Bedir Haber

Mü’minin İki Mühim Vasfı: Azim ve Sebat

Hiçbir şey azim ve sebat gösteren sabırlı ve metin bir Mü’mini kararlılığından döndüremez.

Mü’minin İki Mühim Vasfı: Azim ve Sebat
2.295 views
10 Mart 2019 - 14:52

**Dr. Ahmet Yılmaz**

**Muhterem Mü’minler!**
Azim, bir hususta arzu edilen hedefe varmak için gösterilen gayretin adıdır. Sebat ise, hedefte kararlılık, ahde vefa, verilen karardan dönmeme gibi anlamlara gelmektedir. Kişi, takva ve
sâlih amel ile terakki ettiği gibi, çeşitli zorluklara, meşakkatlere, belâ ve musibetlere, zülüm ve işkencelere karşı azim ve sebat göstermekle de ulvi dereceleri elde eder. Azim ve sebat, insanın umduğu ve arzu ettiği şeylere nail olmasına yardımcı olan iki önemli ahlâkî fazilettir. Bir Müslümanın
hayatındaki birçok erdemden belki de en belirgin olanı azimdir.

Hiçbir şey azim ve sebat gösteren sabırlı ve metin bir Mü’mini
kararlılığından döndüremez.

**Sebatkâr Kardeşlerim!**
Bütün muvaffakiyetler, elde edilen bütün başarılar, hep azim ve
sebatla birlikte gelmiştir. Gerek ferdî planda ve gerekse beşeriyet planında elde edilen bütün kazanımlar hep bu güzel hasletlerin meyvesidir. Azim ve sebat kavramları hırs ve tamah
ile karıştırılmamalıdır. Hırs ve tamah menfi, istenmeyen ve arzu edilmeyen çaba ve ısrarı ifade ederler.

Müslümanın dünyasında hırs ve tamaha yer olmadığı gibi atalete, tembelliğe,
meskenete, ümitsizliğe, bezginliğe, yorgunluğa ve kararsızlığa da yer yoktur.

**Azim Sahibi Kardeşlerim!**
Bir de alan uzmanları tarafından “patolojik hırs ve azim” diye tanımlanan bir çeşit saplantılı, takınçlı bir uğraşı modeli var. Buna “bal yapmayan arı misali gösterilen gayretkeşlik” diyebiliriz. Bu takıntılı durumun temelinde, gerçekten de sağlıklı işlemeyen bir psikoloji ve yapıp edilenlerden emin olamama, kendi mükemmeliyetçi beynini bir türlü ikna edememe hâlet-i rûhiyesi yatıyor. Azim ve sebat ile telif edilemeyecek bu vesveseli tavrın da hatırı sayılır miktarda insanda olduğunu söylemek mümkündür.

**Sevgili Mü’minler!**
Hayatı azim ve sebat tablolarıyla dolu Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin nurlu hayatlarından bir misalle konuya derinlik kazandıralım. “Yakın akrabalarını uyar” ilahi emri(2) gereğince Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem İslâm’ı açıktan tebliğe başlamıştı. Onun bu davetine müşriklerin ilk tepkisi, kendisini yalancılıkla, mecnunlukla suçlamak(3) ve onunla alay etmek olacaktı. Ancak zamanla Mü’minlerin sayısı artmış, buna mukabil Mekkeliler de geleceklerinden endişeye düşmüşlerdi. Önce sözünü dinler ümidiyle Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’in kapısını çaldılar ve ona mahalle baskısı uyguladılar. Ebû Tâlib, çok sevdiği ve o güne kadar himayesine aldığı yeğenini çağarmış ve içine düştüğü zor durumu onunla paylaşmıştı. “Bana da, kendine de acı. Gücümün yetmeyeceği işleri bana yükleme!” demişti. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, amcasının bu isteği karşısında, davasında kararlı olduğunu gösteren şu cevabı verecekti: “Ey amca! Allah’a yemin olsun ki bu davamı terk etmem karşılığında sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar, Allah dinini güçlendirinceye veya bu yolda canımı verinceye kadar asla davamdan vazgeçmeyeceğim.” Onun bu kararlılığı amcasına da tesir etmiş, Ebû Tâlib, bildiği yolda devam etmesini ve kendisinin de ona destek olacağını söyleyerek yeğenini teselli etmişti.(4)
İstediklerini alamayan müşrikler, Müslümanlara karşı çeşitli hakaret, eziyet ve işkenceler yapmaya koyulmuşlar ve böylelikle boykot günleri başlamıştı. Bir defasında Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Kâbe’nin gölgesinde dinleniyordu. Müşriklerin işkencelerine maruz
kalan ashâbından Habbâb b. Eret ve arkadaşları onun yanına gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için Allah’tan yardım dileyemez misin? Bunların zulmünden kurtulmamız için Allah’a dua edemez misin?” diyerek içlerini ona arz etmişlerdi.

Bunaldıkları her hallerinden anlaşılmaktaydı. Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onlara davalarından vazgeçmemeleri ve sebat göstermeleri için şöyle buyuracaktı: “Sizden önceki ümmetler içinde öyle mazlum kişiler vardı ki müşrikler tarafından yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da başı iki kısma ayrılırdı. Bir başkasının da demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o
mümini dininden çeviremezdi. Allah’a yemin ederim ki, bu din kesinlikle tamamlanacaktır. Öyle ki biniti üzerinde bir kimse tek başına San’â’dan Hadramevt’e kadar gidecek de Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!”(5)

**Azîz Kardeşlerim!**
Kutlu günler başladı, üç aylara girdik ve perşembe günü rağbet edilen gece olan Regâib kandilini idrâk ettik. Bir de rağbet edilecek mü’min vardır. Onun alâmet-i fârıkası da azim ve sebât ehli olmasıdır.

Uhud Harbinde ve Huneyn Gazvesinde kaderin bir cilvesi olarak meydana gelen mağlubiyet esnasında tek başına kalmışken, harbin şiddeti hengâmında düşmana karşı bir dağ cesametinde durarak, dağılan sahabeye cesaret veren, üzerine hücum eden küffarın kılıçlarına karşı pervasızca göğüs geren Allah Resûlü salallâhu aleyhi ve sellem’in azameti rehberimizdir. Türlü zorluklara rağmen azimlerinden zerre kayıp yaşamayan Hubeyb’ler, Mus’ablar, Târık b. Ziyat’lar, Ebû Hanife’ler, Ahmed b. Hanbel’ler, Selahaddin Eyyûbîler, Nureddin Zengî’ler, İmam Nevevî’ler, Fatih’ler, Selim’ler, Bediuzzaman’lar, bu yolda kılavuzumuzdur.

**Azmi ve Sebatı Yoldaş Bilmiş Kardeşlerim!**
Bizler inanmış, mü’min kimseleriz. Talip olduğumuz ve bizleri Rızâ-yı Bârî’ye ulaştıracak kutlu yol ise peygamberlerin yoludur ve türlü meşakkatlerle ve zorluklarla örülmüştür. Bu yol azim ister, sebat bekler. Vaazımıza, mü’minin azmini
resmeden bir hadis-i şerîf ile son verelim: “Mü’minin misâli ekin gibidir. Ekini rüzgâr sallar durur. Mü’min de sürekli bela ve musibetlere maruz kalır. Münafık ise sarsılmaz (gibi duran) sedir ağacı gibidir. O, bir kere sarsıldığında kökünden sökülür, (bir daha doğrulamaz).(6)

Cenâb-ı Allah azm u ikdâmımızı dâim ve kâim eylesin. Bizleri hak davamızda sâbit kadem eylesin. Yâr ve yardımcımız olsun!

2 Şuarâ, (26), 214.
3 Enbiyâ (21), 5; Hicr (15), 6
4 İbn Hişâm, Sîret, I, 101.
5 Buhârî, “İkrâh”, 1.
6 Müslim, “Sıfâtü’l-münâfıkîn”, 59.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno