Bedir Haber

Meşveret

Meşveret
Sadık Doğu( sadik.dogu@bedirhaber.com )
300 views
12 Mart 2016 - 19:29

اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلوةَ وَاَمْرُهُمْ شُورى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Şura / 38. Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.

İstişare, kelime olarak, arıdan bal almak, demektir. Bal ise âdeta şifa ile aynı mânâya gelir. Demek ki istişare, ferdî, ailevî ve içtimaî bütün dertlere şifa getirir. Bunun şahidi ise bütün bir tarihtir.

İstişare, mesuliyetin taksim edilmesidir. Cemaat ve cemiyet anlayışına ulaşmış ve aritmetik bir bütünün cüzlerinden çok,bir organizma bütününün cüzleri olabilmiş fertler, hiç şüphesiz, yapılması gereken ise veya götürülmesi gereken yüke başkalarından daha çok omuz verir ve sorumluluğu başkalarından daha çok kabullenirler. Bu neticeyi elde etmenin ve ferde bu merhaleyi kazandırmanın en tesirli ve garantili yolu ise onları istişareye dahil etmektir. Nitekim Allah Rasulü’nün yüce ve yüksek icraatlarında bu durum her zaman görülmekte ve bilhassa toplu karan gerektiren yerlerde o her zaman ashabıyla görüşüp istişare etmekte ve böylece mesuliyeti mevcud fertler arasında paylaştırıp taksim etmektedir. Hudeybiye’de hanımıyla istişare etmesi de İki Cihan Serveri’nin bu işe ne kadar ehemmiyet verdiğini göstermektedir.

İstişare, yabancı düşünce ve ideolojilerin tesirinden kurtularak, bütünleşip bir sözde karar kılma ve hem düşünce, hem de yasama tarzı itibariyle istiklâle kavuşmanın en güzel işareti’ve en güzel beşaretidir.

İstişare, iradenin realiteye tâbi olmayı kabul etmesidir. Ferd bu sayede, indî ve şahsî mülahazaların inhisarından kurtularak, kollektif şuur meşcereliğinde (koruluk), “secere-i tayyibe” benzetmesiyle anlatılan bir kelime-i tayyibe haline gelir  Ashabı kiramın her meselelerini Allah Rasulü’ne danışmaları, yani istişare etmeleri, onları birer yıldız haline getirmiştir…

İstişare etmek ve meşverette bulunmak Kur’ân’ın emridir ve bu itibarla bir ibadettir. Kur’ân hakikatlerini tatbik etmeyi esas alan kimselerin elbette ki, Kur’ân’ın bu emrine itaat etmeleri ve mes’elelerini istişare ile halletme yoluna gitmeleri gerekir.

İstişarenin mânâsında arkadaşların birbirlerine ihtiyaç duymaları vardır. Diğer bir tabirle birbirlerini seven, birbirlerine ihtiyaç duyan ve birbirlerinin fikirlerine hürmet edenlerdir ki, aralarında meşvereti bir esas olarak kabul eder ve öyle hareket ederler. İşin ehliyle danışmadan kendi başına hareket eden kimse dâva arkadaşlarını sevmiyor, onlara ihtiyaç duymuyor ve kendi görüşünü daima üstün gördüğünden onların fikirlerine itibar etmiyor demektir. Başkasına muhtaç olmayan bir kimse düşünülemeyeceğine göre başkasıyla istişare etmeyen kimse acizlik, noksanlık ve ihtiyaçtan ibaret olan mahiyetini bilmiyor demektir. Bu ise bir insan için büyük bir tehlike ve korkunç bir sapıklıktır. Böyleleri önce irşad ve ıslah edilmeli; sonra onlarla yola çıkılmalı, ıslah ve irşad olmuyorsa ve enaniyetinden vazgeçmiyorsa temkinli ve tedbirli davranmada fayda vardır. Meşverete önem vermek kişinin noksanlığından değil; olgunluğundan ve daha çaplı ve daha sağlam hizmet vermeyi düşünmesinden kaynaklanır. Evet, meşverete önem veren kimse, kemâlin zirvesine doğru tırmanma şeridinde dâima mesafe alır. Meşverete önem vermeyen kimse ise, serabı su zannederek aldanan adam misâli; hep zararda ve hep hüsranda kalacaktır. Meşveretle alâkalı olarak bilinmesi gereken bazı hususlar vardır.

 Kur’ân-ı Kerîm namaz ve orucu emrettiği gibi istişareyi de öyle emretmiştir. Nitekim Al-î İmran sûresinin 159. âyetinde meâlen “(Umuma dit) işlerde onlara danış” buyurulmaktadır. Ayrıca Şura sûresinin 38. âyetinde gerçek mü’minler anlatılırken meâlen “Ve işleri de aralarında şuradır, (danışma iledir.)” buyurulmaktadır. Yani onlar dağınık bir topluluk olmayıp aralarında dayanışmanın hâkim olduğu bir cemiyettirler. Gerektiğinde biraraya gelip söz ve karar birliğine varmasını çok iyi bilirler, idare ve icrââtları, muamele ve hizmetleri istibdat ile değil, aralarında danışmak ve birbirlerinin görüşlerine müracaat etmek iledir. Böylece dînî ve millî izzetlerine ve hizmetlerine kendileri sahip olup başkalarının elinde esir değillerdir ve yabancıların kirli ellerini içlerine karıştırmasına asla müsaade etmezler.

Hem Resûl-İ Ekrem Sallallahü Aleyhi ve Sellem de ihtiyacı olmadığı halde çok hususî ve nazik işlerinde bile istişare etmiş ve bize yol göstermiştir. Bu itibarla istişare yapmak ibadettir. Öyle ise bizler işlerimizi ve hizmetlerimizi hem istişareye da-yandırmalıyız hem de istişarelerimizi ibadet neşvesi ve kulluk düşüncesi içerisinde yapmalıyız.

 Görülen bazı aksaklıkları husumet ve gıybetle değil; istişare yoluyla gidermeye çalışmalıdır. Husumet ve gıybet ederek karşılık vermekle veya görülen aksaklıkları ve yapılacak bazı hizmetleri herkes kendi kafasına göre halletmeye kalkışmakla anarşi ve adavetlere zemin hazırlamış olur. Evet, bütün problemlerin istişareye getirilmesi gerekir. Zîrâ; bir aklın tek başına vereceği kararın isabetlilik derecesiyle, on aklın müştereken vereceği kararın isabetlilik derecesi elbette ki bir değildir. Öyle ise istişaresiz asla bir iş yapmamalı. İstişaresiz iş yapanlar kendi akıllarına ve hislerine göre hareket ediyorlar demektir. Böylelerİ şeytanî bir ise girişmiş oluyorlar. Zîrâ; prensip olarak başta akla, fikre ve hevese değil; istişareye önem vermek gerekir.

ibadetler maksadsız ve faydasız olmadığı gibi; istişarenin de kendine göre bir maksadı ve bir faydası olmalıdır:

1-istişareden maksad, istişareyi ilâhî bir emir olduğu için yapmaktır.

2-Cemaat halinde fikir ve davranış birliğine ermek ve çevreye özellikle güven besleyen ve aynı hizmette yer alan şâir kimselere güven telkin etmektir. Zîrâ; aynı şeylerin bir cemaat tarafından yapıldığını ve söylendiğini görenler bu görüş ve davranışların yüce bir heyetten kaynaklandığını anlayacak, itimad edecek ve o davranışın savunuculuğunu yapacaklardır.

3-istişarenin faydası pek çoktur, istişare, istişareye katılanları çalışmaya sevkeder. Çalışma ise huzurun kaynağıdır. Hem bir meşgalesi olanların, çarşı pazarda günaha girmeleri azalır. Şeytan onlarla uğraşacak vakit bulamaz ve onları kandıramaz.

 istişare esnasında dikkat edilecek bazı hususlar vardır:

1-İstişareye herkes kararlaştırılan vakitte ve yerde hazır bulunmalıdır. Başkalarını bekletmemelidir.

2-Üzerinde durulan husus hakkında kesin bilgisi olan fikrini mutlaka beyan etmeli ve sonra susmalıdır. Bilgisi olmadığı hususlarda ise kesinlikle ileri-geri konuşup zaman israfına meydan vermemeli. Bu taktirde o mes’ele hakkında bilgisi olanlara güvenmelidir.

3-Görüşünü beyan ettikten sonra görüşünün bir hüküm olarak karara bağlanmasında ısrar etmemek lazım. Bunu hey’ete bırakmak lazım. Hatta görüşü karar olarak benimsenmediği takdirde bundan memnun bile olmak lazım. Çünkü, karan heyet almış olsa bile; fakat o sebep olduğundan aleyhde bir şey olursa sorumluluğu gerektiren bir neticeyle karşılaşabilir. Bunun mânâsı görüş beyan etmekten kaçınmak demek değildir, heyetin kararına memnun olmak demektir.

4-Her zaman olduğu gibi, istişare esnasında da “Münakaşa eden haklı olsun-haksız olsan haksızdır.” prensibiyle hareket etmeli ve kimseyle asla münakaşa etmemeli.

