40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
MUHARREM AYI, AŞÛRA VE KERBELÂ: SEVİYE, ŞEFKAT VE ORTAK ACILAR ÜZERİNDEN BİR YAKLAŞIM
İslâm tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olan Muharrem ayı ve bu ayın onuncu günü olarak bilinen Aşûra, hem dini bir hassasiyetin hem de tarihi bir trajedinin merkezinde yer alır.
Hz. Âdem’in tövbesinden Hz. Musa’nın Firavun’dan kurtuluşuna kadar birçok peygamberî hadisenin Aşûra gününe denk geldiği rivayet edilir.
Bununla birlikte, Hicretin 61 yılında yaşanan Kerbelâ Vakası, bu günü Müslümanların müşterek hafızasında derin bir matem günü olarak da yerleştirmiştir.
Muharrem Ayının Dini Boyutu
Muharrem ayı, hicrî takvimin ilk ayı olup, fazileti sahih hadislerle sabittir. Resûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bu ayda oruç tutmayı özellikle tavsiye etmiş, Aşûra gününde tutulan orucun, geçmiş yılın günahlarına kefaret olabileceğini bildirmiştir (Müslim, Sıyâm, 202). Bu yönüyle Muharrem, ibadet ve manevî derinleşme açısından Müslümanlar için özel bir fırsattır.
Aşûra Günü ve Tarihî Derinlik
Aşûra gününde sadece Hz. Musa’nın Firavun’dan kurtuluşu değil, aynı zamanda insanlık tarihinin seyrine tesir etmiş birçok olayın vuku bulduğu kabul edilir. Bu günde yaşanan en dramatik olay ise Hz. Hüseyin’in ve Ehl-i Beyt’ten yetmiş küsur kişinin şehit edilmesiyle sonuçlanan Kerbelâ Faciası’dır. Bu facia, sadece Şiî geleneğin değil, Sünnî geleneğin de ortak acısıdır.
Matemin İnşası mı, Muhasebenin İnşası mı?
Kerbelâ hadisesi üzerinden tarihî öfkenin kurumsallaştırılması ve kimlik inşasına dönüşmesi, dinin ruhuna aykırıdır. Zira İslâm’ın özünde bağışlama, affetme ve tebliğ vardır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Mekke Fethi’nde yıllarca kendisine düşmanlık edenleri affederek tarihe bir merhamet dersi vermiştir (İbn Hişâm, Sîre, c.4, s.28).
Benzer şekilde, Kerbelâ’nın yıldönümlerinde sadece öfke, lanet ve kınama üzerine bir dini söylem kurmak, dinin şefkat ve merhamet diline ters düşer. Ehl-i Beyt’e yapılan zulmü lanetlemek yerine, onları hayırla yâd etmek, dualar ve hayırlarla onları anmak hem bir vefa hem de bir sünnettir.
Sövgü Dili Yerine Şefkat Dili
Kur’ân-ı Kerîm, farklı inanç mensuplarına bile hakaret edilmesini yasaklamış; onların putlarına sövmenin dahi, karşılıklı hakaret zincirine neden olacağına dikkat çekmiştir (En’âm, 6/108). Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, sövgü kültürünü reddetmiş ve insanlara karşı yapıcı, sevgi temelli bir dil kullanmayı öğütlemiştir (Buhârî, Edeb, 4). Bu bağlamda, Kerbelâ hadisesi üzerinden modern dönemde toplumsal gerilim üretmek, dinin merhamet ilkesiyle uyuşmaz.
Hz. Ali ve Aşırı Yüceltilme Tehlikesi
Tarihte bazı gruplar, Hz. Ali’yi ilahlaştırma derecesine varacak kadar abartılı söylemlerde bulunmuş, bu da başka gruplarda ters yönde tepki doğurmuştur. Hz. Ali’yi yüceltmekle birlikte, onu “ulu’l-azm peygamberlerden” üstün göstermek ya da ulûhiyet vasfı yüklemek İslâmî öğretiyle bağdaşmaz. Dengeli bir duruş; hem Hz. Ali’ye olan sevgi ve hürmeti muhafaza etmek, hem de bu sevgi üzerinden başka zümreleri tahrik etmemektir.
Cemevleri, Camiler ve Ortak Sofralar: Birlik İçin Öneriler
Toplumdaki mezhebi ayrışmaları törpülemek ve birlik iklimini kuvvetlendirmek adına; cami ile cemevinin yan yana olması, Muharrem iftarlarında Alevî-Sünnî ayrımı gözetmeden aynı sofrada bulunmak gibi öneriler, dinin “üsve-i hasene” anlayışına da uygundur. Bu tür öneriler, zihinlerdeki öteki imgelerinin zamanla silinmesini ve karşılıklı anlayışın tesisini kolaylaştırabilir.
Kimlik İnşasında Nefret Değil, Sevgi Esas Olmalıdır
Geçmişte yaşanan trajediler, kin ve nefret üretmek için değil, ibret alınarak yeni hataların önlenmesi için aktarılmalıdır. Mü’min, Hz. Hamza’nın katiline bile bağışlayıcı olan bir Peygamber’in ümmeti olduğunu unutmamalıdır. Hz. Hüseyin’in şehadetini anmak, onu anlamaya ve onun gibi dik durmaya çalışmakla mümkündür; birilerini lanetleyerek değil.
Kerbelâ sadece bir facia değil; aynı zamanda Müslümanların ortak vicdanını bir araya getirecek bir duraktır. Muharrem ayı ise bu ortak vicdanı derinleştirme fırsatıdır. Nefret ve öfke yerine sevgi ve şefkatle bir kimlik inşa edilmeli, geçmişin hataları üzerinden geleceğin birlik zeminleri kurulmalıdır. Bu da ancak Ehl-i Beyt’i anlamak, onların izinden gitmek ve düşmanlarına bile merhamet nazarıyla bakabilmekle mümkündür.
Kaynakça:
• Buhârî, el-Câmiu’s-Sahîh, Edeb, 4.
• Müslim, Sahih, Sıyâm, 202.
• Kur’an-ı Kerîm, En’âm, 6/108.
• İbn Hişâm, Sîretü’n-Nebeviyye, c.4.
• Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, Hicrî 61 yılı olayları.
• İbn Sa’d, Tabakât, Ehl-i Beyt bölümü.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.