38,4292$% 0.2
43,8350€% -0.02
51,3195£% -0.01
4.099,20%-0,71
3.318,98%-0,90
9.432,55%-0,61
MİRAS HUKUKU VE İSLÂMÎ YAKLAŞIM
1. MİRASIN TANIMI VE KAYNAKLARI
Miras, kelime anlamı olarak “birinin diğerinden devraldığı eski durum, bakiye” anlamlarına gelen “irs” kökünden türemiştir.
Fıkıh terimi olarak miras, ölen bir kimsenin mal varlığının, belirlenen kurallar çerçevesinde mirasçılara intikalini sağlayan hukukî düzenlemeler bütünüdür.
İslam hukukunda miras paylaşımı, adaletin sağlanması ve aile bireylerinin ekonomik güvencesinin korunması amacıyla detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.
Mirasın kaynakları arasında Kur’ân-ı Kerîm, hadisler, icma ve kıyas gibi şer’î deliller bulunmaktadır. Kur’ân’da özellikle Nisâ Sûresi’nde miras payları açıkça belirtilmiş olup, hadislerde bu payların uygulamaları ve miras paylaşımına ilişkin detaylar yer almaktadır. Ayrıca İslam hukukçuları tarafından yapılan içtihatlar da miras hukukunun yorumlanmasında önemli bir yere sahiptir. Bu kaynaklar, miras hukukunun ana dayanaklarını oluşturur ve miras paylaşımında hakkaniyeti sağlamayı amaçlar.
2. İSLAM’DA MİRASIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Mekke döneminde miras konusunda belirli bir hukukî düzenleme bulunmamaktaydı ve Araplar’ın örfî hukuku uygulanmaktaydı. Hicret sonrası, Medine döneminde kadın ve çocuklar da mirasçı kabul edilerek hukuk sisteminde büyük bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Kur’ân’da mirasçılar ve paylar detaylı bir şekilde belirtilmiştir.
Nisâ Sûresi 11. âyetinde şöyle buyrulmaktadır:
يُوصِيكُمُ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ ۖ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنثَيَيْنِ ۚ فَإِن كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ ۖ وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ ۚ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُ وَلَدٌ ۚ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ ۚ فَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ ۗ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا ۚ فَرِيضَةً مِّنَ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا
“Allah, çocuklarınız hakkında (miras taksimi konusunda) size şöyle emreder: Erkek çocuğa, kız çocuğunun payının iki katı verilir. (Eğer mirasçılar) ikiden fazla kadın iseler, bırakılan malın üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadın varsa, ona malın yarısı verilir. (Ölenin) anne ve babasına gelince; eğer ölenin çocuğu varsa, anne ve babasından her birine mirasın altıda biri verilir. Eğer çocuğu yoksa ve anne-babası ona vâris oluyorsa, annesine üçte biri verilir. Eğer onun kardeşleri varsa, annesinin payı altıda birdir. (Bütün bu paylar), yapılan vasiyet yerine getirildikten ve borç ödendikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınız (mirasçılar olarak) hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. (Bunlar) Allah tarafından konulmuş farzlardır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”*(Nisâ Suresi, 4:11)
Bu ayet, İslam’da miras paylaşımı ile ilgili temel hükümleri belirler. Erkek ve kız çocukları arasındaki pay farkı, ailenin ekonomik sorumlulukları göz önünde bulundurularak düzenlenmiştir. Aynı zamanda, ebeveynler, eşler ve kardeşler arasındaki miras paylaşımı da detaylandırılmıştır. Ayetin sonunda ise, miras hükümlerinin Allah tarafından belirlenen adil ve hikmetli hükümler olduğu vurgulanmaktadır.
Bu âyet, İslam miras hukukunun temel ilkelerini belirlemiş ve miras paylaşımında adaleti sağlamayı amaçlamıştır. Miras payları, toplumsal dengeyi koruyacak şekilde düzenlenmiş, özellikle kadınların miras hakkı güvence altına alınmıştır. Bunun yanı sıra, mirasın belirlenen paylarla dağıtılması, aile içi ekonomik yapının korunmasını hedeflemektedir. Nisâ Sûresi 12 ve 176. âyetlerde de miras paylaşımına dair detaylar verilerek, mirasın pay edilme esasları ortaya konmuştur.
3. İSLAM MİRAS HUKUKUNUN ANA HATLARI İslam miras hukuku, diğer hukuk sistemlerine kıyasla aile ve ferdî koruyan dengeli bir yapıya sahiptir. Bu hukuk sisteminde, mirasçıların belirlenmesi ve terekenin intikali “küllî halefiyet” prensibine dayanır. Kan hısımları, evlilik ve velâ mirasçılığın temel sebepleridir.
4. MİRAS PAYLAŞIMI VE MİRASÇILARIN DURUMU Miras, öncelikle “ashabü’l-ferâiz” denilen belirli pay sahiplerine verilir. Bu grup şu kişilerden oluşmaktadır:
Ashabü’l-ferâiz paylarını aldıktan sonra, kalan miras “asabe” adı verilen yakın akrabalara geçer. Asabeler, erkek soy bağıyla gelen mirasçılardır ve öncelik sırasına göre mirastan pay alırlar. Eğer asabe bulunmazsa, kalan miras “zevil-erham” adı verilen uzak akrabalara veya devlet hazinesine intikal eder.
5. MİRAS ENGELLERİ Bir kimsenin mirasçı olabilmesi için belirli engeller bulunmamalıdır. İslam miras hukukuna göre, aşağıdaki durumlarda bir kişi mirastan mahrum edilir:
Bu engeller, İslam miras hukukunun adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun olarak düzenlenmiş olup, miras paylaşımında hak edenlerin korunmasını sağlamaktadır.
6. TEREKENİN TAKSİMİ VE DAĞITIMI
Tereke, müteveffanın mal, hak ve borçlarını içeren mülk olarak tanımlanır. İslam hukukuna göre, terekeden şu harcamalar yapılmalıdır:
İslam miras hukuku, dengenin korunmasını amaçlayan ve hem ferdî hem de aileyi gözeten bir sistem olarak tasarlanmıştır. Mirasçıların hakları, hukuki düzenlemeler ve sosyal adalet prensipleriyle belirlenmiş, mirasçılar arasında adil bir paylaşım hedeflenmiştir. Bu hukuk sisteminde büyük ölçüde hak ve sorumluluk dengesi gözetilmiş olup, örfi hukuk sistemlerinden ayrılan kendine özgü bir yapıya sahiptir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.