Bedir Haber

Namaz

Namaz
54 views
19 Kasım 2021 - 23:25

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِؕ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُؕ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.(Ankebut, 45)

 

Muhterem Müslümanlar! İslam’ın beş temel esasından biri, dinin direği, duaların özü ve esası namazdır.. insanı Allah’a yaklaştırmada hem bir vesile hem de yakınlaşmanın ta kendisidir. Bundan dolayı namaz, mümin için büyük önem arz eder; o, dünyevi meşgaleler arasında geçiştiriliverecek bir iş değildir. Değil başka bir iş yüzünden onun ihmale uğraması ya da aceleye getirilmesi, gerektiğinde her şey ona feda edilmelidir. Evet, namaz insanın hayatında yapacağı şeylerin en güzelidir ve en güzeli olmalıdır.. hayatın en tatlı hatıraları namazla ilgili bulunmalıdır. Zira Allah’a namazla ulaşılır, peygamberlerin huzuruna namazla varılır. Ve kişinin şuurunun derinliğine göre günde beş defa Allah’a ibadeti, onu yüceltir… Namazın içeriği, insanların çok engin düşünmelerine vesile olacak kadar geniştir; insan namaz kılarken, Allah’ın huzurunda bulunmanın şuurunda olmaktan, kendisini Efendimiz’in arkasındaki cemaatten bir fert olarak kıldığını hissetmeye kadar; yine kendisini doğrudan doğruya meleklerin safları arasında görmekten, bir hamlede bizim ufkumuzu aşan Arş’ın örtüsüne alnını koyuyor gibi olmaya kadar geniş bir yelpazede namazı duyma şekilleri vardır. İnsanın buna ulaşmasının ilk şartı; namazı tıpkı bir mirac ve miracın gölgesi gibi bilmesi, kabul etmesidir. Mümin için, her namaz bir miraç, bir yükselme vesilesidir; dolayısıyla bu hususta mümine düşen şey, her namazda, farklı farklı buudlarda olsa bile, miracını tamamlama olmalıdır. Herkesin namazı bir diğerine misal ve rehber olmalı.

 

Efendimiz nasıl namaz kılıyorsa, bizim de öyle kılma niyetimiz olmalı. Elbette ki bir Nebi’nin kıldığı namazı şekil ve mana itibariyle yakalamamız, O’nun duyduklarını duymamız mümkün değildir. Fakat bu, o yolda olmaya da mâni değildir. Allah Rasulü (sav), bir hadis-i şeriflerinde “ihsan”’ı anlatırken, “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmek” ifadesini kullanır ve: “Sen O’nu görmesen de O, seni görüyor ya” buyurur. Namaz, işte böylesine engin bir şuurla eda edildiği takdirde, kendisinden beklenen meyveyi verecektir yani insanı her türlü yanlıştan koruyacak, onu insan-ı kâmil ufkuna çıkaracaktır. Efendimiz (sav): “Namazınızı veda namazı olarak kılın” buyurur. Bir insana “bir vakit namaz kılacak kadar ömrün kaldı” dendiğinde, “bu benim son namazım” düşüncesiyle özene-bezene kıldığı ve kâmil manada eda ettiği namaz, veda namazıdır. Namazın kâmil manada edası ise, Namazı bütün bir hayata ve davranışlarımızın en küçük ayrıntısına varıncaya kadar ihatası bulunan bir husus olarak görmekle mümkün olur. Evet, namaz kâmil manada kılınırsa günahları siler, temizler. Çünkü namazda tevbenin şuur haline gelmesi söz konusudur. Tevbe, namazın bütün rükünlerine öyle sinmiştir ki, onu namazdan ayrı düşünmek adeta imkânsızdır. Her tevbe, elbet namaz demek değildir, fakat insanın namazla bütünleşmesi ve bu bütünlük içinde Rabbin huzuruna gelmesi, onda tevbe adına bir şuur mayalar. Yeter ki namaz, istenen ölçüler çerçevesinde eda edilmiş olsun.

 

Aziz kardeşlerim! Efendimiz, namazdan sonra başka bir namazı beklemenin günahlara keffaret olacağını bildirmekte, fakat “günahlara kefaret olan namaz” hakkında herhangi bir kayıt ve isimlendirme yapmamaktır. Bundan çıkarılacak mana ise, Cenab-ı Hak dilerse her namazda günahları affedebilir. Herhalde namazın bizzat isimlendirilerek söylenmemesinde böyle bir nükte olsa gerek! Nasıl ki, Ramazan ayı içinde Kadir gecesi, Cuma içinde duaların makbul olduğu bir vakit gizlidir ve bununla da bütün Ramazan ayının ve bütün Cuma gününün değerlendirilmesi hikmeti gözetilmiştir. Bunun gibi, günahlara kefaret olacak namaz da gizli tutulmuştur ki, insan her namazda bunu arasın ve namazını bu duygularla eda etsin.

 

Muhterem Müslümanlar, fert olarak kurtuluşumuz namaza, toplum olarak huzurumuz da zekât ibadetine bağlıdır. Cenab-ı Hak (cc) hutbenin başında okuduğum ayette namaz için, “İnsanı fuhşiyattan ve münkerattan alıkor yani namaz insanı ahlak dışı davranışlardan, meşru olmayan işlerden uzak tutar” (29/45) buyuruyor. Demek oluyor ki Müslüman olarak mükemmel ahlâka sahip olabilmemiz, namazı dosdoğru eda etmemize bağlı. Âyete göre gerek abdest, kıraat, rükû, secde, ta‘dîl-i erkân gibi zâhirî şartlarına ve rükünlerine gerekse ihlâs, huşû, takvâ gibi mânevî şartlarına özen göstererek kılınan namaz, İslâm’ın ve sağ duyu sahibi erdemli toplumların edepsizlik, hayâsızlık ve kötülük sayıp reddettiği tutum ve davranışlarla uyuşmaz, âdeta bir nasihatçi, bir uyarıcı gibi (İbn Âşûr, XX, 259) namaz kılan kişiyi bu davranışlardan meneder. Böylece âyette namazın ahlâkî tesirlerine, kötülüklere karşı koruyucu özelliğine işaret edilmekte; namaz kıldıkları halde hak hukuk gözetmeyen, edep ve ahlâk kurallarına uymayanlara da dolaylı olarak namazlarını tam manası ile kılmadıklarına dair bir uyarı yapılmaktadır. Ayetteki “zikrullah, Allah’ı anmak” dan maksat namazdır. Namazın zikir kelimesiyle anılması, onun tam bir ibadet bilinciyle, Allah’ın huzurunda bulunulduğu şuuru ve sorumluluğu ile eda edilmesi şartıyladır ki belirtilen ahlâkî etkiyi gösterecek kaliteye ulaşmış olacağını ima eder. Bu şekilde namaz kılarak Allah’ı anmak en büyük ibadettir. Namazın insandaki Allah şuurunu güçlendirme işlevi, diğer faydalarından daha önemlidir. Âyette namazın böyle bir bilinç ve sorumluluk duygusundan uzak olarak kılındığı oranda ibadet kalitesini de kaybedeceğine işaret vardır.

 

Namazın kul üzerinde kötülükleri terkettirme gibi bir tesir icra edebilmesi için ise, öncelikle onun istenen seviyede yerine getirilmesi lâzımdır. Kul, günahının ızdırabını yirmi dört saat gönlünde duymalıdır ki, bu, o günahların affına bir davetiye olsun. Mesela, bu çerçevede namaz kılarken başta ta’dil-i erkana riayet edilmeli, alelacele kılmamalı namazı; uzunca Kur’an okumalı, kıyamda, rükûda ve secdede uzunca durmalı.. ve her bir rükünde ayrı buudlar yakalamaya çalışmalıdır. Diğer taraftan bu rükünlerdeki her bir arıza, Efendimiz’in ifadesiyle insanı insanlık mertebesinden aşağıya düşürür. Demek namaz, insanın, insan-ı kâmil, tastamam insan olmasını ifade ediyor. Bundan dolayı insan, kıldığı namazlarını bir kere daha yorumlamalı; kıyam, rükû ve secdeyi derinlemesine bütün benliğinde duymaya çalışmalı. Namazı şekil olarak kılmak, şüphesiz önemli bir meseledir ve hiç kimse bunu basite indirgeyemez. Çünkü namazın dış şekliyle içi arasında sıkı bir bağ vardır. Ancak bu mükellefiyeti sadece şekle ircâ etmek de katiyen doğru değildir. “اَلَّذٖينَ هُمْ فٖي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ “قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ” (muminun suresi, 1/2) ayetinde ifade edildiği gibi namaz kılarken Allah’a karşı derin bir haşyet, saygı ve huzurun namazda hissedilmesi çok önemlidir. Ayette “Namazda derin saygı hali yaşamak” kurtuluşun imandan sonraki ilk şartı olarak gösterilmiştir. Daha yakından bakıldığında bu âyette kurtuluşun şartlarından ikisine işaret edilmektedir; Namaz ve huşû. Bununla birlikte asıl vurgunun “derin saygı” diye ifade ettiğimiz huşû kavramına yapıldığı görülmektedir. Buradaki huşû kelimesi, “kulun namaz kılarak Allah’a itaatini, saygısını sergilemesi, namaz kılmak suretiyle Allah’ın emrini yerine getirmesi” şeklinde açıklanır (Taberî, XVIII, 1, 3). Âyetin ifadesindeki asıl tanımlayıcı öge “saygı” “huşû,tezellül, hudû” kavramıdır. Kuşkusuz namaz İslâm’ın temel ibadetlerinden biri ve kulun Allah’a yönelişinin, O’nunla birlikteliğinin en anlamlı ifadesidir. Fakat sembolik yönü de olan namazın bu mânevî derinliği kazanabilmesi için bedensel hareketler, dilin âyet ve duaların lafızlarını okuması yeterli değildir; bu şeklî kalıpların kalpteki kulluk niyeti ve bilinci ile bütünleştirilmesi, Allah’a saygı şuuruyla anlamlı hale getirilmesi gerekir. İbadetin ve özellikle namazın bu ruhî ve mânevî boyutu Kur’an dilinde huşû, takvâ gibi terimlerle ifade edilmiştir.

 

Hasılı namaz, ibadet adına çok önemli bir esastır. Hatta ihtiva ettiği manalar itibariyle ona bütün ibadetlerin özü de denilebilir. Evet, namaz deyip geçmemeli. O halde Rabbimize devamlı duamız; Rabbicalnî mukîmessalati ve min zürriyyeti olmalıdır. Rabbim bizi ve zürriyetlerimizi namazı hakkıyla eda eden kullarından eyle…

 

Derleyen

ERDAL ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno