Bugün bir buçuk milyarı bulan İslam dünyası, geniş bir coğrafyada yaşamalarına rağmen, biz mensupları tarafından hakkıyla  temsil edilemediğinden maalesef yanlış tanınmaktadır. Müslüman denilince, özellikle batı dünyasında terörle eşdeğer tutulmakta. Tabi ki, burada merkezi güç odaklarının, Müslümanlar hakkında yaptıkları olumsuz propagandaları göz ardı edemeyiz. Bunun yanında, biz Müslümanlar olarak üzerimize düşen sorumlulukları hakkıyla yaptığımızı söyleyebilir miyiz. Yaşayışımızla, davranışlarımızla, sıfatlarımızla İslam’ın güzel çehresi olabildik mi? Sahabe misali, İslam yaşanmış olsaydı Müslümanlarda cehalet, tefrika, fakirlik olur muydu. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de: ’’Mü’minler ancak kardeştirler.’’ (Hucurat Süresi:10) ayetini hayatlarına hayat yapsalardı, birbirlerini boğazlarlarmıydı. İslam’ı hakiki manada temsil eden, ihlas ve samimiyet abidesi Müslümanlara ne kadar çok ihtiyacımız var.

Almanya’da kalmış bir din görevlisinden dinlediğim, bir Alman’ın Müslüman oluş hikayesi, İslam’ı temsil noktasında en güzel örneklerden biridir. Nasıl Müslüman olduğunu kendisinden dinleyelim: ‘’ Türkiye’nin Çorum şehrinden olduğunu öğrendiğim bir Türk komşum vardı.   Evde olduğum bir gün kapı zili çaldı. Kapıyı açtığımda, elinde bir tabakla o komşum karşımdaydı. ‘’Size bulgur pilavı getirdim. Buyrun yiyin afiyet olsun.’’ dedi. Çok şaşırmıştım, bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı. Hiç kimse kimseye böyle bir ikramda bulunmazdı. Tabağı aldıktan sonra teşekkür edip kapıyı kapattım. Başka bir gün yine kapı çaldı. Kapıyı açtığımda, yine aynı komşum bana plav getirmişti. Çok şaşırmıştım. Hadi birincisinde bir şekilde getirmişlerdi. Peki bu neyin nesiydi. Bu olanlar rastgele şeyler değildi. Bir sebebi olmalıydı. Üstelik plav, bizim yemek kültürümüzde de yoktu, komşum bunu bilmeliydi. ‘’Bu yemekleri bize niçin getiriyorsunuz?’’ diye sordum. O da : ‘’Plavın, sizin yemek kültürünüzde olmadığını biliyorum. Fakat ben bir Müslüman olarak dinimin emrini yerine getiriyorum. Bizim dinimiz, komşunun komşuya ikramını imandan sayar.’’ deyince, heyecandan ne diyeceğimi bilemedim. Demek ki, bu güzellikler İslam’dan kaynaklanıyordu. Müslümanlara karşı önceden oluşan ön yargılarım bir anda bitmişti. Bu güzel insanların dini de güzel olmalıydı. İslam’ı araştırmaya başladım. Hak din olan İslam’ın güzelliklerini görünce Müslüman olmaya karar verdim. Kısacası, benim İslam’ı araştırıp, Müslüman olmama vesile olan bu Çorumlunun plavıydı. Allah ebeden razı olsun.’’ 

Allah (C.C.), murad ettikten sonra neden olmasın. Bu bazen bir tabak plav, bazen bir bardak çay veya tatlı bir tebessüm, Allah (C.C.) diledikten sonra neden olmasın… Önemli olan biz İslam’ın ruhunu ne kadar ikame edebiliyoruz. Bu hakikatı temsil etme yolunda, kendimizi  bir defa daha yenilemeliyiz. Sırtımızda taşıdığımız Müslüman imajına zarar vermemeliyiz. Bu da İslam’ı hakkıyla yaşamakla olacaktır.        

Almanya vize başvuru Amaçları