38,8949$% 0.36
43,4533€% -0.25
51,6683£% -0.22
3.999,77%-0,80
3.202,00%-1,14
9.668,36%1,33
**Ortak Akıl**
Birden fazla kişinin, bir yerde toplanarak, bir konu hakkında sınırlı akıl kapasitelerini ve düşünce güçlerini birleştirmeleri şeklinde tarif edilebilir. Karşıt fikirlerin beslediği düşüncelerin sentezlenerek, tek bir kişinin ortaya koyamayacağı kadar büyük bir aklın devşirilmesi amaçlanır.Ortak akılda sınırlı akılla sınırsızın kavranamayacağı mülahazasından hareket edilir.Ortak akıl, ilimlerin/ihtisaslaşmanın akıl almaz boyutlara ulaştığı günümüzde ihmal edilemeyecek bir olgudur.Oluşturulan mütehassis kadro ile hedeflenen amaca doğru ulaşmak için beyin fırtınaları estirilir.
Ortak akıl oluşturmak için sosyal meselelerde kullanılan metod, arama konferansıdır. Büyük gruplar küçük gruplara bölünür, organik yapılanan konferans, görevini bitirinceye kadar çalışır. Konferans bir moderatörle idare edilir ve sonuca bağlanır.
Ortak akıl toplantılarında kullanılacak teknik beyin fırtınasıdır. Beyin fırtınasının ilk aşamasında Fikir üretme, ikinci aşamada Fikirleri tartışma ve gruplandırma ve son aşamada ise, fikirlerin Seçimi ve karar verme vardır. Kişinin fikri ne olursa olsun beyin fırtınası sonucunda çıkan fikre saygı gösterilmesi zorunludur. Ayrıca beyin fırtınası esnasında katılımcıları tedirgin edici her tür eylemden kaçınmak gereklidir.
**Kolektif Bilinç**
Bilinç kavramı üzerine ilk çalışmalar Alman psikolog Wundt ile başlamıştır. O’nun ferdi bilinç üzerine çalışmalarını Fransız öğrencisi büyük sosyolog Emile Durkheim topluma adapte ederek kolektif bilinç kavramını üretir.Kolektif bilinç, bir toplumda oluşan ortak inanç ve duygulardır. Kolektif Temsiller ise, kolektif bilincin özel durumlarını ifade eder. Modern toplumda kolektif temsiller olarak aile, mes¬lek, eğitim, devlet ve din gibi kurumların norm ve değerlerini düşünebiliriz. Kolektif bilinç daha kapsamlı iken kolektif temsiller bunun bir alt tabakasını oluşturur. Toplumsal eğilimler birey üzerinde etki gücüne sahip toplumsal olgulardır. Kolektif bilinç temelde bireyin dışında olan toplumsal bir olaydır. Grup üyelerinin nasıl düşünüp davranacakları¬na karar veren ve onları zorlayan bir nor¬matif düzeni ya da toplumsal bir olguyu anlatır.
Durkheim’a göre, iş bölümü sana¬yi toplumlarında arttıkça ferdiyetçilik gelişe¬cek, bunun sonunda da kolektif bilinç çö¬kecektir. Bütün kültürel değerler, başka bir ifadeyle bütün değer yargıları bu kapsamın içinde yer alır. Oysaki toplumların gelişmesiyle kolektif bilinç çökmemiş bilakis kökleşmiştir. Kolektif bilinç toplumdaki insanların sahip oldukları ortak duygu ve inançları ifade etmektedir. Mekanik dayanışmaya dayalı toplumlarda güçlü olan kolektif (ortak) bilinç, organik dayanışmalı top¬lumlarda daha az öneme haizdir. Ona göre kollektif bi¬linç, toplumun fertlerinin tek bir ruh ve duygu etrafında birleşmelerini sağlıyor, böylece toplumların devamında önemli bir rol oynuyordu.
**Kolektif Şuur**
Meşveritin toplumsal gayesi kolektif şuuru geliştirmektir. Bu bağlamda; Fikir ve tedbir insanı olamayanlar dahi, şuur ve idraklerine sızan bu şekildeki bir anlayışı paylaşmak, belli ölçüde kolektif şuur potasında yoğrulmak, hayatî bir mayalanma ve istihaleden geçmek suretiyle ideal bir toplumun fertleri olma seviyesine yükseleceklerdir. Bu menşe din rûhuyla beslenmiş millî seciye ve karakterdir. Geçmişten bugüne, bu millî seciye sayesinde milletimizin bütün fertleri aynı duygu ve düşünceyi paylaşmış, aynı mülâhazalarla oturup-kalkmış, aynı heyecanları yaşamış, aynı değerlerin kavgasını vermiş ve aynı mefkureyi gerçekleştirmek için yarışmışlardır. Kolektif şuurun oluşabilmesi için meşveret koridorundan geçmek lazımdır.
Kolektif şuuru oluşturan fertlerin vasıflarını; Vahiy yörüngeli kollektif şuurun da birer aydınlık rüknü sayılan bu insanlarda, nâm u nişan yerine mahviyet, tevâzu ve hacâlet, hodgamlık yerine diğergamlık, şahsî çıkar mülâhazası yerine toplumun menfaatlerini düşünme esprisi hâkimdir şeklinde serdedebiliriz.
İslam aleminin bahtının miftahı meşveret ve şuradır. İslam toplumlarına cennet-nümün yarınların meşveret anahtarıyla açılacaktır. Meşveret, Kur’an ahkamına bağlı ,islami düsturlar gölgesinde şekillenmelidir.
Türk/İslam toplumları incelediğinde ferdi hareketlerin kolektif hareketlerden daha önde olduğu gözlemlenir..Bu yüzden Türk toplumu tarihte hep karizmatik liderler eliyle şekillenmiştir.Türk milletinin karakteristik yapısının asker millet oluşu da bunun bir yansımasıdır.Askeri vesayet itaat kültürünü beslemiş ve bunun sonucu olarak toplum karizmatik liderlerin düşünceleri istikametinde hareket etmiştir.Zamanla toplumsal zihin, karizmatik liderlerin zihinlerinin boyasıyla boyanmıştır.Bu liderler bir takım erklerle sınırlandırılmaya çalışılmış olsa da yinede son sözü liderler söylemiştir.
Bilimsel araştırmalarımız bile ferdiyetçilik üzerine kuruludur. Bir fabrikanın çarkları gibi kolektiviteden uzak, ferdin dar düşünce kalıplarına mahkum sığ düşünceler üretilmektedir. Oysa ki yukarıda izah edildiği üzere dinimiz ortak akla müracaatı ibadet saymaktadır. Batılı toplumlar zamanla enaniyetlerini istişare havuzunda eriterek, toplumsal bilinci geliştirebilmişlerdir. Bu toplumlardaki kamusal alanı koruma bilincinin, bizim toplumumuzdakinden daha gelişmiş olmasının bir nedeni de bu olsa gerektir.
Küreselleşmenin sonucu olarak dünyadan kopuk/ içe dönük toplumların global ölçekte söz sahibi olamayacakları olgusu, Türk/İslam toplumlarının genlerindeki ferdiyetçiliğin metamorfoza uğratılması lüzumunu gerekli kılmaktadır. Yeni dünya düzeninde ferdiyetçiliğin değil, kolektif düşüncenin/ortak aklın başarıya ulaşacağı bilinmelidir. Çünkü karizmatik liderlerin nefs-i emarelerinin ağına düşmelerinin bir yansıması olarak despotizme kaymaları muhtemeldir. Kendileri helake giderken tabilerini de peşlerinden sürükleyeceklerdir.Karizmatik lider yerine katılımcı lider-yön verici lider tipolojisinin hakim olması zarurettir.Düşüncelerini topluma dikte ettiren değil,fikirlerin özgürce ifade edilebileceği meşveret meclislerine yol veren liderlere ihtiyaç vardır.Bir grubun tahakkümü şeklindeki oligarşik idareler de zulüm doğuracaklardır.Demokrasi/Temsili demokrasi ve çoğulcu katılımın tahakkuku ancak şura ile gerçekleşebilir.Günümüzde meşveretle beslenmeyen toplumlar uzun ömürlü olamayacaktır.Çünkü istişare ibadetini terk etmenin dünyevi cezası olarak, güçlü devletlerin paletleri altında ezilmek kaderleri olacaktır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.