İlkokuldan itibaren yabancı dil dersleri görüldüğü halde bir turistle anlaşabilecek seviyede konuşulamaması, dil öğretim metotlarındaki yanlışlıkları göstermektedir. Ülkemizde yabancı dil öğretimi genel olarak gramer öğretimi eksenli yapılmaktadır. Gramer öğreniminin zorluğu öğrencilerin şevkini kırmakta ve dil öğrenimini zorlaştırmaktadır. Pratik dil öğretimi yapıldıktan sonra gramer öğretimine geçilmesi öğrencinin şevkini artırıcı yönde etki sağlayacaktır. Uzmanlaşmak isteyen kişiler gramer bilgisini pekiştirerek uzmanlaşabileceklerdir.
Konuşma yeteneğinin kazanıldığı çocukluk dönemlerinde, hiçbir çocuk gramer (dilbilgisi) ile dil öğrenimine başlamamaktadır. Gündelik konuşma dilini taklit ederek konuşmaya başlar. Okul çağı başladıktan belli bir süre sonra da konuştuğu dilin gramerini öğrenir. Kitap okuyarak bilgi hazinesini genişletir. Konuştuğu dili yazarak o dilin şahsına münhasır kurallarını pekiştirir. İlgili olduğu oranda o dilin inceliklerine vakıf olur. Avam tabakasında bulunanlar ise gramer kurallarına tamamen vakıf olmasa da o dili konuşur ve anlar.
İzahı yapılan bu hakikatlerden hareketle, pratik lisan eğitiminin öncelenmesi mantıklı görülmektedir. Yabancı bir lisan öğreniminde de aynı yöntem daha yararlı olacaktır. Fakat pratik konuşma yeteneğinin kazanılması, yüzeysel gramer bilgisi paralelinde kazandırılmalıdır. Yani o dilin cümle yapısı, özne-yüklem yapıları, zamir, zarf ve edat bilgisiyle sunulmalıdır.
### Hafıza dahileri
Merhum Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın bir iddia üzerine 3-4 ayda Fransızcayı kendi kendine öğrenerek felsefe üzerine kaleme alınmış ağır bir eseri Metalib ve Mezahib adıyla tercüme etmesi onun hafıza gücüne işaret etse de bir dilin kısa sürede öğrenilebileceğini göstermesi açısından manidardır. Biz de günümüzde yeni yöntem ve metotlarla yabancı dil öğrenim süresini kısaltabiliriz.
Efendimiz (asm)’in Hz. Zeyd ibn Sabit (r.a.)’e İbranice öğrenmesini emretmesi üzerine, 15 günde mektup yazıp okuyabilecek seviyede bu dile vakıf olduğu bilinen bir vak’adır. Ayrıca Hz.İsa (as)’ın Havarilerinin dilini bilmedikleri iklimlere (mucize eseri olarak) sabahladıklarında o iklimin dilini bilerek kalkmaları, Peygaberlerin mucizelerinin terakkiyat-ı beşeriyede bizlere nihai noktayı göstermesi dil öğrenim konusunda ufuk noktayı göstermektedir. Demek ki değişik yöntem ve tekniklerle bu ufka yaklaşılabilir. Bu mucizede özellikle Havarilerin gidecekleri iklimin lisanını gece uykuda öğrendikleri bildirilmektedir. Demek ki uyku esnasında beyin bir takım zor bilgileri suhuletle özümseyebilmektedir.
### Bilinçaltı eğitim sistemi
Alt benlik, alt beyin olarak da adlandırılan bilinçaltı, kişinin farkında olmadığı zihnin deruni yanını temsil eder. Bu kısım asla uyumamaktadır. Yani 24 saat boyunca çalışmaya devam eder. Bilinçaltı eğitim sistemi beynin bu özelliğini kullanarak gün boyu öğrenilen bilgileri gece uykuda iken tekrar etmeye dayanır. İnsan beyni uyurken gün içinde yaptığı işleri/öğrendiği bilgileri çözümler. Uyku durumunda beynin bu özelliği kullanılarak öğrenmek mümkün müdür? Bu soruya artık dil öğretim uzmanları evet cevabını veriyorlar. Dil öğrenimi egzersiz işidir. Bilinen kelimeleri tekrar etmek ve yeni kelimeler öğrenip bu kelimeleri tekrar görmek gerekmektedir. Bu yeni bilgileri tekrar ederek beyne kazımak ve sinaps nöronlar arasındaki elektrik bağlarını güçlendirmek gerekmektedir. Gece uyurken yeni öğrenilen bilgiler beyne işlenebilir.
Uygulaması gayet basit bir yöntemdir. Uyuduğumuzda bilinçaltımızın açık/aktif olduğu gerçeğinden hareketle yola çıkan dilbilimciler, uyumadan hemen önce kulaklığı takıp dinlemeye başlamayı ve sesin uykuya geçmemizi engellemeyecek seviyede olmasını öneriyorlar. Bilinçaltına işlenen bilgileri bir görselle eşleştirerek, bilinçaltına yerleşen cümlelerin unutulmamasını sağlamak için dinlenen bilgilerin bir görselle (uyumudan önce) pekiştirilmesi öğrenmeyi daha kısa ve kalıcı kılabiliyor.
### Uykuda öğrenmenin tarihi
Uykuda öğrenme ya da “hypnopaedia” (uykuda öğretim) teorisi, ilk defa 1931 yılında Aldous Huxley’in yazdığı “Cesur Yeni Dünya” romanıyla gündeme geldi. Romanın kurgusu Londra’da XVI. yüzyılda geçmektedir. Romanın konusu üreme teknolojisi ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplumun değiştirilmesiyle ilgili… Sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefeyi konu edinen bir roman…
Bu tür romanlardan sonra dünyada bazı şirketler “uykuda öğrenme programları” pazarlamaya başladı. Hatta bu şirketlerden bazıları psikolog isimleri kullanarak programlarının onaylı olduğunu iddia etti… Meseleyi abartarak lanse edenler bir yana bilinçaltı eğitim sistemlerinin dil öğrenmede veya bilgiyi pekiştirmede ciddi katkısının olduğu artık bilimsel olarak ispatlanmış durumda. Bazı istihbarat teşkilatlarının bu yöntemi kullanarak elemanlarına kısa sürede görev yapacakları ülkelerin dillerini öğrettikleri herkesçe bilinen bir hakikat. Yeni bir dil öğrenme süreci istek ve yetenekle doğru orantılı olsa da bu tarz yeni yöntemlerin dil öğrenme sürecine katkısı yadsınamaz. Türkiye’de bazı dil kursları, bu yöntemi destekleyici bir uygulama olarak kullanıyor.