin.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno