Ey nefsine esir olmuş nâdân!
Nur-u iman ile Halık-ı Rahman’ın kitabını okuyanlar âlim olurken.
Benlik kitabını hatmettin cehalet diplomasını boynuna taktın.
Mütevazi kullar mahiyetim naks, fakr kusur, Fatır’ı Zülcelâl’in kemal, cemal, kudret ve rahmetine ayna olmak en büyük makam derken.
Halife-i arzım ben diyerek, cismaniyetin itibarıyla zaif, aciz, mahdut bir cüz olduğunu unuttun, kulluk postunu kaybettin.
Marifetullah ehli ilim deryasında inci, mercan derlerken.Fani dünyanın şişelerine gönül verdin.
Gönül insanı tam bir itikat ve külli bir niyetle Allah’a ram olurken;
Ma’sivaya aldandın boynuna isyan tasmasını taktın.
Aşıklar Nur’un ateşiyle yanarken. Ateş-i aşk-ı mecazi ile üşüdün gaflet yorganına büründün.
Hak erleri kulluk kanatlarıyla bir ufuktan başka bir ufka uçuşup dururken; heva ve heves kafesine kendini hapsettin.
Dostlar üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlı kapıları bir bir açarken; perdeyi kapattın, gönül kapına kilitler vurdun.
İrşad ehli alem sarayında mülk O’nun deyip, Hak uğruna her şeyini feda ederken; ev, iş, aş, çocuk kulübesinde nice hesaplar gördün.
Muhabbet fedaileri Hak rızası peşinde gönüller fethederken; Kusur arayıp gönüller kırdın.
Kızdın! Bağırdın! Yıktın! Harap ettin!
Günah ateşlerine attın özünü, iman nurunu kaybettin.
Kibrettin, hata ettin,yazık ettin.
Heyhat! Ne ettinse kendine ettin.