DOLAR

36,2259$% 0

EURO

38,0224% 0.02

STERLİN

45,6687£% 0.14

GRAM ALTIN

3.379,43%0,56

ONS

2.902,30%0,60

BİST100

9.876,14%-0,01

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Milli Şairimiz yıllar öncesinden neyi öğütledi?

Milli Şairimiz yıllar öncesinden neyi öğütledi?
0

BEĞENDİM

** Akif’in Din Anlayışı**
Mehmet Akif, Kur‟an merkezli sahih bir din anlayışına sahipti. O, dini Kitap ve Sünnet çizgisinde anlayıp yaşamayı benimsemiş ve gerçek Müslümanın da böyle olması gerektiğini savunmuştur.

Akif, “iyice bilmelisin ki, insanca yaşaman, insanca ölebilmen için gerçek Müslüman olmaktan başka çaren yoktur.” demek suretiyle İslamı yaşamanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Mehmet Akif, “Dindar olmasaydım gençliğimde ahlaksız olabilirdim. Faziletin içtimai bir mefhum haline girmediği genç yaşta insanı din tutar.” sözleriyle dindar bir insan olduğunu ifade etmekte, ayrıca gençlik döneminde insanın dini görevleri yerine getirmenin önemine vurgu yapmaktadır. Gençlik döneminde dini görevlerini yerine getiren insan, kötü düşüncelerden ve hareketlerden uzaklaşarak huzura kavuşacağını söylemektedir.

**Allah İnancı**
Akif’e göre Allah; her şeyi yaratan, her şeye güce yeten, dua edenin duasını kabul eden, tembellik edene bedelini ödeten, hak sahiplerine hakkını veren, Müslümanları eza ve cefalarla terbiye eden bir Tanrıdır. Cebrî ve isyankâr mısralarda, Müslümanları terbiye etmek için daima celal yüzünü gösterip Müslümanları karanlık günlere boğan; zalimleri ise cemal yüzüyle nimetlere ve galibiyetlere gark eden, Allah’tır.

**Peygamber İnancı
**Akif, Peygamber Efendimizi çok sevmiş ve ona gönülden bağlanmıştır. Özel ders verdiği bir müşirin oğlu, bir gün peygamberimizin aleyhinde ağzından bir söz kaçırmış bunun üzerine Akif, derhal derse son vermiştir. Sebebini soranlara: “İsteyen güneşe tapar, isteyen ateşe. Ben
kimsenin Allah’ına, peygamberine karışmam. Fakat kimse de benimkine karışmamalı. Biri yüzüme karşı babama sövebilir mi? O halde peygamberime nasıl söver?” demektedir.

O Peygamber Efendimize samimiyetle bağlanmış ve bir mevlit gecesinde şu mısralarıyla Peygamber Efendimize olan aşkını ve özlemini şöyle ifade etmiştir:

**Yıllar geçiyor ki ya Muhammed,**

**Aylar bize hep Muharrem oldu!**

**Akşam ne güneşli bir geceydi,**

**Eyvah o da leyli matem oldu!**

**Âlem bugün üçyüz elli milyon**

**Mazluma yaman bir âlem oldu!**

**Çiğnendi harimi paki şer’in**

**Namusa yabancı mahrem oldu!**

**Beyninden öten çanın sesinden**

**Binlerce minare ebkem oldu.**

**Allah için ey nebiyi ma’sum,**

**İslamı bırakma böyle bikes,**

**İslamı bırakma böyle mazlum!**

**Ahlak Anlayışı**

Mehmet Akif, aynı zamanda ahlaklı bir insandı.** Onun ahlakına yön veren İslam ahlakıydı.**

**Akif, ahlak anlayışının temelini şöyle ifade etmektedir:**

**Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;**

**Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.**

**Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfıyezdanın**

**Ne irfanın kalır te’siri kati’yyen, ne vicdanın.**

Bu beyitler, Akif‟in ahlak telakkisinin temelinin Allah korkusu olduğunu göstermektedir. Akif, manzumenin diğer beyitlerinde en yüksek ahlaki vasıfların hep bu duyguya bağlı olduğunu göstermeye çalışır.

Akif, Çeşitli şiirlerinde bir taraftan hürriyet, doğruluk, vefakârlık, samimiyet, vatanperverlik, dindarlık, tesanüd, samimiyet, şehamet, adalet, istiklal…  gibi yüce ahlaki değerleri savunur. Diğer yönden de riyakârlık, münafıklık, korkaklık, dalkavukluk, tembellik, zulüm… gibi rezaletlere; sebep oldukları ictimai yıkımları ileri sürerek, misaller vererek, fıkralar naklederek, tarihten numuneler göstererek, şiddetle hücum eder.

Akif, “En büyük, en metin ahlak-ı hakiki Müslümanlarda: en müebbed desatir-i ahlakiye ise hakiki Müslümanlıktadır.” diyerek İslam ahlakını övmekte ve insanlara kurtuluş reçetesini sunmaktadır. Bu kurtuluş reçetesinin başında da İslam ahlakıyla ahlaklanmak geldiğini ifade etmekte ve aslında bu reçetenin İslam tarihinde daha önce uygulandığını ve o döneme tarihçilerin “asr-ı saadet” ismi verdiklerini belirtmektedir.

Akif, “Biz şimdiye kadar Kuran‟daki evamir-i ilahiyeyi dinlemiş muktezasınca hikmet etmiş olsaydık, bugün mazimizihasretle yad etmezdik.”demektedir.

O halde çalışmaya başlamak gerekir. Başlama noktası da Akif‟e göre ilim olmalıdır. Önce ilim ve fen öğrenilerek zamanın şartları bilinecektir. Daha sonra ise, şark ve garbın mazisi öğrenilerek; din, hurafelerden kurtarılıp zamana göre yorumlanacaktır. Alınacak örnek ise, Hz. Muhammed‟in yaşadığı çağdır.

**Bu Noktada Akif’ten Birkaç Söz**

“Biz bu dini ilahiyi yaşatacağız. Bu dini ilahi bizi ebediyen yaşatacaktır” diyelim de bu iman ile bu itminan ile geceli gündüzlü uğraşalım.”

 **“Din-i İlahi için mev‟ud olan istikbâl-i nura doğru bir din-i evvel yönünün çaresine bakalım.”20 “Din giderse bizim için hayat yoktur.”**

“Ayetlerdeki hükümleri ibretleri her birine kendi idrâki derecesinde anlamak isteye isteye okusaydık âlem-i İslam hiçbir vakit böyle perişan olmazdı.”

** Kur‟an‟daki sonsuz gerçekler ilimle ortaya çıkarıldığı zaman Müslümanlar bu hakikatleri hayatlarında uygulayabileceklerdir.**

**Allah’a Tevekkülü**

Akif‟e göre tevekkül; bir konuda karar verdikten sonra sabırla çalışıp, sonucun oluşması için, Allah‟a dayanmaktır.

**“Tevekkül olmasa kalmaz fazîletin nâmı…**

**Getir hayaline bir kere sadr-ı İslam’ı**

**Hicaz, Çin’i düşün nerde? Nerededir Piene!**

**Nedir bu harikanın sırrı? Hep tevekküldür**

**Ki itimad-ı zaferden gelen tahammüldür.**

**Tevekkül olmaya görsün yürekte azme refik**

**Durur mu şevkine pervâne olmadan tevfik?**

**Cenab-ı Hakk’a tevekkül edip yol almaya bak**

**Demek ki azme sarılmak gerek mebadide.**

**Yanında bir de tevekkül, o azmi te’yide”**

Akif, Kastamonu vaazında da tevekkülü açık açık halka şöyle anlatmaktadır:

“Tevekkül ise o işin husulü için mümkün olan esbabın hepsini tedarik ettikten sonra Cenab-ı Hakka bel bağlamak; Onun tevfikini esirgemeyeceğine yürekten inanmak, demektir. Tedbir biter tevekkül başlar. Kul esbaba teşebbüs ederek tevfiki  Allah‟tan bekler. Allah‟ın da bu tevfiki kendisinden diriğ etmeye mutmain olarak da ona göre azimle mesaisinde, mücahedatında kemal-i metanetle devam eder gider.”

**Çalışmaya Verdiği Önem**
Akif‟e göre, insan önce çalışmalı, üzerine düşeni yapmalı, bir kul olarak tedbirini aldıktan sonra Allah‟a tevekkül etmeilidir. Nitekim o, bu hususu mısralarında şu şekilde ifade etmektedir:

**“Allah’a dayan Sa’ye sarıl hikmete ram ol**

**Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.**

 Diyerek Müslümanları önce imana, araştırmaya ve çalışmaya davet etmekte sonra Allah‟a tevekkül etmeye çağırmaktadır.

O, gerçek mümini; kuvvetli imana sahip, salih amel işleyen, çalışıp üzerine düşeni yaptıktan sonra Allah‟a tevekkül eden, aynı zamanda da hem dünya hem ahiret için çalışan bir insan olarak nitelendirmektedir.

Akif, “…Zira dünyamız bu ruh ile ahiretimiz ise dünya ile kaimdir. Hatta dünya ahiretten evveldir.”27 demek suretiyle dünya için de çalışmanın gerekli olduğunu vurgulamaktadır.

Taklidi ve Geleneksel Din Anlayışını Tenkidi

Akif‟in din anlayışında akla çok önem verdiğini ve cehaleti daima yerdiğini görmekteyiz. Akif, “…hayır efendim, hazreti peygamber „Din akıldan ibarettir, aklı olmayanın dini de olmaz.‟ buyuruyor. Akla bu kadar yüksek pâye veren Müslümanlığın ahkâmında mâkul olmayan bir hüküm bulunabilir mi? Ne hacet! Bütün tekâlifi şer‟iye zevil‟ukule ait değil midir? Yoksa siz ilmihali de mi anlayarak okumadınız?”28 diyerek İslam dininin akla verdiği değeri vurgulamaktadır.

Akif, Allah‟ın insana verdiği aklı yeterince kullanmayanların taklitten kurtulamayacaklarını ifade etmekte ve taklidi şöyle yermektedir:

**“Dini taklid, dünyası taklid, âdâtı taklid, kıyafeti taklid, selâmı taklid, kelâmı taklid, ****hülâsa her şeyi taklid olan bir milletin efrâdı da insan taklidi demektir ki kabil değil, hakiki bir ****heyeti içtimâiye vücuda getiremez, binaenaleyh yaşayamaz.”**

**Akif, Dönemin Geleneksel Din Anlayışına Karşı Net Bir Duruş Sergilemektedir.**

İlhamı doğrudan Kur‟an‟dan almak gerektiğini haykırmış ve Müslümanları doğru İslam anlayışına çağırmıştır. Böylece Akif, Kur‟an‟ı şiirine ve edebiyatına taşıyan bir şair olmuştur.

Ülkemizin yetiştirdiği önemli şairlerden biri olan Mehmet Akif Ersoy, aynı zamanda büyük bir mütefekkirdir. Yazmış olduğu şiirlerine, doğru Kur‟an ve din anlayışını güzel bir üslupla yansıtmıştır. Türk Milletinin, dini ve dinin temel kaynağı olan Kur‟anı doğru anlaması için bütün gayret ve çabasını sarfetmiştir. Milletimizin geri kalmasının sebebini din olarak açıklayan bazı aydınlara şiddetle karşı çıkmış ve geriliğimizin nedeninin din değil, yanlış din anlayışı olduğunu söylemiştir. Müslümanların tavırlarını Kur‟an‟a göre değerlendiren Akif, yanlışın dinde değil Müslümanlarda olduğu sonucuna varır. Dinin adını lekeleyen bu davranışlara veryansın eden Akif, dinin o konudaki görüşlerini Kur‟an‟a dayanarak açıklar.

Allah, peygamber, kader, tevekkül, irade, ümit, sabır, geçmişten ibret alma, birlik ve beraberlik gibi konularda görüşlerini açıklayıp ilim ve teknikte ilerleyip çağdaş ülkelerin seviyesine çıkmanın ancak ilim, amel ve çalışma ile mümkün olacağını ifade eder.

Din konusundaki yanlış anlayışlar düzeltilirse, Müslümanların yaşamı düzelecek ve Müslümanlar dinin amaçladığı mutluluğa kavuşacaklardır. Bu amaçla Akif, Müslümanları uyandırmak ve ıslah etmek için kollarını sıvamış, şiirler, makaleler yazarak, hutbeler okuyarak üzerine düşeni en güzel bir şekilde yerine getirmiştir.

**Mehmet Akif Ersoy’un Hayatı**

Mehmet Âkif Ersoy 20 Aralık 1873’te İstanbul’da, Fatih ilçesi Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi.

Annesi Buhara’dan Anadolu’ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’dir. Babası, ona ebced hesabıyla doğum tarihini ifade eden “Ragîf” adını verdi. Fakat telaffuzu zor geldiğinden arkadaşları ve annesi ona “Âkif” ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi.

İlk öğrenimine Fatih’te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başladı. İki yıl sonra iptidai (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Aynı zamanda Fatih Camii’nde Farsça derslerini takip etti. Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca dillerinde hep birinci oldu.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885’te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetti.

O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Daha sonra bu okulda Türkçe öğretmenliği yapt

II. Meşrutiyet’in büyük etkisinde kalan Âkif, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül’ula Mardin’in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908’de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. Balkan Savaşı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunup,  Balıkesir’e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii’nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul’a döndü.

1921’de Ankara’da Taceddin Dergâhı’na yerleşen Mehmet Âkif Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Beyin teşvikiyle 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına katıldı. 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye’de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45’te Milli Marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti, Edirnekapı Şehitliğinde yatmaktadır. En önemli iki eseri İstiklal Marşı ve şiirlerini yedi kitap halinde topladığı Safahat’tır. 

KAYNAK:
Ersoy, M. Akif, Kur’an-ı Kerim’den Ayetler, (Der. Ö. Rıza Doğrul), Nakışlar Yayınevi, İstanbul, 1976, s.207.

Cerrahoğlu, A., Bir İslam Reformatörü Mehmet Akif, İstanbul Matbaa

Kuntay, M. C., Mehmet Akif, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1986, s.21.

 Ersoy, Safahat, II,V, s.167.,249.

 Şengüler, İsmail Hakkı, Açıklamalı Mehmet Akif Külliyatı

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.