 Bütün istişarelerde özetle iki madde üzerinde durulmalı:

1-Mazinin muhasebesi. Yani daha önceki istişarede alınan kararların tatbik edilip edilmediği ve meydana gelen hâdiselerin mâhiyetleri.

2-İstikbâlin tedbîri. Yani gelecekteki hizmetin taktiği ve tekniği ile alâkalı olarak alınması gereken tedbirlerin ve yapılacak olan işlerin tesbiti.

“Mucibe-i külliyenin nakîzi, sâlibe-i cüz’iyedir” diye bir mantık kaidesi vardır. Yani küllî ve umumî olan bir hizmeti ve o hizmetin güzel ve çaplı neticelerini ve semerelerini cüz’î ve adî bir ihmalkârlık bozar, hiçe indirir, verimsiz hâle getirir ve şâir arkadaşların da hukukuna tecavüz etmiş olur. Bunun böyle olduğunu bir bahçe yetiştirmede veya bir fabrika çalıştırmada ve imâlatta bulunmada rahatlıkla görebilir ve anlayabiliriz.

Evet; küçük bir ihmal büyük işleri ortada bırakır veya neticeyi geciktirir. Çünkü, ihmal ve dikkatsizlik sâri ve mütecaviz bir cinayettir. Öyle ise istişarede alınan kararlar mutlaka tatbik edilmelidir. Bunun için de istişare heyetini teşkil eden her bir ferd yapabileceği bir vazifeyi üstlenmeli ve üstlendiği vazîfeyi en kısa bir zamanda ve layıkıyla yerine getirmeye çalışmalıdır. Tâ pek çok kimsenin çalışmasına terettüp eden hizmet, bazılarının ihmâli ve dikkatsizliği yüzünden sekteye uğramasın ve ortada kalmasın.

“Bir bilene sor! İki bilgi bir bilgiden hayırlıdır.”

Meşveret,verilecek kararların, isabetli olarak verilebilmesinin ilk şartıdır. İyiden iyiye düşünülmeden, başkalarının fikir ve tenkitlerine arzedilmeden, bir mes’ele hakkında verilen kararlar, çok defa hüsrân ve hezimetle neticelenir. Düşüncelerinde kapalı, başkalarının fikrine hürmet etmeyen “kendi kendine” biri, üstün bir fıtrat, hatta dâhî bile olsa, her düşüncesini meşverete arzeden bir diğer insana göre, daha çok yanıldığı görülür.

En akıllı insan, meşverete en çok saygılı ve başkalarının fikirlerinden en çok istifade eden insandır. Yapacağı işlerde, kendi düşünceleriyle iktifa eden ve hatta onları başkalarına da kabul ettirmeye zorlayan ham ruhlar, etraflarından hep nefret ve istiskâl görürler.

Güzel neticelerin elde edilmesinin ilk şartı meşveret olduğu gibi, kötü akibet ve hezimetlerden korunmanın ehemmiyetli bir vesilesi de, dostların yüksek fikirlerinden istifâdeyi ihmâl etmemektir.

Bir işe başlamadan önce, gerekli olan her danışma yapılıp tedbirde kusur edilmemelidir ki, sonra etrafı suçlama ve kaderi tenkit etme gibi, musîbeti ikileştiren yanlış yollara gidilmesin. Evet, bir şeye azmetmeden evvel, akibet güzelce düşünülmez ve tecrübe sahipleriyle görüşülmezse, neticede hayâlkırıklığı ve nedâmet kaçınılmaz olur.

Önü arkası iyice düşünülmeden içine girilmiş nice işler vardır ki, bir adım ileriye götürülememiş olmaktan başka, o işe teşebbüs edenlerin itibarlarını yitirmelerine de sebebiyet vermiştir. Evet, aklına esen her şeyi yapmaya kalkan birisi, bu kabil yanlış yollarla, içine düşeceği inkisarlardan dolayı, yapabileceği şeylerde de ümitsizliğe dûçar olacakdır.

İnsan; kapamasından âciz olacağı kapıları, kat’iyyen açmamalıdır. Yoksa açılan menfezlerden içeriye sızan şerler, gulyabânîler hem başkalarını telef eder hem de onun haysiyetini beraber alır götürürler. Ukalâlık edip de, kimseye danışmadan, bir kısım sevdalara tutulmuş nice kimseler vardır ki; uyardıkları kobralar tarafından hem sokulmuş hem de saf-dışı edilmişlerdir. Keşke, saf-dışı edilenler sadece kendileri olsaydı..

Üstad Bediuzzaman hezretlerinin bir duasıyla bitirelim:

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno